O gece Hoseok'u evinden aldım. Normal Cuma akşamlarımızdan biri olacaktı. Listemizde sırada hangi film varsa onu kiralayacak, bir şeyler atıştıracak, ya yüz maskesi yapacak veya uyuyakalana kadar televizyondaki yavan programları izleyecektik. En azından Hoseok öyle sanıyordu.Ama ben bu sabah kahvaltımı ederken radyodaki haber kanalında birkaç semt ötedeki küçük bir bağımsız sinemada ihtiras tramvayı'nın gösterileceğini öğrenmiştim. Listemizde sıradaki film değildi aslında ama filmi kocaman sinema perdesinde görme fikri kaçırılmayacak kadar heyecan vericiydi. Ayrıca birkaç saat önce seçimi kazandığım düşünülünce bu akşam özel bir geceydi.
Arabamın kliması açık olsa da her şey hala yapış yapıştı. Eylül havası sizi hep iki arada bırakır; bazı günler yaz kadar sıcak, bazı günlerse sonbahar gibi serin olur.
Kornayı çaldım. Hoseok üzerinde kot pantolon ve benim üniversiteleri ziyaretim sırasında ona hediye diye aldığım bol bir kapüşonlu kazak vardı. Kendimi biraz kötü hissetim. Özenli giyinmiştim.
Resmi giyinmek zorunda değildik ama bu küçük sinema alışveriş merkezi'ndeki o büyük sinema kompleksinden çok farklıydı. Şarap ve şekerli patlamış mısırla italyan çikolatası gibi gurme atıştırmalıklar ikram ediliyordu.
Kırmızı kadife perde film başlayana kadar kapalı duruyordu ve perde açılınca Fransızca ve italyanca film fragmanları gösteriliyordu.
Hoseok beni görür görmez bir şeyler döndüğünü anladı.
"Neler oluyor?" Diye sordu gülümseyerek "Nereye gidiyoruz?""Bu bir sır" diyerek takıldım.
"Ama sen çok güzel görünüyorsun. Ben de üstümü değiştirmeli miyim?"
Evet diyebilirdim ama Hoseok değil dışarı çıkmak için giysi seçerken, okul için hazırlanırken bile son derece ağırkanlıydı. Neyse o her zaman yakışıklı görünürdü zaten.
Kafamı iki yana salladım. "Endişelenme. Harika görünüyorsun."
Arka yollardan gitmeye ve Hoseok'u iyice meraklandırmaya karar verdim. Boş arazilerden, midemizi bulandıran virajlı yollardan geçtik. Zavallı radyomun sesini hoparlörleri patlatırcasına sonuna kadar açarak çalan her şarkıya avaz avaz eşlik ettik.
Biten seçim be Hoseok'a yaptığım sürpriz nedeniyle içim sevinçten kıpır kıpırdı. Pek arabayla gidiyor gibi değil de tekneyle yüzüyor gibiydik.
Planladığım şeyin ne olduğu üzerine Hoseok tahminlerde bulunmaya devam etti. Ardından pencereden dışarıyı işaret ederek heyecanla bağırdı. "Hadi canım!" Diyerek nefesini tuttu "bir partiye mi gidiyoruz?"
Söylediklerinin ne anlama geldiğini ilk başta anlamadım. Sinemanın yakınlarında değildik. Sevinçten yerden kesilen ayaklarımı tekrar yere bastım ve ne demek istediğini anlamak için etrafıma bakındım.
Bütün yol boyunca her santimetresine kadar kaldırımların kenarı park etmiş arabalarla hıncahınç doluydu.
Bedava bira servisi birazdan bitecekmiş de yetişmeleri gerekiyormuş gibi aceleyle park edilmişlerdi. Caddenin ortasındaki insanlarla dolup taşan küçük bir evden müzik sesleri geliyordu. Gençlerden bazıları bahçede kimsenin tırmıklama zahmetine katlanmadığı çimlerin üzerini örten
Sonbahar yapraklarının üzerinde takılıyorlardı.Söyleyebildiğim tek şey, "şaka mı yapıyorsun?" Oldu. Nasıl olmuştu da onu bir partiye götürebileceğimi düşünmüştü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fifty Shades of Awesome | TaeKook
Teen FictionHayat seçimlerden ibarettir. Ve Kim Taehyung doğru seçimler yapmaktan gurur duyuyordu. Lisedeki aptal kız ve erkek nüfusundan uzak duruyordu, her zaman onur listesinin ilk sıralarındaydı ve öğrenci konseyi başkanı olmaya hazırdı. Özellikle en yakın...