Demir,
Dorukların evine gelmiştim dayanamayıp. Şimdi ise neredeyse hiç konuşmadan yemek yiyorduk.
Açıkçası ona hâlâ kırgınım,boktan bir sebepten beni üzmesi,terslemesi ne kadar mantıklı?
Ama yüzündem pişmanlığı belliydi. Yüzüne bakınca kızamıyordum.
Çatalı masaya bırakıp bir süre bana baktı,“ peki senin sarıldığın,fotoğrafını paylaştığın kim?”
Gözlerimi makarnadan kaldırıp onun gözlerine diktim,“ Tanımıyor musun?” dedim tuhaf bir gülümsemeyle.
Dalgınca yere baktı,muhtemelen çocuğu düşünüyordu. Bir süre sonra,“ Tanımak sandığın kadar boş bir kavram dedil. Evet çocuğu bir çok kez gördüm,konuştum ama neyi sever neyi sevmez bilmem. Ne onu üzer bilmem. Daha önce hiç hayal kırıklığına uğramış mı,bilmem. Hiç çiçek biriktirmiş mi,uğur böceklerini yakalayıp kelebek kovalamış mı,bilmem. Okuduğumuz aynı kitabın hangi cümlesinin altını çizmiş bilmem. Yani,tanımıyorum.”
Düşününce çok mantıklı gelmişti. Bizi tanıdığını söyleyen ama hakkımızda zerre fikri olmayan,varsayımlar da bulunan bir sürü insan vardı.
“O zaman sen beni de tanımıyorsun.” dedim. Amacım neydi,ne yapmaya çalışıyordum bilmiyorum. Sadece biraz haksız çıksın istedim.
Her zaman ki gibi yanıldım.
“Ben seni tanıyorum Demir. Gayet iyi tanıyorum. Mesela sırf beni kırmamak için önünde olan makarna demeye bin şahit isteyen şeyi yiyorsun. Ailene çok değer verdiğini biliyorum mesela. Dost canlısı olduğunu,hep insanlara yardım etmeye çalıştığını. Küçükken şeker kutusuna uğur böceği sakladığını da biliyorum.” dedi,son cümlesiyle gülümsemişti.
Nasıl biliyorsun diye sormadım,sadece dinledim.
“ Sonra yaz aylarını çok sevdiğini tam bir deniz aşığı olduğunu biliyorum. Yurt dışına taşınmak istediğini ama ailenden ayrılamadığını,üzülürler diye sakladığını da biliyorum. Hep insanları kırmaktan korktuğunu çok iyi biliyorum.”
Masaya yaslanıp bana doğru eğildi,“ Ama neden bana katlanıyorsun,yanımdasın bilmiyorum. Konu oraya gelince her kes susuyor. Zihnim duruyor.”
Kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Yakınımdaydı... Umarım kalbimin sesi ona gitmiyordur.
Ona verecek bir cevap bulamadım. Nedenini ben bile tam olarak bilmiyorum.
Yutkundum ve elimi saçlarıma götürdüm,“ Katkanılamaz biri değilsin.. tam tersi seninleyken eğleniyorum. İyi birisin ve... Ne bileyim gizemlisin. Seninle olmak güzel.”
Güldü ve geri çekildi. Bir şey demedi.
Ortamı yumuşatmak adına,“ Ve makarnan gayet lezzetli dedim.” gülerek.
Aslında değildi baya fare dışkısı gibi tadı vardı ama bitirdim.
Yine sustu. Onu kırmış mıydım? Söylediğim her kelimeyi tekrar düşündüm ama bir şey bulamadım. Doruk bir süre sonra,“ Ne düşünüyorsun?” dedi.
Kafam da durmadan dolaşıp duran tilkileri açığa çıkaracak kadar cesur değildim,sadece “hiçbir şey.” demekle yetindim.
[“ izin ver sana geleyim ben.”]
Merkür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADAVRA |TEXTİNG| (BOY×BOY)
Historia CortaSnapchat kitabında ki Demir ve Doruk'un hikâyesi. Buna başlamak için Snapchat'i okumanız gerekmez. "Sana olan sevgim nefrete dönüşüp tüm insanlığımın üstüne dağılmış gibiydi." Merkür.