Meci
Bu sabah, güneşin doğuşunu görerek uyanmak isterken, farklı sesler duyarak uyanmak zorunda kaldım. Sesler hemen evimizin arkasındaki sayvant'tan* geliyordu. Önce diğer odalardan bir ses duyarak rahatlamak, korkumu yenmek için destek bekledim ama nafile, hiç ses duyamadım. Korkum biraz daha yükselmeye başlamıştı. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Hemen ıslık çalarak kendimi teselli etmeye çalıştım ama nafile, hiç fayda etmedi, susarak zaman kazandım. Kalktım hemen giyindim ve kendimi dışarıya attım. Hava karanlıkla gündüz arasındaydı, görebiliyor ama net olarak seçemiyordum. Ayakkabılarımı ayağıma geçirmeden ökçelerine basarak hızla arka tarafa seslerin yanına doğru koşmaya başladım. Norma koşullarda sesin geldiği tarafa koşulmaz ama, ailem evde olmadığına göre kesin sayvant altında bir şeyler yapıyorlardır diye düşündüm. Bir an önce onların yanına sığınarak korkumadan kurtulmak rahatlamak istiyordum. Annemin ve babamın konuşmalarını duyunca korkumdan eser kalmamıştı.
Sayvant altında hummalı bir çalışma ile karşılaştım. dokuma tezgahı kurulmuştu. Dört kalın ağacın dikey ve yatay birleşiminden kare şeklinde duvara yaslanmış bir dörtgen tezgah kurulmuştu. Annem kınnapları** tefe denen delikli tahtadan geçiriyor uçları babama bağlamak için uzatıyordu. Babam kınnaplarını iki ucunu düğüm atarak birleştiriyordu.
Kalktın mı çocuğum diye seslendi babam.
Korktumda kalktım diyecektim ama diyemedim.
Sadece kalktım demekle yetindim.
Babam konuşmaya devam etti.
Sen bugün buralarda ol, annene yardım edersin talimatını ve yapılacakları sıraladı.
Bir sürü şey söyledi. Ben sadece dinledim, ama hiç bir şey anlamadım. Daha önce hiç görmediğim bilmediğim duymadığım bir şey yapılıyordu. Sorun değildi, babam işini bitirince nasıl olsa gidecekti. Her zamanki gibi sonra annem bana her şeyi tekrar anlatacak izah edecekti.
Nihayet babam gidince, annem benim yüzüme baktı, gülümsedi, anlamadın değil mi? uşağım diye sevecen bir tavırla, ve yanağımı okşayarak olup biteni anlatmaya başladı.
Bugün bizde meci*** var dedi.
Duraksadım, düşündüm ama hiç bir şey anlamadım. Öğrenmek için deli gibi can atıyordum, hemen soruları sıralamaya başladım.
Ne mecisi anne, o ne demek?
Annem sorularımı cevaplamaya başlamıştı bile.
Hasır mecisi var bugün bizde dedi
Soyulmuş mısır kabuklarından, hasır öreceğiz dedi.
Kınnapların neden tefeden tek tek geçirilerek dizildiğini şimdi anlamaya başlamıştım.
Kilim halı dokunması gibi bir çalışma yapılacaktı.
Fakat ortaya çıkacak ürünün adı, halı, kilim değil de hazır olacaktı.
Hasırı ne yapacağız sorusuna gerek duymadım. Bizim sundurmanın içinde yerde serili olan hasır epey bi eskimiş, ve yenilenmesi gerekiyordu.
Annem ramazan bayramına yakın bu eski hasırı yenilemek istiyordu. Durumu şimdi daha iyi kavramıştım.
Peki dedim, ben ne yapacağım, nasıl yardımcı olacağım sizlere.
Annem başladı yine tane tane izah etmeye;
-Komşu kadınlarımız gelecek
-İçlerindeki en tecrübelisi Küçük Mehmet kaası (karısı) Lebbe ablan baş çıkarıcı olarak sıra başı olacak dedi. Sonra tezgahın başında sıralanmış diğer komşu kadınlar ikiye üçe ayrılmış mısır kabuklarını uçlarından birleştirerek kıvıracak ve hasırı örmeye başlayacaklar. Böylece hasır bir uçtan bir uca oluşmaya başlayacak diye devam etti. Hasırın diğer ucuna gelince de her sıra sonundaki baş kapatıcı komşu kadın tarafından kapatılarak sonunda hasır ortaya çıkacaktı.