Zaman Döndürücü

209 14 11
                                    

Bu okuldaki merdivenleri kim tasarladı bilmiyorum ama her kimse gerçekten allah belasını versin. Her gün kahvaltıya inerken, derse giderken veya bir yerden başka bir yere giderken ağzıma ediyorlar. Profesör Dumbledore'un ofisine de giderken bacaklarım kopacaktı. Bir insan ofisini binanın en üst katına da koyar mı?

En sonunda kapıya ulaştım ve daha önceden bildiğim şifreyi söyleyerek içeri girdim. Çok ilginçti. Oldukça geniş ve büyük bir alandı fakat Dumbledore'un o kadar eşyası vardı ki etraf müzeye benziyordu. Burada hayatımda hiç görmediğim şeyler vardı. Bir düşünseli ve etrafında uçuşan şişeler, Hogwarts'ın daha önceki okul müdürlerine ait portreler ve bir de kuşu vardı.

Ben etrafı incelerken Dumbledore ve Profesör Snape Malfoy ile birlikte ofise girdiler. Profesör Snape ne yapıyordu burada? Lütfen onun Dumbledore'un bize vereceği görev ile alakası olmasın çünkü eğer o varsa ben yokum. Zaten Snape beni gıcık etmek için ve görevden sıyırmak için her şeyi yapar. Sinir ve nefret ile Snape'e bakarken Dumbledore konuşmaya başladı.

—Merhaba. Yazdığım mektupta da söylediğim gibi siz ikiniz için oldukça tehlikeli bir görevim var. Profesör Snape ise sizinle gelmeyecek fakat bu görevde size yardımcı olacacak, dedi.

—Profesör, peki nereye gideceğimizi söyler misiniz lütfen?

—Evet, daha önce de söylediğim gibi bu çok tehlikeli. Elimdeki zaman döndürücüyü kullanarak geçmişe gideceksiniz.

— Ne ?! Malfoy ile birlikte geçmişe mi gitmemizi istiyorsunuz ? Ne yapacağız ki orada !

— Birazcık daha sakin olursanız bayan Wilson her şeyi açıklayacağım. Öncelikle zaman dönüdürücüye bir büyü yaptım ve bu sayede yalnızca 3 kere çevirerek birkaç yıl geriye gideceksiniz. Voldemort'un zamanına. Sizi bilerek onun zamanına gönderiyorum çünkü şu an nelerin olduğunu görüyorsunuz. Bütün büyücülük dünyasını ele geçirdi ve yerle bir etti fakat bizim onu durduracak gücümüz yok. İşte bu sebeple geçmişe dönüp onu yok edeceksiniz. Yine de çok dikkatli olmanız lazım çünkü onu hemen öldüremezsiniz. Korkarım ki henüz ilk hortkuluğunu yapmamış olsa da çok tehlikeli.

— Peki Profesör, arkadaşlarımıza ne olacak ?

— Ben onların çaresine bakacağım fakat kimse sizin niçin ve nerede olduğunuzu bilemez. Birbirinizden başka kimseye güvenmeyin. dedi Dumbledore ve zaman döndürücüyü bize uzattı.

Küçük bir cep saatine benziyordu bu alet fakat oldukça eskiydi ve altın renginde bir görünümü vardı. Malfoy'a pis bir bakış atarak zaman döndürücüyü ikimizin boynuna doladım ve tıpkı Dumbledore'un dediği gibi üç kere çevirdim fakat tam bırakacakken aklıma bir soru geldi. "Profesör, peki nasıl geri döneceğiz ?", "Ben sizinle iletişime geçiyor olacağım. Hogwarts'ı bular bulmaz müdür Dippet'ı bulun. O her şeyi biliyor olacaktır." dedi ve benim de aleti bırakmam ile etraf bulanıklaştı ve yok oldu. Birkaç saniye boyunca hiçbir şey göremedim ve mideme tuhaf bir his girdi, büyük ihtimalle ilk defa zamanda yolculuk yaptığım içindir fakat en sonunda varmıştık.

Yasak ormandaydık ve hava henüz tam kararmamıştı. Neyse ki ormanın çok derinlerinde değildik ve ileri baktığımızda kaleyi görebiliyorduk. Hızlı adımlarla yürümeye başladık. Malfoy ile aramızda garip bir sessizlik vardı. Bu sessizliği bozan ise ilk ben oldum.

— Sence Voldemort'u nasıl yok edeceğiz ? Dumbledore o konuda pek de bir şey söylemedi.

Draco pis bir bakış atmakla yetindi ve hiçbir şey söylemedi. Ben de bu duruma sinir oldum ve oflayarak yürümeye devam ettim.

—Zaten ben de seninle konuşmak çok istemiyordum, dedim kendi kendime fakat o da galiba duydu.

—Benimle konuşmaya çalışmaktan vazgeç artık pis bulanık.

—Birincisi, seninle konuşmaya çalışmıyorum ve hatta aslında seni görmek bile istemiyorum. İkincisi, eğer konuşmazsak ve senin yaptığın gibi salak ve boş boş şekilde etrafta dolanırsak hiçbir şey başaramayız ve asla buradan çıkamayız !

İkinci cümlemin sonlarına doğru sesim biraz yüksek ve sert çıkmıştı fakat Malfoy bana dalga geçer gibi bakışlar attıkça sinirim bozuluyordu ve ona yumruklar atmamak için kendimi zor tutuyordum. Cevap vermeyince daha da sinirim bozulmuştu fakat aldırmadım ve onun benim sinirimi bozmasına izin vermemem gerektiğine karar verdim. Sonunda Hogwarts'a varmıştık. Kimseler etrafta gözükmüyordu çünkü yemek saatiydi ve herkes bütük ihtimalle büyük salondaydı. Her yer aynı gözüküyordu, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi.  Ben hâlâ etrafta şaşkın şaşkın dolaşırken Malfoy merdivenlerden çıkmaya başlamıştı bile ve ben de onun arkasından bağırarak yetilmeye çalıştım. Lanet merdivenler !

Sonunda merdivenler bitmişti ve Profesör Dumbledore'un ofisine gelmiştik. Aslında şu an Dumbledore'un değil, müdür Dippet'ın ofisiydi. İçeri girdik ve ortam çok farklıydı. Daha düzenliydi ve Dumbledore kadar eşyası yoktu. Hangi versiyonunu daha çok beğendiğimi çıkaramadım ama bence Dumbledore versiyonu daha sıcak ve eğlenceli gözüküyordu.

Müdür Dippet sandalyesini bize doğru döndürdü ve konuşmaya başladı.
—Rose Wilson ve Draco Malfoy. Büyük ihtimalle benim kim olduğumu tahmin etmişsinizdir diye düşünüyorum. Ben Müdür Dippet.

— Merhaba Profesör.

—Merhaba.

—Her neyse. Kuralları zaten biliyorsunuzdur ve ikiniz de aynı yatakhanelerde kalacaksınız. Son olarak da diğer herkes sizin Beauxbaton'dan ve Durmstrang'den transfer olduğunuzu bilecek. Ders programızı ise size iletecek birilerini göndereceğim.

—Peki efendim.

— Evet. O zaman sizin başka sorularınız yoksa yatakhanelerinize geçseniz iyi edersiniz. Herkes çoktan uyudu bile.

Malfoy ile birlikte ofisten çıktık ve yatakhanelerin yerini zaten bildiğimiz için hiç konuşmadan yollarımızı ayırdık. Şu ana kadar karşımıza bir Voldemort çıkmadığı için kendimi şanslı hissediyordum. Ondan gerçekten korkuyordum. Acaba neye benziyordu ? Büyük ihtimalle bembeyaz bir ten, kıpkırmızı gözler ve belkide saçsızdır. Sonuçta gelecekte saçsız ve burunsuz.

Sonunda Gryffindor ortak salonunun girişine geldim fakat parolayı bilmiyordum. Müdür Dippet'e de sormak aklıma gelmemişti. Merdivene oturup birilerinin gelmesini beklemeye başladım fakat görünüşe göre kimse gelmeyecekti. O sebeple bir öğretmen bulmam gerekiyordu. Merdivenlerden inmeye başlayacaktım fakat bir yerlerden gelen seslerle durdum. Karnımdan geliyorlardı. Sabahtan beri hiçbir şey yememiştim ve gerçekten de çok açtım. Ben de büyük salona ilerlemek yerine merdivenleri inmeye devam ettim ve mutfağa doğru ilerledim. Belki ev cinlerinden bir iki bir şey rica edebiliridim çünkü kahvaltıyı kesinlikle bekleyemezdim.

İçerisi karanlıktı o sebeple kenardaki masalardan birinde duran mumu aldım ve yaktım. Çok işe yaramamıştı fakat en azından artık etrafı görebiliyordum. "Kimse var mı ?" diye fısıltıyla bağırdım fakat herhangi bir cevap yoktu. Bu da yiyecek bir şeyi kendim hazırlamam gerek demekti. Çok yorgundum o yüzden bir şey pişiremezdim. Ben de kendime küçük bir sandviç yapmaya karar verdim. Hemen yakınımdaki dolaptan biraz peynir, domates, jambon ve zeytin aldım ve yapmaya başladım. Sandviçim bitince hemen bir sandalye çektim ve yemeye başladım. Bitirdikten sonra ise etrafımı toplayıp çıktım buradan.

Yatakhaneye girince her yer karanlıktı. Herkes uyuyordu ve ben de kimseyi uyandırmamak için parmak uçlarımda kızlar yatakhanesine çıktım. Boş bir yatak buldum ve üzerimi değiştirir değiştirmez yattım. Zaten çok yorgundum, o yüzden de kafamı yastığa koyar koymaz uykuya daldım. Yarın çok uzun ve zor bir gün olacaktı.

*Merhaba. Bu bölüm biraz kısa oldu biliyorum çünkü aceleyle yazmak zorunda kaldım. Kimse okumadığı için normalde devam etmeyecektim ama daha sonra 15 kişinin gördüğünü görünce devam etmeye karar verdim. Okursanız bir sonraki bölüm daha hızlı gelir. Teşekkürler.*

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tom Marvolo Riddle • KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin