Zihin ile ruhun savaşı

98 8 0
                                    

Bütün bir hayat kalp ile zihnin birbirlerine hakim olma mücadelesiyle geçer. İki taraf da aslında bir şeye hizmet ederler. Her enerji gibi insanın da iki kutbu vardır ve kutuplar olmasaydı hareket olamazdı. Devinim, gelişme olamazdı. İnsan saf ve ruhani bir yaratılışla cennete girdi. Ne zaman zihnini dinlediyse o zaman ilk suçunu işledi. Zihin ile kalbin mücadelesi işte o zaman başladı. Aslında kalp zihinsel olarak bir organımızdır. Burada kalbimiz ruhumuzu temsil ediyor. Ruhun soyut bir kavram olarak somutlaştırılmış hali de diyebiliriz. İnsanın tüm duyguları ve tecrübeleri hissettiği yer olarak da anlamlandırabiliriz. İşte mücadele insanın hayatı boyunca sürer durur. Bazıları zihnin dediğini, bazıları da kalbin dediğini yapar. Aslında üstatlar her ikisini de kontrol altında tutabilenlerdir. İki kutuplu bu enerji nasıl kontrol altında tutulabilir ki? Tüm sorunlar gerilimin bir tarafında durmamızla başlar. Asıl gerilimsiz bölge tam ortadadır. Sessizlik ile gürültünün tam ortası. Orası her iki tarafa da hakim olma noktasıdır ki bir tarafa geçerseniz artık diğer tarafı algılayamazsınız. Bir tarafa geçmek diğer tarafın karşısına geçmek demektir ki bu da muhteşem bir enerji harcayarak hayatı cehenneme çevirmektir, esarettir. Sürekli bir savaş durumunda hiç kimse huzuru, mutluluğu ve güveni bulamayacaktır. Sulh her zaman dengenin sağlandığı andadır. Savaşları bitiren bir sebep vardır. Savaşan iki taraf da eşit hale geldiğinde artık anlaşma zamanıdır. Yenecek bir düşman kalmaması, yenilmemek için de büyük bir nedendir. Dengeler kurulduğunda herkes tam ortadadır. Orta ise dengedir ve sulh dur. Şimdi barışı sağlayabilmek için dengelerin bozulduğu iki kutbu inceleme zamanıdır. Nedir bu savaş? Kimlerin savaşıdır da biz barışı nasıl getirebiliriz? İçimizdeki barış bizim huzurumuz, mutluluğumuzu ve güvenimizi bize geri getirecektir. Derdimiz ne bir bakalım mı?

Evrenin yaratılışında bir makro-mikro evren dengesi vardır. Buna benzeşim yasası denir. Bu yasa yaratılışın en küçük varlığıyla en büyük varlığı arasındaki  benzeşmeyi açıklar. Benzeşim yasası kısaca şu anlama gelir… Yukarıda ne-nasıl ise; aşağıda da öyledir. İçte ne-nasıl ise; dışta da öyledir. Maddede ne-nasıl ise; madde üstünde de öyledir. Benzeşim yasasının altında, kozmos’un her yerinde aynı yasaların hüküm sürdüğü anlayışı yatar. Kainatın bir düzeni temsil ettiğini belirttik, bu düzen kainatın tamamı için geçerlidir.

Bu yasanın içeriğini atom örneği çok iyi anlatır… Atomun merkezinde, bir atom çekirdeği vardır ve bu çekirdeğin etrafında küçük parçacıklar dönerler. Atom çekirdeği merkez olduğundan, etrafında dönen tüm diğer parçacıkların yönünü belirler. Bunun yanı sıra; bir bütün oluşturmak için, atom diğer atomlarla birleşerek bir düzen meydana getirir. Bu, kendini çok büyük bir boyutta gösteren, insan gözüyle görülemeyen bir fenomen’dir. Benzeşim yasasına göre; bu düzenin daha büyük boyutlarda da görülebilir örnekleri olması gerekir. İnsanın algılama ve imgeleme yetisi sınırlı olduğu için, idrak etme yolunda Benzeşim Yasası’na ihtiyaç duyar.

Benzeşim Yasası; algılama yetimizden bağımsız olarak, çok küçük olandan çok büyük olana kadar bütün düzeylerin farkına varmamızı sağlar. Dünyanın; yasaya uygun olarak, algılarımıza yansıyan görüşünün bu yasa aracılığı ile varoluşun her düzeyinde aynen geçerli olduğunu anlamamızı mümkün hale getirir... Böylelikle atomun ve elektronların hareketinin dünyanın güneş çevresindeki hareketiyle ne kadar benzediğini görebiliriz. O zaman bu yasanın insanın içinde ve dışında yansıdığını da görebiliriz. Büyük savaşlar önce insanın içinde başlar ve tüm dünyaya yayılır. Bunca savaşın olma açıklaması da budur. İçimizdeki savaşlar bitmeden asla dünya savaşları sona ermeyecektir. Bu savaş ilk yaratılışımızdan başladıysa  ki bunun anlamı çok büyüktür. Önce içimizdeki savaşı sona erdirmemiz gerektiği tüm çıplaklığıyla vurgulanmıştır. Bu dünyada üzerimize düşen görev budur. Bunun için yaratılmış ve bunun için bu dünyada varolmuşuzdur. Zihin ile kalbin mücadelesini büyük bir barış ile sonlandırmak zorundayız. O zaman nötr olmuş ve temizlenmiş, arınmış olacağız. Bunun önemini anlatmanın bir çok yolu var elbette. Bir tanesi elektrik enerjisini durdurmaya çalıştığınızda ısı meydana çıkar. Isı da bir enerjidir. Biraz daha zorlarsanız ışık meydana çıkar. Işık da bir enerjidir. Biraz daha zorlarsanız akım durur. Enerjiyi bir şekilde zorlarsanız başka bir enerjiye dönüşür. İşte içimizdeki enerjiler de bu şekilde hal değiştirir. Sevgi enerjilerin en büyüğüdür. Sevgiyi engellerseniz başka bir enerjiye dönüşür. Neye dönüşeceği nasıl engellediğinize bağlıdır. Sevginin akışını engellerseniz lamba yanmaz ve ısı vermez. Ama peşinden nefret ve ego getirir. Çocuğunuza sevgi vermediğinizde saldırgan ve kinci bir insan yetişir. Pozitif enerjiler yani beyaz enerjinin ulaşmadığı yere negatif yani karanlık enerjiler dolar.

"Savaşım"  Bölüm 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin