2.1

67 5 7
                                    

Çok uzun süre oldu, karantina sürecinde biraz yazarım belki diye düşündüm :)

🔥Bea Miller- like that🔥


Kafamı ellerimin arasına almış, bir ileri bir geri giderken düşünüyordum. Beni bu şekilde gören, deli falan sanabilirdi, gerçi bu gidişle zaten öyle olacaktım da neyse.

Somay başımda artık durmamı, başının döndüğünü falan zırvalıyordu ama şu an onu umursayacak durumda değildim.

Biz arkadaştık, eğer bilinmeyenin ben olduğumu söylersem, ne olacaktı?
Beni reddetme riski varken, en azından var olan arkadaşlığımızı nasıl bozacaktım?

Yanı başımda duran nutelladan bir kaşık daha aldım ve dağınık saçlarımı iki yana savurdum.
Ani verdiğim kararla Somay'a döndüm.
"Söyleyeceğim."

Somay söylediğimle yüzünü buruşturdu ve sanki ona ben lezbiyenim demişim gibi baktı.

"Ha ?"

"Söyleyeceğim diyorum, ne olacaksa olsun."

"Emin misin ? Sonra sen depresyona girince ben uğraşıyorum seninle."

"Eminim."

"Nasıl söyleyeceksin peki ? Ay çok heyecanlı bayılıcam şimdi !"

Somay konuşmaya devam ederken zil çaldı. İkimiz de gözüne far tutulmuş tavşan gibi birbirimize bakakaldık.
Olamazdı değil mi ? Yani buluşacağımızı falan söylememiştik sonuçta.

Somay anında kapının yanında bitmişti. Hemen ardından Dilan'ın çığırmasını duymamızla resmen içimize su serpilmişti.

Somay kapıyı açmış Dilan içeri girerken, gözleri beni buldu.

Somaya bakıp, "Ne oldu buna ?" diye sordu.

Somay, "Söyleyecekmiş." diye yanıtladı.
Dilan şok olmuş bir biçimde bana bakıyordu.

"Ne ?!"

Onu onaylar şekilde kafamı aşağı yukarı salladım.

"Ne olacaksa olsun artık. Zaten iki senedir gözümün önündeyken ben acı çekiyordum. Eğer bir şeyler olmazsa acı çekmeye devam edeceğim, eğer yanında durmamı isterse, işte o zaman herkese benden lahmacun.
Şimdi mesaj atacağım, okulun oradaki parka gelmesini isteyeceğim. Söyledikten sonra da koşarak uzaklaşmayı planlıyorum."

Onlar söylediklerimle gözlerini kırpıştırırlarken hemen odama giderek telefonu elime aldım.

D: Batu, karar verdim.

D: Okulun oradaki parka gelir misin ?

Batu: Tamam. On beş dakika sonra ordayım.

Saat gece 02.00 olmasına rağmen aldırmadım. Altıma siyah kotumu, üstüme siyah sweatimi giydim ve ellerimle saçlarımı taradım. Onun gözüne cadı gibi gözükmek istemiyordum.

Somay ve Dilan hala inanamayan gözlerle bana bakıyorlardı.

Somay, "Fırat'a ne diyeceğim? 'Kardeşin ilan-ı aşk etmeye gitti.' mi diyeceğim?
Farkında mısın bilmiyorum ama saat gecenin ikisi." diye söylendi.

Hala kabaran saçlarımı düzeltmeye çalışırken ona doğru dönüp göz kırptım, " Nasıl olsa benim abim, senin sevgilin. Ayarlarsın bir şeyler." dedim ve öpücük attım.

İçimde fırtınalar kopuyordu. Aklımla kalbim birbirine adeta savaş açmıştı.
Ve, kalbim aklımı çoktan yenmişti.

Ayağıma kırmızı konverslerimi de geçirdiğimde, kapıdan çıkmak için yeltendim ama tam o sırada Dilan kolumu tuttu.

"Ne olursa olsun yanındayız, bunu aklından çıkarma olur mu?"

Ona minnettar bir şekilde gülümsedim ve kapıdan dışarı çıktım.
Çıkarken üzerime siyah hırkamı da almıştım, havanın soğuk olabileceğini hesaba katarak. Fakat aldığım hırka soğuğun tenime işlemesine engel olamamıştı.

Normalde iki dakika bile sürmeyen yol ayaklarımın altında resmen kayıyordu. Beş dakikadır yürüyordum.

Parka geldiğimde, en sevdiğim şeyi yapıp salıncağa oturdum.
Salıncağın çıkardığı kulak tırmalayan garip ses, benim her zaman hoşuma gitmişti. Bazı tuhaf alışkanlıklarım ve huylarım vardı evet, bunu inkar edemezdim.

Bir ileri bir geri sallanırken elimdeki telefondan Batu'yla konuşmamıza girdim ve mesaj attım.

D: Neredesin?

Batu: Şu salıncakta oturan sen misin?

İşte şimdi kalbim dört nala koşturmaya başlamıştı.
Beni görüyordu, ama kim olduğumu bilmiyordu.

Acaba ne düşünecekti ?
Gözlerinde gördüğüm duygu, hayal kırıklığı mı olacaktı, yoksa gözbebeklerini parlatan heyecan mı ?





Oy vermeyi unutmazsanız sevinirim :)

ÖZGÜR | texting |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin