İyi okulmalar. Bu bölüm çok heyecanlı geçicek.
Zilin çalınmasıyla beraber defterimle çıkardığım bir kaç kalemi çantama koydum.
Karnımın gurultusunu duyan Defne,"bişey yemedin mi sen?"
Defne' ye anlamsız bakışlarımla
"Bu soruyu soruyomusun cidden"dedim ve gülümsedi
"Hadi yemek yemeye gidelim o zaman, acıktım" diyerek ikimiz de ayağı kalktık kapıya doğru giderkenHazel!
Olduğum yerde ilkilip bana bağıran sese doğru bedenimi çevirdim. "Buyrun hocam" dedim bana seselenen Pofösöre.
"Neden iki gündür geç kalıyosun?"
Defne ile 1-2 saniye bakışmamızın ardından gerilen Defne hemen ortaya atılıp.
"Hocam Hazel'in telefonu suya düşmüştü içine su kaçmış çalışmıyo", demesinin ardından attığı bu yalana devam etmek zorunda kaldım.
"Evet hocam telefonuma su girdiği için alarmım da beni uyandıramıyo", dedim pofösör
Kısık gözleri ile beni süzdükten sonra "Seni tanırım Hazel çok dakik birisin ama bidaha tekrarlanmasın bunlar."
"Teşekkürler hocam" dedikten sonra bulunduğumuz anfi den
Çıkmıştık. Defne'nin kafasına hafifçe vurup "niye beni yalan söylemeye zorluyosun" diyince
"Salak! Ben o küçük yalanı söylemesem ne diyicektin hocaya acaba?" Düşündüm de Defne haklıydı bu durumlarda çok gerildiğim için ne yapacağımı bilemedim. "Neyse, yemek yiyelim artık."
Kampüse doğru yürürken ne yiyiceğimi düşünüyodum bu yüzden yanımda birden duran Defne' yi farketmedim.
Hazell!
Defne'ye döndüm ve birden donup kalmış bir yere doğru bakıyordu baktığı yere doğru döndüm. Defne'nin tabiri ile ultra yakışıklı erkekler topluluğuna mal mal bakıyoduk şu an. Geriye dönüp Defne'nin kolundan sürükleyerek gitmeye çalıştığımız ama Defne'nin az önceki yakışıklı zannettiği kişilere düşmesi yüzünden bi türlü gidemediğimiz
Kampüse soktum Defne'yi
"Ohaaa. Dehşet'ül-Vahşet bunlar okulun basketbol takımı mı?"
"Ağzını kapa Defne salyaların akıcak", diyip sıcak ve bol köpüklü bir latte almak için kahve reyonuna gittim.
Tam kahve bardağına uzanacağım sırada bi el daha uzandı bardağa ve bardağın üzerinde duran elime yapıştı eli.
Ardından bu koca elin sahibine döndüm, az önce gördüğümüz basketbolcu çocuklardan biriydi.
1-2 saniye bakıştıktan sonra hemen elimi çektim ve nededini bilmediğim bir şekilde kızarıp bozarmaya, gerilmeye başlamıştım. İsmini bilmediğim çocuk "şşşey eğer istersen ilk sen al" dedi elini ensesine atarak.
"Yok sen alabilirsin" dedim ısrarcı bir tavır ile "latte mi Cappichino mu?" diye sordu. "Latte" dedim ve ne yapacağını izliyordum. Elinin altında duran bardağı eline alıp latte kahve alınan yere yöneldi.
Bardağı daha tam doldurmadan
"Extra bişey istiyomusun"diye sordu, "şey aslında bol köpüklü seviyorum"dedim. Aniden bana bakarak gülümsedi ve tekrar önüne döndü. "Bişey mi oldu"dedim. Doldurduğu bardağıma bir kapak takaraka bana uzattı "hayır bişey olmadı"
O gülümsemenin altında bişey yatıyordu ama ne olduğunu bilmiyordum."peki, ha bu arada teşekkür ederim" dedim. Tekrar
Gülümsedi ve kendi kahvesini doldurduğunu gördüm. O da latte içiyordu ve ekstra köpük koymuştu, tıpkı benim gibi.
Kahvesi için kapağa ihtiyacı olacağından elimdeki kapağı ona uzattım teşekkür etti ve sandeviç reyonuna doğru gitti reyondaki sandeviçleri gözüyle keserken bende sandeviç alacağım için yanında durdum.
İçinde peynir olan sandeviçleri sevmediğim için domades ve marullu olan sandeviçi tercih ederdim. Ve reyonda sadece iki tane kalmıştı. Reyondaki sandeviçlerden birini aldım ve o çocuk da diğer sandaviçi almıştı.
Bu gerçekten ilginçti. Kampüste yer kalmamıştı sadece bir boş masa vardı ve cam kenarındaydı.
Masaya doğru gittim sandalyeyi çekerken masanın başında o çocuğun durduğunu gördüm.
Sanırım boş masa kalmadığı için buraya yönelmişti
"İstersen beraber oturalım yani rahatsız olmazssan" diye girdi lafa ve bende "tabiki, sıkıntı yok" diyerek sandalyeyi çekip oturdum elimdeki Defne'nin kimya kitabını masaya bıraktım ardından kahvemi ve saneviçi de masaya koydum. Kahvemi ağır ağır yudumlarken "neden peynirsiz" diye sordu "çünki peynirli şeylerden nefret ederim" dedim.
"Bende nefret ederim" diye karşılık verdi. "Farketmiştim az önce"dedim. "Kahve zevkimiz de aynı"dediğinde ne yapmaya çalıştığını kestiremedim "ah evet" dedim kısa ve öz olarak. Bu sırada yanımda birinin eksik olduğunu hissettim ve
"Defne!" onu unuttum.
"Şu esmer kız mı? az önce bizim erkeklerin yanındaydı" dedi.
"Ne nnasıl, ah şu kızın erkek takıntısı"
"Orada o kadar yakışıklı erkek var ama kız olsam hiçbir birini yakışıklı bulmazdım herhalde" dedi. "Neden" Diye sordum
"Erkeklerin ilgimi çekiceğini sanmıyorum çünkü kızlar ilgimi çekmiyo, senin ilgini bu tarz erkekler çekiyodur ama ben erkek peşinde dolaşan kızlardan nefret ederim."
"Neden öyle dedin ki, erkekler benimde ilgimi çekmiyo ve bende erkek peşinde koşan kızlardan hoşlanmam aşırı itici" dedim
"İnanamıyorum" dedi birden
"Neye" diye sordum
"Şimdi bas baya o erkekler senin ilgimi çekmiyo öyle mi?"
"Evet, niye bu kadar şaşırdın?"
"O erkeklere düşmeyen kız yok bu okulda türünün tek örneğisin"
"O erkeklere düşeceğime 100 sene komada kalırım daha iyi"
Elini sertçe masaya çarpıp ayağı kalktı "neyse ben gidiyim seninle sohbet etmek güzeldi benim gibi olan birini bulduğuma sevindim görüşmek üzere" dedi ve elini uzattı elini tutup "görüşmek üzere" dedim.
Çocuk kalkıp gideli dakikalar olmuştu ve ben masda bir kağıt gördüm "sağlık formu" acaba önemli bişeymiydi Numarası ve Tc'si yazılıydı bütün bilgileri vardı, ona geri vermek isterdim ama o gideli baya olmuştu arasam bulamazdım burada kalmasına göz yumamam bütün bilgileri var sonuçta yarın götürüp veririm diye düşünüp çantama koydum.Baya heycanlı gidiyoruz gençler
Acaba Hazel o kağıdı ne yapıcak? Yorumlarınızı bekliyorum...