1|"Bencilce hala seni istiyordum hyung"

12 12 19
                                    

Deliriyorum
Beğenmeniz dileği ile
Hikaye 2019 yılından devam ediyor prologta ki sadece geçiş gibi bir şey

1|"Bencilce hala seni istiyorum hyung."

Yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Öyle bir andı ki şuan, ağlamak istiyordum ama yaptığım tek şey sürekli sulanan gözlerimi ovuşturup durmaktı. Titrek bir nefes bırakıp kollarımı önümde birleştirdim.

Onu umursamam gerekiyordu, onu umursamadığımı ona göstermem gerekiyordu. Hoş onu bal gibi umursuyordum ama bunu onun bilmemesi gerekiyordu.

İmkansızdı.

Şuan karşımda, o zehirden her bir yudum alışında ona daha dikkatle bakıyordum ve bunun aşırı farkındaydı.

Gözlerimi tekrar ovuşturdum. Tanrım şuan burada ağlamamak için kendimi tutmamın tek sebebi karşımdaki siyah saçlarını kurutmaya tenezzül bile etmeden sigara içen adamdı.

Bir zamanlar sevgili, aşkım ve yaşamım olan Min Yoongi'ydi.

Titrek nefesi dışarıya verirken bakışları bana kaymış son bir yudum ardından yere attığı sigarayı ayakkabısının ucuyla ezmiş kapıya yaslanan bana doğru ilerlemişti.

Bu rutin bir hareketti. Kapıyı açar görmemiş gibi yanımdan geçerken ona çok fazla içmemesini söylerdim ve o inadına her gün bir dal fazladan eklerdi, güzel parmaklarına ve dudaklarına.

Ne olmuştu? Neden ve ne ara olmuştu? Bilmiyordum.

Tek bildiğim bir şeyler olmuştu ve o değişmişti. Eskiden yanaklarıma öpücükler bırakan Min Yoongi, can yakıcı bir hal almıştı. Yara açıcı, kırıcı biri olmuştu.

Beni unutmuştu, ardından benden gitmişti sonra da zaten hiç gelmemişti. Ve her seferinde gelmeyeceğini yüzüme vurup duruyordu. Ama ben balık gibi saf ve masum bir şekilde onu beklemekten alıkoyamıyordum kendimi.

Dudaklarımı ıslatıp yanımdan geçerken gözlerimle takip ettim onu.

Hayatımda ki tek ve en güzel olan sevgilim, beni yıkıp bırakmıştı. Ama ben gurursuz biriydim. Veya siz gurursuz diyin, ben gerçekten çok aşık biriydim. Onun hala saçlarımı sevdiğini düşünüyordum.

"Jimin, yemeğe gel ardından pravolar var." Gözlerimi diktiğim parkeden bana seslenen arkadaşıma çevirdim. Heseok hyung, yine her zaman ki rutine uymuş, benim bu cam kenarında ölene kadar hareket etmek istemediğimi her seferinde anlarmış gibi çağırmıştı yanına. Uyuşuk adımlarımla ilerlemiştim, saç tutamlarını tel tokatları ile tutturmuş yüzüne yeni sürdüğü krem ile benim hareketlerimi izliyordu.

Bana destek çıkan çok fazla insanın yanında bencilce hala seni istiyordum Hyung.

Koluma girmiş beni ortak salona doğru sürüklemişti. Bu salonda ya yemek yerken ya da toplantılar yaparken bulunuyorduk. Masaya konulmuş siparişlere bakıp kasılan mideme homurdanmıştım.

İştahım yoktu. Neyim vardı ki zaten? Bir iştahım kalır sanmıştım o da gitmişti ve ben tombul yanaklarımı sevmesem bile ağlayarak uğurlamıştım. O bana geldiğinde değişmiştim, gittiğinde daha çok değişmiştim.

i didn't know your significance back thenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin