"Bayılmalar ne sıklıkla oluyor?"
Doktorun sorduğu soruyla sedyede doğruldum ve koltuğa geçtim.
"Son zamanlarda haftada 3-4 kez."
Başını sallayıp konuşmaya devam eden doktoru dinliyordum. Ve aynı zamanda istemsizce tırnak etlerimi lime lime etmeye devam ediyordum.
"Yediklerine ve içtiklerine dikkat ediyormusun?"
"Annem verdiğiniz listeyi bana ulaştırdı."
"Listeyi görebilir miyim?"
"Tabiki."
Çantamdan beslenme listesini çıkardım. Ve doktora uzattım.
" Taehyung listedeki şeyleri yaptığın halde ilerleme durmamış. Ve tümöründe kötü anlamda bir etki var."
"En fazla ne olabilir ki? Ölecek miyim? Bu benim için bir lütuf olur.."
Dalga geçerek söylediğim sözcüklerde, dışarıdan belli olmasa bile içimde bir çocuğun gözlerinin açıldığı ve dünyayı farklı bir gözle görmeye başladığı anda ki korkusu vardı.
" Taehyung bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.. Ama şu son zamanlarını mutlu geçir. Sana verebileceğim tek ilaç bu.."
Ben Kim Taehyung az önce öleceğimi öğrenmiştim. Mutluluk veya üzüntü. Hiçbir duygu hissetmiyordum. Sadece hayal kırıklığı hissediyordum. Saf, bütün günahlarından arınmış, günah çıkarırken yeni bir günaha koşmaya hazırlanan bir hayal kırıklığı. Çünkü yaşadığım şeyler beni hissizleştirmişti. Tek bir hedefim vardı. En azından üniversite mezuniyetini göremez miydim?
" Bakın doktor, benim tutmam gereken bir söz var. Üç buçuk ay. Üç buçuk ay sonra üniversite mezuniyetim var. Ve ben mezun olmayı herşeyden çok istiyorum. Lütfen bana bir ilaç verin. En azından birkaç ay daha dünyada yer edineyim. Sadece birkaç ay daha hak eden insanların hakkı olanı alabileyim. Bu küçük hırsızlığımı görmezden gelin lütfen. Sadece birkaç ay.."
" Bak Taehyung ne kadar süren kaldığını yalnız Tanrı bilir. Ve eğer sana bir ilaç verirsem, bu süreyi geciktireceğine tam aksine, hızlandıradabilir. Ama tıp ortalama 3 ay daha yaşam mücadelesi verebileceğini söylüyor."
Gülerek başımı salladım. 3 ay beni kurtarırdı değilmi? Ben buna sevinirken annem ve doktorun bana bakışlarını gördüm. Sanırım doktor " Hangi deli öleceğine ağlamak yerine güler?" diye düşünüyordu. Peki ya annem? O oğlunun öleceğine hiç üzülmemiş miydi? Gerçi ben bile kendi halime üzülmezken, onun üzülmesini beklemek yalnız zaman kaybı olurdu.
" Peki ölümü kolay mı olacak zormu?"
Annemin sorduğu soru ile bir hah çekmiştim.
" Bunu ben bile düşünmez iken sana ne oluyor anne? Beni ne ara düşünür oldun da az bir sürem kaldığına hiç üzülmedin?"
" Oğlum bak ben-"
O konuşurken ben çantamı ve dosyamı alıp odadan çıkmıştım. Kapıdan çıktığımda annem kolumdan tutup durdurdu.
" Fazla takmana gerek yok oğlum. Hepimiz bir gün öleceğiz."
Annemin dediğine karşın alayla gülmüştüm.
" Anne, hani içerde ölümü kolay mı zor mu olacak dedin ya, sana cevap vereyim. Ölüm, ölürken kimin yanında olduğuna ve kimin gözlerinin içine baktığına göre değişir. Ve olurda ben senin yanında ölürsem bil ki bu en kolay ölüm olur. Çünkü kolay ölümler sana en az değer veren insanın yanında olur, zor ölümse sana en çok değer veren insanın yanında."
" Taehy-"
" Mümkünse 3 ay boyunca beni arama. Ölünce de ölümümün zorluğunu doktorumdan öğrenirsin. Görüşmemek üzere."
Arkamı dönüp çıkışa ilerlemeye başladım.
Düşünüyordum. Ölüyordum. Hem maddi hem manevi. Düşüyordum ve dizlerimden çok içim, ah içim kan ağlıyordu. Kelebeklerin uçabilmesi için çırptığı kanatlar gibi çırpınıyordu kalbim. Ama bu kez yaşamak için değil. Ölüme hazır hissetmediği için çırpınıyordu.
Bense benliğimi, hislerimi, kararmış kalbimi boşvererek yine o parka gidiyordum. Sesi huzur veren çocuğu dinlemeye. Sanki sesi benim kalbimin soyutlaşmış haliydi. Tıpkı benim kalp atışlarım gibi incecikti sesi. Resmen benim kalbim onun sesiydi.
.
Kendimi çok zorluyorum bölüm yazarken. Çünkü edebi ve felsefi metinlerde hiç iyi değilimdir. Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THREE MONTH| Taekook
FanfictionYapılacaklar listemin son sırasına aşık olmayı ekledim. Çünkü ölmeden önce aşkı tatmak istiyordum. Çünkü ölmeden önce sevmek ve sevilmek istiyordum. Dikkat depresif bir kitaptır! ... BxB