II

5 1 0
                                    

Teneffüs zili çalar çalmaz tuvalete gitmek için yerimden kalktım. Çiler bana tuhaf bakışlar atıyordu. Galiba sergilediğim hareketler tuhafına gitmişti. Tuhaf bakışlardan bu anlamı çıkarmam da baya iyi. Ders boyu içimde saçma sapan duygular hissedip dururken bir yandan da boynumdaki kaşıntıyla cebelleşmiştim.

Koridora çıktığımda tuvalete doğru tam gaz ilerlemeye başladım. Tam tuvalete doğru köşeyi dönecek iken birisine çarptım fakat çarptığım kişiyi umursayacak durumda değildim.
Hızlıca tuvaletin kapısını açıp içeri girdim.

Lavaboya ilerleyip musluğu açtım. Yüzümü su çarptım. Musluğu kapatıp. Ellerimi lavabonun kenarlarına dayayıp gözlerimi aynaya çevirdim. Yüzüm çok solgun görünüyordu. Yüzümden akan damlalar kendilerine çizdikleri yolda bazen yavaşlayarak bazen hızlanarak ilerliyordu. Bakışlarımı gözlerime yönlendirdim. Gözlerimin içine baktım gözlerimin ardındaki ruhu görmek istercesine. Fakat bunun bana getirisi sadece gözlerimin birden parlaması oldu. Başta inanamadım fakat parlaklık kendini iyice belli edecek seviyede arttığında inanmak durumunda kaldım.
Gözlerimin parlamasını iyice artmaya başladı. En sonunda buna boynumdaki kaşıntının artıp yanma evresine geçmesi eklendi buna. Saçlarımı kenara çekip boynuma baktığımda boynumda tuhaf şekilli bir kızarıklık olduğunu gördüm. Musluğu açıp acının geçmesi umuduyla boynuma su çarptığımda hiç bir işe yaramadı. Acının etkisiyle ecel terleri döker gibi sırtımdan aşağı inen soğuk ter damlaları beni daha da germekten başka hiç bir işe yaramıyordu. Ellerim titremeye başladı. Vücudum elektrik akımına kapılmış gibiydi. Titremelerim yavaşça geçtiğinde tüm enerjimin benden uzaklaştığını hissettim. Boynumdan yayılan acı tüm benliğimi sardı. Dudaklarımdan engel olamadığım bir vaveyla döküldü. Ruhumun, duygularımın ve bedenimin yıllardır içinde tuttuğu bir haykırış gibiydi. Sesim kesildiğinde sanki pili bitmiş bir robot gibi yere yığıldım. Bilincim yavaş yavaş beni terk ederken, karanlığa gömülmeden önce gördüğüm son şey tuvaletin açılan kapısı ve başucumda duran bir çift bottu.

...

Güzel uykumdan duyduğum fısıltı sesleriyle uyandım. Gözlerimi aralamak dünyanın en zor işiymiş gibi geliyordu ama bu sesleri çıkaranların kim olduğunu merak ediyordum.
Gözlerimi araladığımda gördüğüm ilk şey açık mavi bir tavandı ama benim odamın tavanı mavi değildi. Telaş yapmadan önce, neler olduğunu anımsamaya çalıştım. Boynumdaki acı, çığlığım ve bayılmam tek tek gözümün önünde canlandığında telaşla yerimden doğruldum bir yandan da elim refleks olarak boynuma gitmişti. Nerde olduğumu bilmiyordum bu da yetmezmiş gibi geçirdiğim kriz gibi şeyin sebebini de bilmiyordum. Gözlerimi odada gezdirince kenardaki koltukta oturmuş iki kişiyi fark ettim. Birisi Alçin'di diğeri kim bilmiyordum.
Benim kalktığımı fark edip bana döndüler. Neden burada olduğumu düşünürken yavaşça kaşlarım çatıldı. Alçin, kaşlarımın çatılma sebebinin rahatsız olduğumdan düşünmüş olacak ki "İyi misin? Ağrın mı var?" diye sordu.
İfademi bozmadan ona "Hayır ağrım yok. İyiyim." dedim ve ekledim. "Burası neresi ve neden buradayım?"
Alçin anlayışlı bir şekilde bana baktı ve gülümsedi. "Burası benim evim." dedi. Sormamış olduğum halde yanındaki erkeği işaret edip "Bu da benim en yakın arkadaşım." dedi. Tek kaşımı şüpheli bir şekilde "Peki neden buradayım?" diye sordum. Alçin ne söyleyeceğini tartar gibi bana baktı. "Evini bilmiyorduk ve okul kapanınca seni revirden çıkarmak zorunda kaldık. Kimliğini bulamadığımız için de seni buraya getirdik. Umarım rahatsız olmamışsındır." dedi. Cevabı bana mantıklı geldiği için sessiz kaldım ama tanımadığım insanların evinde daha fazla kalamazdım. Evime gitmek için ayaklandığımda Alçin beni durdurmaya çalıştı. "Daha yeni uyandın en azından biraz daha dinlenseydin." dedi.
Alçin'in itirazlarına "Dinlenmem gerektiğini bende biliyorum fakat dinleneceğim yer burası değil." diyerek cevap verdim.
Kenara bırakılmış çantamı alarak kapıya doğru ilerledim. Bir yandan da onlara benimle ilgilendikleri için teşekkür ettim ama cevaplarını beklemeden dışarı çıktım.
Kapıdan çıktığım anda saatin kaç olduğunu düşünmeyi akıl edebildim.
Havanın karanlığına ve etrafın ıssızlığına bakılırsa saat on bir civarı olmalıydı.
Çevreyi inceleyerek nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Binalar çok tanıdık geliyordu. Büyük ihtimalle okulun yakınlarındayım diye düşündüm ve okulun olması gereken yöne doğru ilerlemeye başladım. Okula ulaşabilirsem evimi de bulabileceğimi düşündüm.
Karanlık sokaklar içimi büyük bir huzursuzlukla dolduruyordu her zaman. Karanlıkta neler olabileceğini bilemediğinden kaynaklı bir huzursuzluktu bu ya da belki de yalnız başıma geçirdiğim gecelerin hatıralarından kaynaklıydı. Bilmiyorum.
Yolda sakin adımlarla yürümeye devam ederken izlenildiğimi hissettim. Telaş yapmadan önce izlendiğimden emin olmak için başımı döndürmeden gözlerimle etrafa baktım. Sağdaki binanın penceresinden bana bakan ufak bir çocuk gördüm. İzlenme hissinin küçük çocuktan kaynaklandığını düşündüm ve hissi önemsememeye karar verdim.

Karanlık binaları bir bir geçmeye devam ederken küçük çocuğun arkamda kalan sokağa attığı korku dolu bakışları ne yazık ki görmemiştim.

Bu bölüm ilk bölüme göre biraz daha kısa çünkü heyecanlı bir yerde bırakmak istedim ama çokta önemli değil zaten okuyan yok neyse okuyan ya da okumayıp görüntüleme kazandıran bir kaç kişi sizi seviyorummm çünkü beni umutlandırıyorsunuz.
❣❣❣

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 02, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OPALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin