Dehşetli odada ilk sabah

1 0 0
                                    

ŞİZOFREN

1.
Murat uyandığında o dehşeti hatırlamıyordu. Gördüğü tek şey parlak ışıktı. Çok parlak ışık!
Ölmüş müydü? Ölüm böyle bir şey miydi? Ancak ölüler nefes alamazlar, değil mi? Ve hissedemezler. Murat nefes alabiliyordu. Demek ki ölmemişti.
Ve ışık gözlerini yakıyordu.
Ellerini gözlerine siper etmeye çalıştı. Hareket edemiyordu.  Gözlerini kapattı, şimdi göz kapakları yanıyordu. Murat hareket etmeye çalıştı. Elleri ve ayakları bağlanmıştı.
Kıpırdayamıyordu.
Anlamaya çalışıyordu.
Neredeyim?
Kafasını kaldırıp etrafına bakındı.
Karanlıktı.
Bir odada mıydı? yoksa...
Karşısında bir gölge gördü. Murat bu gölgenin bir kadına ait olduğunu düşündü. Hareketsizdi, ellerini önünde birleştirmiş, muhtemelen ona bakıyordu.
“Neredeyim?”
“En son neyi hatırlatıyorsunuz?” dedi ciddi bir ses.
“Ne?” Murat emin değildi, ses kadından mı çıkmıştı? Önünde duran kadın bir ölü gibi hareketsizdi.
“Ben neredeyim?”
“İskender, elektrik ver. Bu sefer ki, elli volttan fazla olmasın!”
Elektrik kelimesini duyar duymaz Murat sarsıldı. Ona elektrik verecektiler ve müthiş bir acı duyacaktı, “Durun!” diye bağırdı.
Geç kalmıştı.
Vücuduna yayılan enerji isteksizce titremesine sebep oldu, bir süre titredi, sonra da bayıldı.


2.
Murat bir rüya gördü o zaman. Korkunç bir rüya.
Ormanda yürüyordu. Ağaçlar yüksekti, güneş etrafı iyi aydınlatamıyordu. Kuşlar ötüyor, böceklerin çıkardığı sesler, toprağın kokusu, yemyeşil ağaçlar, otların üzerindeki su taneleri parlıyor, esen hoş kokulu rüzgar...
O da ne?
Ağaç budağında kurulmuş bir yuva, kuş yuvası. Yuvada dört yavru kuş vardı. Civ. Civ.
Murat bu sahneye aşık olmuştu; önce dişi kuş, sonra erkek kuş yuvaya uçtu. Yavrularını beslediler, sonra da mutlu aile gibi bir birlerine sokuldular.
Murat tabiatı çok seviyordu. Olduğu yerde durdu, aileyi rahatsız etmek istemiyordu. Onları bir kaç adım öteden izlemek zevkliydi.
Dişi kuş-  anne- ona bakıyordu, Murat’ta da gülümsedi.
Bir şey vardı. Ya da olacaktı. Murat bunu hissediyordu. Yaklaştı.
Ne? Anne kuş ağlıyor mu? Gözünden akan göz yaşı mı?
Bir az daha yaklaştı.
Hayır, hayır! Bu kesinlikle göz yaşı! Neden ağlıyor?
Erkek kuş- baba- ve yavrular uyuyordu. Murat anne kuşa tekrar bakarken, gözlerinde büyüyen bir şey gördü.
Kırmızı-turuncu bir şey.
Şimdiyse, ana kuşun başka yere bakıyordu, Murat’ın gerisine doğru.
Çattt...
Duman...
Yanık kokusu...
Murad geri döndüğünde ormanın yandığını, üzerine doğru alev dalgasının geldiğini gördü.
Alev bir anda onları çembere almıştı.
PAT!
Bir silah sesi duydu.
Hayır, kurşun Murat’a değmemişti. Arkasına baktığında, yuvanın paramparça olduğunu gördü. Yuvanın büyük kısmı dağılmış, geriye kalan kısmını da alev sarmıştı. Ve alev şiddetle ağaca yayılıyordu.
Kuşların parçalanmış vücudu ağacın etrafında yere dağılmıştı. Delik deşik olmuş bedenleri kan içindeydi. Tüyleri havada uçuşuyordu.
Murat ağlayacaktı. Şişmiş gözleri ağlamak için yalvarıyordu. Eskiden yuva olmuş budağa tekrar baktı. Alev ağaca hızla yayılıyor, şiddetle sarsıyordu. Murat ağaçtan bir kaç adım uzaklaştı. Yerinde döndü. Alev çemberi daraltıyordu.
Murat ve ağaç ise çemberin tam merkezindeydi.
Bir ses duydu.
Kanat sesleri.
Kuş sesi.
Yanan ağaca tekrar baktı.
İşte! Orada!
Budakların birinde anne kuşu gördü. Yaralıydı, ve çırpınıyordu, ama uçmuyordu.
Neden?
Ah! Ayağı takılmış!
Artık ağacın yarısı kendisini alevlere teslim etmişti. Budaklar çatırdıyor, yapraklar yanarak yere düşüyordu.
Murat ona yardım etmek istiyordu. Ancak canını da kurtarmalıydı. Ya kaçacak, ya da...
Hayır! Hayır! Onu burada böyle bırakamam! Bunu yapamam! YAPAMAM! HAYIR!
Murat ağaca tırmandı, budakların birine tutundu, üzerine çıktı.
Anne kuşu sıkıştığı yerden çıkarmasına az kalmıştı.
Bir çatırtı sesi duydu Murat. Tutunduğu budak kırıldı, yere çakıldı, ağacın alevli kırıntıları üzerine düştü.
Başı toprağa sert değmişti, başı dönüyordu.
Her tarafı alev yakıp kavuruyordu. Murat ağır ağır nefes almaya başlamıştı.
Öksürerek kafasını kaldırıp anne kuşa baktı;
O artık çırpınmıyordu.
Sessizce oturmuş, ölümün gelip onu kolları arasına alacağı anı bekliyordu.
Murat’ın gözlerinden akan yaş yanağını serinletti. Anne kuş ona bakıyordu. Gözlerinde masumiyet vardı.
Affet! Bağışla beni! Sana yardım edemedim! AFFET!
Murat’ın gücü tükeniyordu. Yavaş yavaş gözlerini yumdu, yerde uzanmıştı. Son defa anne kuşa baktı.
Anne kuş artık çırpınmıyordu.
O YANIYORDU!

Şizofren Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin