GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ ŞEHİTLİK ALANLARI GEZİ REHBERİ

13 0 0
                                    

Çanakkale Boğazının Avrupa yakasında yer alan Gelibolu Yarımadası Ege Denizi, Çanakkale Boğazı ve Saros Denizi olmak üzere, 3 Deniz ile çevrilmiş bir yarım adadır. 

Gelibolu Yarımadası, 1915 Çanakkale Kara Savaşlarının cereyan ettiği, 1973 yılında Milli Park ilan edilmiş, Yüz ölçümü 33.490 hektar, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park sınırları dahilinde 1 İlçe (Eceabat) ile 8 köy bulunan Tarihi alanı kapsar. 

Türk Milletinin dünyanın en güçlü devletlerine karşı, Kurmay Yarbay Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının önderliğinde insanüstü direnmesi ile kazanılan bir savunma destanıdır. 8,5 ay süren bu savaşta Boğazın iki yakası adeta cehenneme dönüşmüş, yarım milyona yakın can kaybı olmuştur. 

Gelibolu Tarihi Alan, Türk Milletinin var olma, yok olma mücadelesini vererek, Çanakkale Zaferinin kazanıldığı topraklardır. Türk Milletinin Tarihinden ve inancından aldığı güç ile her türlü güçlüğü yenebileceğinin kanıtı olarak  ''Çanakkale Ruhu'' ile kazanılmış Çanakkale Zaferi olarak tarih sayfalarında yer almıştır.

Tarih Tekerrürden ibarettir sözünü dikkate alarak, 600 Yıl hüküm sürmüş Osmanlının çok kısa sürede nasıl çökertildiğini ve çöktüğünü anlamadan Çanakkale Zaferinin önemini anlamak mümkün değildir.  

1. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ VE OSMANLI

19. Yüzyılın sonlarına kadar Avrupa'da Sanayinin ham maddesi olarak kömür kullanılmış, 19. Yüzyıl sonlarına doğru Petrolün keşfedilmesi ile birlikte Sanayide ham madde olarak Petrol önem kazanmaya başlamıştır. Bu süreç ile birlikte Sanayileşmiş ülkelerin Osmanlıya yaklaşımları da  farklılaşmaya başlar. Petrol bugün nerede varsa, o günlerde de oralarda vardır, bugünlerden farkı o toprakların o dönemde Osmanlı hakimiyetinde olamasıdır. 

Dünya Liderliğine giden yolun, Türk Milletinin ve Osmalının ortadan kaldırılmasında gören İngilizler, Fransızlar, Ruslar ve hatta 1. Dünya Savaşında müttefikimiz olan Almanlar, Osmanlının hasta adam konumuna sokulması, ardından ortadan kaldırılmasında hem fikirdirler. Başlangıçta Kapitülasyonlarla Ticari avantaj sağlama, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının kontrolünü ele geçirme mücadelesi, yerini Osmanlıyı ortadan kaldırma planları Haclı zihniyetine büründürülmüş Türk Milletinin ve  Osmanlının ortadan kaldırılması yönünde geliştirilmiştir. 

19. yüzyıl başlarında Napolyon bu durumu: "Büyük soru şu: İstanbul'a kim hâkim olacaktır?" sözleriyle ortaya koymuştu.

1. DÜNYA SAVAŞI BAŞLIYOR

İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Afrika ve Asya'da hâkimiyet kurarak oluşturdukları sömürgelere karşı kendi hâkimiyet alanlarını tesis etmeye çalışan ve özellikle Osmanlı Devleti ile ilişkilerini geliştirerek bölgede nüfuz kurmaya çalışan bir Almanya ortaya çıktı. Almanya'nın, bilhassa inşasını üstlendiği Berlin-Bağdat demiryolu projesiyle başta Mısır, Basra Körfezi ve Hindistan yoluna karşı tehdit edici bir vaziyet alması bu üç devleti fazlasıyla endişelendirdi. Bu devletler aralarında güç birliği oluşturmak amacıyla Üçlü İtilaf'ı kurdular. Almanya da buna karşılık Avusturya-Macaristan ve İtalya ile bir araya gelerek Üçlü İttifak'ı tesis etti.

20. yüzyılın başına gelindiğinde Avrupa iki bloğa ayrılmış durumdaydı ve devletler arasında gittikçe gerginleşen bir hava vardı. Nihayet 28 Haziran 1914'te Saraybosna'da Avusturya veliahdının bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile sonucunda milyonlarca insanın öleceği, üç imparatorluğun yıkılacağı, yerlerine yeni devletlerin kurulmasıyla dünya siyasî haritasının değişeceği I. Dünya Savaşı başladı.

