tumturaklı evlere

15 2 17
                                    

Gözde eski bir buğu, kalpte eskisine eklene eklene artan, arttıkça azalan fakat azaldıkça da artan bir ağrı. Vakit hazan ve eller soğuk. Diller günahkâr, saç telleri uçlarında Azrail'in çetelesini taşıyor. Şimdi yenisi eklendi göze. Azala azala arttı acılar. Devam etti yaşam bir kelebeğin kanat çırpışıyla. Safderun kelebekler ne anlar Azrail'in dilinden? Herkes yaşıyor bir şekilde. Bir gün, bir saat, bir yıl, bir ömür.

İsim biçildi yağmura. İnsanoğlu her şeyi bir nedene bağladı. Suyun buharlaşıp yoğunlaşması bilmem ne. Bana ne yoğunlaşıp yoğunlaşmamasından? Yağıyor mu o mühim benim için.
Mikail derler. O düzenlermiş hava olaylarını. Hadi güneş açsın, hayır kar yağsın.
Meleklerin gözyaşı derler. Her bir yağmur damlasını bir melek indirirmiş ve bir melek yalnızca bir damlayı indirebilirmiş gökyüzüne. Fazlası değil. Öyleyse, ne çok melek var değil mi aslında? İyiler hep yukarıda. Tanrı bizi aşağıdaki kötülerle bırakıp bizi onlarla yaşamaya zorladı sadece.

Bez ayakkabı yağmuru emiyor. Ayaklar su içinde. Saçlar yapışmış kafaya. Kapüşon bile kendini sakınıyor yağmurdan. İnatla çekiyorum kafama. Kafamı kapatmalıyım çünkü zorundayım. Bilmiyorum neden, biz hep buna zorunda bırakıldık.

Bir çöp sigara yakmak istiyorum, geceye hüzünlü bir duman yayılsın. Ama yok, tutmuyor ateş. O da kendini sakınıyor yağmurdan.

Kuytu köşede çöpleri karıştıran bir köpek. O da benim gibi, aynıyız. Kapkara tüyleriyle gecenin eksunkâr karanlığında zar zor fark ediliyor. Beni fark etti, işte. Yanıma geliyor. Boynu bükük, istediğini bulamamış belli.
Bir...iki...üç.
Yürüyoruz birlikte. Az ileride bank var, bak. Ipıslak. Zaten baştan aşağı ıslağım. Hadi oturalım.

Karşımda eksunkâr ve tumturaklı evler. Koca bir bina. Uzunca, büyükçe. Bizim çöplükten farklı bayağı, şaşırdığım kadar var bakmayın bana öyle. İçimde bir şeyler feveran ediyor. Dişlerimi sıkıyorum.

Hayır, kalabalıktan hoşlanmayan merdümgiriz ben için bu uygun değil ki zaten. Ne diye bu kalbimdeki sessiz vaveyla? Yanımda aynı sessizlikte dolaşıyor az evvelki köpek. Şimdiye kadar karşılaştığım herkesten daha munis. Belki benden de dilhun. Belki benden de lâyetezelzel... Kalbimdeki sessiz vaveyla hâlâ devam etmekte. Tekrar dönüyorum o tumturaklı evlere.

Birinin camı açık. Apaçık ortada her şey. Büyük bir aile. Yüksek katta olmasına karşın camdan dışarı yaldır yaldır hücum eden sevgi havası bana ulaşamadan sönüyor.

Birinde yaşlı iki çift. Oldukça yaşlılar. Adam,  kadını namütenahi bir sevgiyle alıyor kollarının arasına. Sanki son kes nefes alıyormuş gibi kokusunu içine çekiyor yaşlı kadının. Adamın yanındaki cihazlardan ışıklar yanıp sönüyor. İçimden meyus meyus söyleniyorum. Sanırım aşkları payîdar kalacak.

Birinde kavga gürültü. Beş kişiler. Baba kırmızı gören boğa, küçük çocuğu avcı gören ceylan. Evde feryatlar. Çocuk gözyaşları içinde. Anne öyle, kardeşler öyle.  Kimse alamıyor babanın elinden.

Korkup gözlerimi kaçırıyorum.

Birinde yeni evli çift.
İlk kırgınlıkları. İlk kavgaları belki de. İkisi de birbirinden ayrı.
Adam kırmış sevdiğinin kalbini. Sevdiği kırmış kadının kalbini.
Safderun, kalkıyor adam. Sırtı ona dönük, ağlıyor kadın. Yanaşıyor yanına adam. Sarılıyor sevdiğine. Sevgiyi yine hissedebiliyorum.

Birinde telaş var. Finaller mi var ne? Öğrenci evinde mezun olma telaşı...

Birinde tatlı telaşın yanında hüzün. Genç kız, ileriki aylarda olacak olan düğünü için gelinliğini her gün giyinip heyecanını atmaya çalışıyor. Bembeyaz teniyle ne kadar uyumlu bembeyaz gelinliği...

Kalkıp yürüyorum. Duvar kenarında olan bir grup çocuk çakmak istiyor. Uzatıyorum, aceleyle alıp tüttürüyorlar. İlerliyorum.

Munis köpek, hâlâ benimle.
Bir...iki...üç.
Yürüyoruz.
Sandığım kadar munis değil belki de. Ayrılıyor benden. Hoşçcakal havlayışı havada asılı kalıyor. Yine bir başımayım.

Çelimsiz ışıkların, güçlü yağmurun altında dolaştım tüm gece. Belki de yüzlerce yüz kazıdım zihnime. Mutlu, üzgün, sinirli, telaşlı...

Sonra tekrar dönüyorum o tumturaklı evlere. Bu sefer farklı.

İki ambulans. Polis arabaları, sirenler. Feryatlar...

Karısını payidar bir sevgiyle saran adamın kalbi durmuş.

Çocuğunu döven adam tutuklu. Çocuk dayanamamış, kan içinde yavrucağız. Oracıkta ölmüş.

Gelinlikli kız canhıraş feryatlar içinde. Kaza haberi gelmiş. Trafikte kontrolünü kaybedip bariyerlere girmiş. Çelik tabela kafasını ortadan ikiye parçalamış sevdiğinin.

Tumturaklı evler...

O gece canhıraş feryatlar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 ─145 GümüşserviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin