Bazen kalbim kinle doluyor,
acı ve öfkeyle,
öfkemin tadı ağzıma geliyor,
içime beyaza düşen bir leke gibi şüphe düşüyor,
işte o vakit koşup Rumi'nin mesnevisini açıyorum,
kendimi hatırlamak için, hatırlamak gizli bir ibadet benim için.
Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda,
o elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime ,hep aynı nameyi çalıp söylen kendi sesine yabancı bir gurure ebabtım.
Ben onun avucunda bağlar, bağçeler ağaçlar görür, deryalar gibi geniş deryalar kadar berrak sular görürüm.
Ben onun avucunda çıkan ağaçlar gölgesinde dinlenirim.
Lakin siz bunların hiç birini göremezsiniz.
Ben kim olduğumu biliyorum da o benim güneşim olduğumu biliyor mu?
Varsın bilmesin...Pargalı İbrahim Paşa