Y/N: Bu da End Game'in stony versiyonu sonu... :') İyi okumalar. Ciğerinizi söktüğüm için özür dilerim.
*****************************
Steve Rogers bedenen genç gözükse bile ruhen yaşlı bir adamdı, yorgundu. Ömrünü zorbalara karşı gelirken geçirmişti. İlk önce küçük sokaklarda cılız bedeniyle iri adamlara meydan okurken daha sonra aldığı süper asker serumuyla daha büyük adamlara engel olmuştu.
Ama yetmiyordu, hayat her daim Steve'den daha fazlasını istemişti.
İlk önce ailem dediği Bucky ellerinin arasından uçup cehenneme konmuştu sonra ise dünyayı kurtarmak için kendi bedenini feda ederek okyanusun derinlerine çakılmıştı. Sevdiği kadını arkada bıraktığı için yüreği buruktu ama yapmak zorundaydı. Çoğunluğun iyiliği için küçük bir insan olan Steve Rogers fedakarlık yapmak zorundaydı.
Yetmiş sene sonra buzdan çıktığında çok vakit kaybetmeden yine savaş meydanlarına indi ama bu sefer savaştığı iri adamlar değil garip yaratıklardı, yetmiş sene önce asla hayal edemeyeceği varlıklarla yüz yüze geldi. Bu dünyadan değillerdi, teknolojileri vardı. Kocaman bir gemileri vardı ama yine de bu kazanmaya engel değildi çünkü Steve kendine güçlü bir ekip bulmuştu.
Kazandıklarında güçlü bir ekibin dışında koca bir aileye sahip oldu, zamanla ise o aileden birine aşık oldu.
Hiç beklenmedik birine vurulmak Steve'in aklına gelmemişti, Tony Stark zor bir adamdı. Yalnızdı, zekiydi ve dik başlıydı ama aynı zamanda çok güzeldi. Kahverengi saçlarının güneşte apayrı bir renge dönüşmesi inanılmazdı, kıvrık ve tane tane olan kirpiklerinin altında parlayan çikolata kahvesi gözlere Steve bakmadan edemiyordu. Çocuksu gülüşü yaşlı askere ilaç etkisi yaratıyordu, çok konuşması dahi ninni gibi gelirken Steve bu adama nasıl aşık olmazdı ki?
İmkansızdı, Tony Stark'ın çekimine kapılmamak imkansızdı.
Şimdi ise aşkı elinden gidiyordu, mavi gözlerini eldivene bakmakta olan Tony'e çevirdi. Bunu yapmamalıydı, yaparsa geri dönüşü olmayacaktı. Evlerine beraber gitmeyeceklerdi, masalarında oturup aile kahvaltısı yapmayacaklardı. Birbirlerine sımsıkı sarılıp sevgi dolu sözleri kulaklarına fısıldayamayacaklardı.
"Yapma."
Tony asla duymuyordu Steve'i, eldiven için Thanos ile dövüşürken planının hatasız gitmesi için herkese kulaklarını tıkamıştı. Steve biliyordu, bu saatten sonra hiçbir kuvvet Tony'i durduramazdı.
"Tony lütfen takma o eldiveni." dedi Steve fısıldarcasına ama Tony yine duymuyordu. Thanos'un karşısında yer edindiğinde koluna geçirdiği sonsuzluk eldivenini havaya kaldırdı. Lanet eldiveni eşinin kolunda gördüğü an Steve düşmemek için koca bir beton yığınına ağırlığını verdi, gözlerini Tony'nin üzerinden ayırmamıştı. Onu kaybetme korkusu yüreğini durduracaktı, bacakları titriyordu. Sevdiği adamın ne yapacağını biliyordu, bu fedakarlığın sonunu biliyordu.
"Yapma Tony, başka bir çözüm bulabiliriz."
En sonunda Tony gururlu bir suratla eldiveni şıklattığında gökyüzü birkaç saniyeliğine bembeyaz oldu, kötü enerji yavaşça uzaklaşmaya başlamışken Steve gözlerini açtığı gibi ayaklarının üzerinde dikeldi. Yaratıklar saniyeler içinde toz olmaya başlıyordu. Tekrardan sevgilisine döndüğünde Tony'nin yalpaladığını gördü. Çok geçmeden bir köşeye sinip sırtını bina kalıntısına yaslamıştı. Thanos ise kül olup kötü enerjiyle beraber evrende hiçliğe mahkum olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drop // Stony
FanfictionEnd Game'in Stony versiyonu... Spoiler uyarısı. İzlemeyenler kesinlikle okumasın. "Kazandık baba, başardın."