OSMANLI SAVAŞA GİRİYOR

İngilizler tarafından Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve ardından  Yunanista'nın Mora yarım adasında başlatılan sistemli Osmanlıya karşı İsyan hareketi, 1878 Rusların Tuna nehrini geçerek 93 Harbi olarak bilinen Rus harbi ile sürdürülmüş ve neticesinde  Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlarda büyük toprak kayıplarına uğratılmıştır. 

Osmanlının başında bulunan II. Abdülhamit, 19. yüzyılda Avrupa'daki büyük devletlerin çıkar çatışmalarından faydalanarak yeri geldiğinde -toprak dâhil- tavizler vererek bir denge politikası takip ediyor ve böylelikle varlığını sürdürmeye çalışıyordu. Buna rağmen yüzyıl sonuna gelindiğinde Anadolu ve Rumeli'de mühim toprak kayıplarına uğramış, Kıbrıs, Mısır, Tunus ve Cezayir elden çıkmıştı. 20. Yüzyıl başlarında Bosna Hersek, Bulgaristan ve Girit de artık toprakların dışında kalmış, Trablusgarp Savaşı sonrasında artık Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Balkanlarda Osmanlı yoktu.

Balkan Savaşı sonucunda hezimet yaşanması ve Rumeli topraklarının kaybedilmesi, ordu ve millet üzerinde tam bir travma etkisi göstermiş, kimse ne olduğunu anlayamadan çok kısa bir zaman diliminde devletin en gözde vilayetleri düşman eline geçmişti. 

Balkan Savaşı sonrasında iktidara tamamıyla sahip olan İttihat ve Terakki Hükümeti Balkan Savaşı'nın şokunu atlatmak ve yaralarını sarmak için tedbirler almaya çalıştı. Bunun için ilk önce savaşta büyük bir hezimet yaşayan ordunun yeniden düzenlenmesi yoluna gidildi. Ordunun komuta kadrosunda bazı revizyonlar yapıldı ve Almanya'dan orduyu ıslah için bir askerî heyet getirildi.

2 Ağustos 1914'te Almanya ve Avusturya-Macaristan ile ittifak antlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre taraflardan biri savaşa girdiğinde diğer devletin de savaşa girmesi şartı vardı. Anlaşmanın imzalandığı günden bir gün önce Almanya Rusya ile savaşa tutuştuğundan anlaşma hükümlerine göre Osmanlı Devleti'nin de Rusya'ya savaş açması gerekirdi. Ancak hükümet silahlı tarafsızlığını ilan etti.

Hasta adam konumuna sokulmuş Osmanlı Devleti herkes için kolay bir lokma olarak görülmekle birlikte Almanlar için yeni bir cephe rahatlama anlamına geliyordu. 

Saraya Damat olan Enver Paşa Ordunun başına getirilmesi ile birlikte deniz aşırı toprakları geri alabilmek için, Haliçte yakılmış, çürümeye terk edilmiş Donanmayı canlandırmak üzere İngilizlere Adları Sultan Osman ve Sultan Reşat olacak iki gemi siparişi vermişti. Rauf Bey yanında 1200 kişilik mürettebat olduğu halde Londra'ya doğru geldi, son paralar ödendi fakat İngilizler özellikle Yunanlıların ve Rusların baskısı ile gemileri teslim etmedi. 

Bunu fırsat kaçırmayan Almanlar, itibarı sarsılan Enver Paşanın durumundan yararlanarak Goeben ve Breslau gemilerini Çanakkale önlerine gönderdiler.  Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Çobanlı gemilerin kara sularımıza girmesinin Savaşa giriş anlamı taşıdığını İstanbul'a bildirmesine rağmen Enver Paşa'nın emri ile Çanakkale'den geçen gemiler İstanbul'da büyük bir törenle karşılandılar. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, Gemilerin başında bulunan Alman Amiral Wilhelm Anton Souchon Osmanlı Donanmasının başına getirildi. Berlin'den aldığı emir doğrultusunda, Osmanlı Donanma gemileri ile birlikte tatbikat yapma bahanesi ile Karadeniz'e acılan Alman Amiral 29 Ekim 1914 tarihinde Rus Limanlarını bombalama sureti ile Osmanlı Devletini 1. Dünya Savaşına dahil etti. 

3 Kasım 1914'te İngiliz ve Fransız gemileri Seddülbahir ve Kumkale istihkâmlarını bombardıman ederek Osmanlı Devleti'ne savaş açtı.

Bu saldırı tabyalara zarar vermemiştir. Ancak Seddülbahir Kalesi içindeki tabyanın cephaneliği, isabet eden bir mermi sebebiyle infilak eder ve buraya bitişik korunakta bulunan 5 subay 81 er şehit olur. Seddülbahir'de şehit olan 81 askerimiz, Çanakkale Muharebelerinin ilk şehitleri olarak kabul edilir.




Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 20, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ ŞEHİTLİK ALANLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin