Hayatınızda her şey yolunda mı? Yolundaysa bile düzgün mü ilerliyor?
Önemini kaybetmiş bir beden, bir ruh.
İnsanlık için zor geçmiş dönemler. Ne kadar sürdüğü belli olmayan boş boş konuşmalar.
Bir ton uğultu bulutu gibi. Ancak,yazık o kadar heba olmuş kelimeye. Bu kulaklar, bu dudaklar alışkın değil yoksunluk taşıyan cümlelere.
Bir insan kalbi düşünün. Ama içinde kötülük beslemeyen. Mesela içinde mutluluk,sevgiden ibaret dolu bir kalp.
Böyle bir kalp bir bedende doğar yaşar ölür değil mi?
Ama ölmeden önceki hayatınızda tek başına iseniz kalbiniz sadece başkaları için çarpmakta zorlanır.
Her kalp ister aslında sevmek, sevilmek. Ama kırılırsa zor toparlanır o yüzden kalp en hassas organımızdır.
Bir beden de hapsolmuş insanlıklar vardır. Sadece yaşamak için yaşayan insanlar. Ne yazık ki bende böyleyim. Hatımın atmosferinde tek nefes alan sanki benim. Hayatın zorluklarını görevi sadece kan pompalamak olan kalbimle göğüslemiş bir ben. Yalnız, ama ayaklarının üstünde tek başıma durmuş bir kadınım.
Evet dışardan çelimsiz,güçsüz durabilirim. Ama ben annemi babamı toprağa vermiş. Hala yaşama tutunmayı devam ettirebilen bir kadınım.
Her ne olursa olsun sözlerimi hep tutmuş, iyilik yapmaya çalışabilen bir kadınım.
Anneme en iyi üniversiteyi bitirmek için söz vermiştim, bitirdim. Doktor oldum...
Babama söz vermiştim hayatımda ne olursa olsun dik durmaya...
Hepsini tuttum. Babama verdiğim söz için hala çabalıyorum.
Ama biliyorum benim onlara olan itimatımı görüyorlar.
Evet hayatta tek olmam boş bir insan olduğum anlamına gelmiyor.
Ben Dokturum,insanların sağlığı için çalışan bir bedenim. Mesleğim ne kadar yorucu olursa olsun ben bıkmıyorum. Annem gibi hasta olan insanlara yardım eli uzatmak onları iğleştirmek benim görevim. Şu ana kadar kiminin elinden tuttuysam, kimi iğleştirdiysem her zaman Allahıma şükür ederim. Bir can bağışlamak çok büyük bir görev. İyi ki doktorum diyorum kendime.
Çok çabaladım. Didindim, paralandım. Tek başına gerekliliklerimi karşılamak, yordu ama ben güçlü durdum.
On beş yaşından beri tekim ben dünyada.
Annem kanserden ölünce babam bi anda çöktü. Bir kaç sene beraberdik ama annemin hasretine dayanamayınca onuda ellerimle daha çocuk olan aklım ile toprağa verdim.
Bu topraklar benim annemle babam. Benim ailem, yuvam. Bırakamam bırakırsam o zaman kendi derdime çare olamayan biri olurum.
Yetiştirme yurdundaydım belli bir yaşa kadar.
Okulumda o kadar başarılı değildim. Ama yapılcak bir şey bulamayınca çabalarımla bursluluk sınavlarına girdim.
Yüzde yüz bursluluk kazandım. Yatılı bir okula yerleştim.
O başarısız olduğum yılları bi kenara atıp, kendime yeni okulumda beyaz bir sayfa açtım.
Okulumda baba parası yiyen zengin insanlarla doluydu.
Hepsi parasıyla insan satın alabileceğini sanan tiplerdi. Bana yeri geldi annesiz,babasız, yetim dendi. Ama hepsini göz ardı ettim. Bunlar beni düşüremezdi. Böyle ruhu beş para etmeyen insanlara aldırış etmedim. Dedikleri lafları göz ardı ettim.
Liseyi birincilikle bitirince o sözlerin hepsine konuşmadan cevap verdim.
Her ağladığım gece dualar ettim. Dayanma gücü diledim. Başardım...
Universiteyi de burslu okudum. Liseden kazangim bursla yarısını karşılaya biliyordum.
İstediğim bölüme yerleşince kimseyle sevincimi paylaşamadım.
Ama ben annemle babamın yanına gittim.
Oturdum baş uçlarına. İlk topraklarını sevdim, kokladım. Sanki annemle babamın kokusu toprağa sinmişcesine kokladım. İşte o zaman kabul ettim benim annem babam bu topraklardı.
Gururumla, sevincimle, göz yaşımla anlattım onlara BAŞARDIĞIMI.
Üniversite de bitince işler baktım. İstanbul'un en iyi hastanesinde işe girdim.
Git gide yükseldim. Ayağım bazen tökezledi ama pes etmedim.
Para kazanmaya başlayınca küçük çaplı bir eve çıktım.
Evimin her köşesi çocukluğumdu. Annemle babamla doluydu.
Her işten eve yorgun gelsem annemle babamı görünce yorgunluğumun değdiğini, alın terimle kazandığımı anlamak,içimde bir kaç parçayı oturtuyordu.
Evet geçmişimin sonuna geldiğimize göre şu an annemin resmini bırakıp yatsam iyi olabilir. Çünkü yarın yine hayat kurtarma zamanı.
🌿
Genç kadın uyandı,penceresinden sızan güneşin ışığıyla. Sabahın erken saatleriydi. Ama o uykusundan hayat kurtarmak için mahrum kalmayı göze almıştı.
Gerinerek kalktı yatağından. Acele ile üstünü giyindi. Ufak tefek bişeyler atıştırıp seke seke çıktı evden.
Arabasına atlayıp hastane yolunu tuttu.
Hastaneye vardığında odasına çekildi. İlk işi üstünü değiştirmekti. Genç kadın topuklu ayakkabılarını çıkarıp,doktor terliklerini, kıyafetlerinin üzerine beyaz önlüğünü giyip, dolabını kitledi. Ama annesi ile babasının fotoğrafına bakmayı ihmal etmedi. güç veriyordu ona.
Pratik adımlarla dosyalarını inceledi. Ani bir şekilde odanın kapısı açılmasıyla genç kadın kafasını hışım ile kaldırdı."Yeliz hocam acil hastanız var, kalp ritimleri bozuk on altı yaşında genç bir kız. Acil bakmanız gerek."
"Tamam siz acile alın HOLTER EKG BAĞLAYIN. Hemen geliyorum."Genç kadın hemşirenin çıkması üzerine dosyaları çekmecesine attı ve derin nefes alarak odadan hızlı adımlarla acile koştu.
Acilin camın önüne durmuş gözlerinden yaş akan kadın Yeliz'in kollarına yapıştı."Lütfen kurtarın kızımı yalvarırım."
"Bakın elimden geleni yapıcam lütfen sakin olun."Genç kadın ellerden kolunu sıyırdığı gibi şifreyi girip kapıyı açtı.
Kalp ritimleri aşırı düzensiz gidiyordu kalbi çok yavaştı. Durabilirdi.
Yeliz ellerini birleştirerek genç kıza kalp masajı yaptı. Bir yandan isteklerini söylüyordu."Hemen oksijen maskesi tak. Beş saniyede bir sık."
Dedikleri yerine getirilirken Yeliz kalp masajına devam etti. On dakikanın ardından genç kızın kalp atışları normalleşmeye başlamıştı. Hala yavaştı ama bu şimdilik yeterliydi. Öndeki yirmi dört saat boyunca kalp atışlarının kaydedilmesi için konuşma yaptı.
Acilden çıkarken anne ile yüz yüze geldi. Kadın hüzünle gözlerinin içine baktı.
"Evet kızınızın hala kalbi yavaş ama şimdilik iyi. İlerleyen sürelerde kaydedilecek. Size bir kaç soru sormak istiyorum. Kızınız tahminimce nöbet geçirmiş. Bilincide oldukça zayıf."
"Maalesef kızım da bir hastalık var ama bulunamıyor. Kaç tane hastaneye gitsekte çıkmadı bilen. Babası öldükten sonra kendini kaybetti yavrum. Çok düşkündü. Ölünce boşladı. Bi akşam kriz geçirdi. Nefes alamadı. Vücudu titremeye başladı. Küçük elleriyle kalbini tutup durdu. O zaman on yaşındaydı. Altı senedir böyle Nergis'im. Ne bilen,ne bulan çıkmadı."
"İzin veririrseniz bir kaç gün burda kalmanızı istiyorum. Nergisle yakından ilgileneceğim."Orta yaşlardaki kadın Yeliz'in elini tuttu. Yeliz ise karşılık güven veriricesine elini sıkıp gülümsedi.
Biraz daha olayla ilgili konuştuktan sonra Yeliz müsade istetip kalktı.
Hemşirelerden Aylin'i yanına çağırdı. Bir kaç bişey yapılmasını istedi;"Şimdi kızın hem göğüsten hem sırttan kalp röntgenini istiyorum. Kan değerlerine bakılsın ve en önemlisi kaydedilen kalp ritimleri ile beraber hazır olunca odama getirilsin."
"Tamam hocam."Genç hemşire koşar adımlarla denilenleri yapmak için harekete geçmişti bile.
Yeliz ise ellerini önlüğüne sokup kafasını ayağına çekerek kızın hastalığını düşündü. Annesin anlattıklarından bişeyler çıkarmaya çalıştı.
Odasına geldiğinde hemen bilgisayar başına oturdu. Röntgenler çoktan gelmişti bile.
En ince detayına kadar baktı genç kadın. Ama hiçbir problem yoktu. Gözden kaçırdığı bişeyler olmalıydı ama ne?