Bölüm 2

3 0 0
                                    

Aldığı haber onu mutlu etmişti. Mekandan çıkar çıkmaz Burak'ı aradı. İki çalıştan sonra Burak telefonu açtı.

"Kardeşim aradığına göre artık bir işin yok sanırım." dedi yumuşak bir tonla. Aras gülerek

"Var ağabey, var. "

"Nasıl be? Kaç gündür gitmiyorsun oğlum. Nasıl kovmamışlar seni be?"

"Anlatırım kardeşim, benim evin karşısında ki basket sahasına gel de, senin boyunun ölçüsünü alayım senin" diyerek

kahkaha attı."

"Oo Aras Bey formumuzdayız bakıyorum. Geliyorum yarım saate sendeyim bekletme beni." telefonu kapatıp, hemen

eve gitti. Doğru düzgün bişey yememişti bugün. Buzdolabını açıp, kahvaltılık bir şeyler çıkardı mutfak masasının üzerine.

Mükemmel olmasa da gelişi güzel bir sandviç yapıp yemeye başladı. Daha sonra Burak'ı bekletmemek için odasına girip

üstüne rahat bir şeyler giyip evden çıktı.

Burak çoktan gelmişti.

"İyi ki bekletme dedik be" dedi biraz sitemli bir tonda. Aras gülerek,

"Kusura bakma kardeşim bir şeyler yedim ondan geciktim." dedi.

"E beklemeyelim o zaman hadi başla" diyerek topu Aras'ın kucağına attı.

Uzun bir basket maçının ardından ikisi deterden sırılsıklam, nefes nefese köşe de ki banklara geçtiler.

"Tebrikler " dedi Burak.

"Resmiyete gerek yok kardeşim. Her zaman olan şeyler bunlar, hep yenilirsin." diyerek kahkaha attı. Burak tatlı bir sinirle

topu Aras'ın üzerine atıp, gülmeye başladı.

"Duyan da her zaman maç kazanır zanneder"

"Kazanmıyor muyum?" diyerek şaşkın bir ifadeyle Burak'ın yüzüne baktı.

"Ya belki kazanıyorsun ama ben de yorgun oluyorum. Yorgun olmasam zaten oyun kazandırmam sana. Ama hep öyle

denk geliyor ne yapayım. Şimdi bir de okulun etkisi var. Yani sen öyle oyun kazanmıyorsun. Hep benden dola-"

"Burak yeter lütfen. Tamam ağabey anladık sen oyun kaybetmiyorsun." diyerek gülmeye başladı. İkili bir süre güldükten

sonra Burak,

"Aras kötüsün haftalardır. Ne olduğunu anlatacak mısın bana artık." diyerek yüzünü Aras'a çevirdi.

"Ha o mesele." diyerek derin bir iç çekti. "Ya sanırım anlatmaya değecek bir mevzu değil" diyerek sözlerini sonlandırdı.

"Aras anlatır mısın artık. Cidden çok merak ediyorum. Bırak da kötü bişeyse yanında olayım, destek olayım sana.

"Ya Burak, boşversek bu mevzuyu. " Aras her ne kadar anlatmamak için diretiyor olsa da Burak da anlatması için

diretiyordu.

"Aras son kez söylüyorum anlat artık." dedi sinirle.

"Derya'yla ayrıldık. " Düşünceli bakışlarla bir kaç saniye Arasın suratına baktı Burak.

"Şu sevgilin olan ama bir türlü bizim görmediğimiz kız değil mi ağabey."

"Aynen o işte."

"Ne oldu anlat o zaman niye ayrıldınız?"

"Bir akşam yine sahil de oturuyorduk. Her şey iyiydi ya da ben öyle sanıyordum. Bunu izliyorum, yüzünü ezberlemeye

çalışıyorum. Hani böyle bir şey hissedersin, kötü bir şey ama ne olduğunu anlayamazsın. Hani soracağım ama korkuyorum

en iyisi bir şey demeyeyim dedim. Bir an da olmuyor dedi bana. Yapamıyorum dedi çekti gitti ağabey. Neyi yapamıyorsun

ne olmuyor diye soramadım bile oğlum. Annemden sonra güvenipte hayatıma aldığım tek insandı. Ama hep böyle olur

zaten. Sen canından çok seversin ama o kapıyı suratına çarpar ve defolup gider hayatından. O anın şokuyla ne yaptığım

konusunda bir fikrim yok. Bizim mekan da Ali var geçen sabah konuşurken iki kız arasında kaldığını hangisini seçeceğini

bilmediğini söyledi. İkisinin de böbreğe ihtiyacı olsa hangisine verirsin böbreğini diye sordum. Öylece baktı

yüzüme. Ben mesela, şu an arasa dese ki filanca yerdeyim gel. Giderim. Bu saatte. Bu üstümdekilerle kalkar giderim.

Ve öyle de neden gittim falan demem. Çok güzelsin derim. Şimdi istese ağabey ben ona böbreğimi veririm. " dedi dolmuş

gözleriyle.

"Durum biraz vahimmiş kardeşim be." dedi Burak. Elinden ne gelebilirdi ki Burak'ın da.

"Yani işte böyle Burak. Vahim falan çokta önemli değil artık bunlar. Seviyor muydum? Çok. Ama elden bir şey gelmiyor "

"Neyse be kardeşim. Olmuşla ölmüşe çare yok demişler. Elden ne gelir bu saatten sonra. En iyisi boşverip yoluna devam

etmen."

------

"Burak, Burak. Uyan lan geç kalmışız." diyerek yerinden fırladı Aras.

"Nereye geç kaldık ya. Başım çatlıyor ağrıdan." diyerek gözlerini ovuşturdu.

"Lan okul, okul geç kaldık. Kalk hadi be." diyip Burak'ı dürtmeye başladı. Burak durumun ciddiyetini yeni anlamıştı.

Ve hızla yerinden fırladı. Dün gece geç saate kadar sohbet etmişti iki genç. Sonra da Burak, Aras'ın evinde kalmaya karar

vermişti.

"Ya oğlum gidelim gitmesine de benim formalarım evde lan. Müdür beni bu halde hayatta okula almaz." diyerek yüzünü

buruşturdu. Koltukta uyuyakalmıştı ikisi de bu yüzden boynu ağrımış olmalıydı Burak'ın.

"Ya gitmesek mi? İnan hiç halim yok."

"Bende baştan beri onu söylüyorum gitmeyelim bir günden bir şey olmaz. Hatta gel kahvaltıyı dışarıda edelim. Hiç

uğraşmayalım hazırlamakla falan ne dersin?"

"Aslında var ya çok iyi olur ya." sonunda ortak bir karara varabilmişlerdi. Beraber güzelce yemek yiyebilecekleri bir mekana

gitmeye karar vermişlerdi.

Küçük ama şirin bir kafede afiyetle kahvaltılarını yaptılar. Hem yemekler çok güzeldi, hem de kafenin manzarası mükemmeldi

Denize karşı, oturup bir güzel karınlarını doyurdular. İkisi de büyük bir iştahla masada ne var ne yoksa silip süpürdü. Tıka

basa doymuştu karınları.

"Burak kalksak mı kardeşim artık, şöyle güzel bir turlayalım seninle. Hem deniz havası almak çok iyi olacak. Uzun uzun

yürüyelim." diyerek konuşma başlattı Aras.

"Ne zamandır ihtiyacım var ya. Hesabı istiyorum o zaman ben." Burak'ın söylediklerine kafasını evet anlamında sallayarak

onayladı. Hesabı ödeyip, kafeden çıktıklarında saat 1'e yaklaşıyordu. Deniz kıyısında uzun bir yürüyüş yaptılar önce

sonra aras bir an da durdu.

"Bir şey mi oldu Aras?" diye şaşkınca sordu Burak. Ama Aras cevap vermedi. Önce etrafına sonra yere baktı Aras.

"Burası" dedi. Devamını getiremedi sözcüklerin. Sanki boğazında düğümleniyordu bütün kelimeler. "Burası annemin.."

diyerek devam etmeye çalıştı. "Annemin öldüğü yer." 

YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin