31. Bölüm

6.9K 469 346
                                    

En son konuşmaları, mesajlaşmaları, üzerinden bir gün geçmişti ve iki gencin de ruh hali olabildiğince bozuktu. Küçük olan içten içe böyle olmak istemediğini kabullense de inadından gidip konuşma açmamıştı. Odasında çürüyüp ölmeyi planlıyordu fakat hemen ertesi gün, aklından tamamen çıkmış olan düğün yüzünden annesinin zoruyla hazırlanırken bulmuştu kendini.

Bir kere arabaya binmek için evden çıktığında karşılaşmıştı onunla, bir de geldiklerinde yarım saat kadar aynı masada oturmuşlardı. Buna rağmen birbirlerinin yüzlerine bile bakmıyorlardı. Aynı zamanda nereden estiyse Seokjin ve Namjoon hyungları da onların peşlerine düşerek geleceklerini söylemişlerdi. Bunun asıl nedeni, babası da kadın doğum uzmanı olan Namjoon hyungunun tesadüf eseri ebeleriyle aile dostu çıkmasıydı tabi. Jungkook da başta orada yalnız kalmayacağını düşünerek ses etmemişti fakat şu an onlar da ortalarda olmadığı için iki kadının arasında kalmış, mecburen dedikodularını dinliyordu.

Çıkmadan önce cebine sıkıştırdığı sigara paketi aklına geldiğinde oturduğu sandalyeden kalktı ve sessizce ortamdan sıyrılmayı amaçladı fakat ayaklanır ayaklanmaz anneleri ona dönmüştü.

"Hava almaya çıkıyorum biraz." diye mazeretini sundu onlara sorma fırsatı vermeden.

"Bebeğim, çıkmışken bir Taehyung'a da bakar mısın?" İkinci annem dediği kadının ricasını kırmayıp kısaca baş sallamış ve hızlı adımlarla salonun kapısına yönelmişti.

İçerisinin aksine soğuk olan açık hava tenine vurduğunda titredi. Takım elbise giymek zorunda olduğu için ayrı sinirliydi. Kalın bir şeyler giymiş, bir battaniyeye sarınmış, elinde kahvesiyle oturuyor olmayı dilerdi. Aslında o battaniyeye Taehyung'la sarınmak, onunla birlikte kahve içmek de fena fikir sayılmazdı...

Başını iki yana sallayarak hayal ettiği şeyden sıyrılıp cebindeki paketi çıkardı ve içinden bir dal alarak dudaklarının arasına yerleştirdi. Çakmakla da ucunu yaktıktan sonra derin bir nefes çekti içine.

Düşüncelerinden uzaklaşmak için bir yandan da adımlarken bahçeye dekor edilmiş renkli ledleri inceliyordu. Karanlık havada rengarenk ışıklar çok güzel görünüyordu...

Bahçeyi seyretmeye dalmışken tanıdık ses kulaklarına ulaştığında bakışları direk mekanın dışındaki duvar kenarında telefonuyla konuşan Taehyung'u bulmuştu. Sigarasından biraz daha soluyup adımlarını oraya yönlendirdi. Sonuçta ikinci annesi ondan Taehyung'a bakmasını rica etmişti, öyle değil mi?

Yaklaştıkça daha da netleşen konuşma ne kadar tam anlaşılmasa da Jungkook bunun bir randevulaşma olduğunu anlayabiliyordu. Bir miktar kırılmıştı. Bir miktar değil, en azından kendisine dürüst olması gerekirse Taehyung'un başkalarıyla tensel de olsa ilişki yaşaması onu parçalıyordu. Birlikte olduğu, defalarca öpüştüğü bedenin gidip üzerine başka kızları öpmesi öldürüyordu onu.

Gözleri yaşaracak gibi olduğunda dudaklarını birbirine bastırdı ve bakışlarını sarışından ayırıp başka yerlerde gezdirdi. Bu durumdan nefret ediyordu. Uzak durması gerektiği adama her defasında yeniliyordu. Ne kadar sinirli olsa da, ne kadar nefret etmek istese de söz geçiremediği kalbi onun için atmaya devam ediyordu.

Yutkunarak bastırdığı ağlama isteğinin ardından kendi kendine yanarak bitmeye yüz tutmuş sigarasını dayadı tekrar dudaklarına. Onun aşkı tahminen ne zaman son bulurdu? Unutmak istiyordu çünkü artık. Tek bir kişide takılıp kalmıştı. Kendisini asla sevmeyecek birinde...

Bakışları kendisinden bağımsız olarak tekrar büyüğünden tarafa döndüğünde gördüğü şeyle kalbi durmuştu sanki. Parmaklarının arasındaki sigara öylece yere düşerken sıklaşan nefes alış verişleri eşliğinde ayaklarını harekete geçirdi ve onun olduğu yere doğru koşmaya başladı.

Friend or Enemy || TaeKook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin