2

29 5 3
                                    

"Anne bir dakika, bir cümlem kaldı çevirmem gereken." Ben büyük bir özveriyle İngilizce cümleyi Türkçeye çevirirken annemin beni yanına çağırması iki ayağımı bir pabuca sokmuştu.

"Amaann, sen ne diyorsun Celal! Kız, Melike! Ne yapacağız şimdi?"
Annemin telaşlı sesi beni endişelendirince bir hızla yanına gittim. Yüzü bembeyaz olmuştu.
"Akşam geldiğinde ailecek konuşuruz tamam." deyip kapattı telefonu.
"Sana görücü geliyor." dedi gözlerini kapatarak. "Kim?" dedim şaşkınlıkla.

Bu sırada benim telefonum çalmaya başlamıştı. "Babanın kuzeninin kızının düğününe gitmiştik ya orda gördüler seni herhalde. Şey, Çelikler." dedi elini alnına koyarak.
"Yaa, şu aile... Mafya değil mi yaa bunlar? Allahim sen koru! Şey miydi Bilal, her neyse, ben onunla bir ömür geçiremem." dedim ciddiyetle.
"Evet. Çok kötü oldu bu. Seni almadan bırakamaz o psikopat. Ne yapacağız?"
"Hem siz değil miydiniz beni yurt dışına gönderecek olan? Ben daha üç dört sene evlenmeyi düşünmüyorum." dedim.
"Seni vermezsek kim bilir neler yaparlar pislikler!"dedi ve mutfağa geri döndü.

Konuşma burada bitince içimdeki huzursuzlukla odama döndüm. Biraz önce çalan telefonuma baktım. Bilmediğim bir numara aramıştı, numarayı geri aradım.
" Alo, beni aramışsınız. " dedim.
" Merhaba Melike, ben Metehan Demir. Hani bugün yumruk atmıştın ya..." dedi imalı imalı.
"Buyrun Metehan Bey, ne istemiştiniz?" dedim isteksiz bir şekilde.
"Bu çok ama çok önemli bir konu. Bunu yüz yüze konuşmamız lazım. Müsait misin, çok vaktini almam." dedi. Allah Allah...
"Çeviri yetiştirmem lazım. Kusura bakmayın." dedim halbuki teslim tarihine kadar çok vardı.
"Lütfen. Çok rica ediyorum." deyince saate baktım.
"Yarım saat sonra, Bahçeli Kafe'de." dedim kısaca.
"Tamam, görüşürüz." deyip kapattı. Hadi bakalım Melike, ne diyeceksin annene.
Babamın eve gelmesine neredeyse üç saat vardı ancak abim ne zaman gelirdi onu ancak Allah bilirdi.

Hızlıca pijamalarımı çıkarıp düzgün bir kıyafet giydim. Hiç süslenmeme gerek yoktu. Elimde olsa pijamalarımla giderdim.

Oturma odasında Yemekteyiz izleyen ve hipnoz olmuş anneme "Anne benim acil işim çıktı. Bir saate gelirim." dedim ayakkabılarımı giyerken.
"Hayırdır, nereye?" dedi gözünü TV den ayırmadan.
"Telefoncuya, markete, kırtasiyeye falan uğrayacağım. Bir şey lazım mı?"
"Bütün ilçeyi mi gezeceksin kızım, allah allah..." dedi ve ekledi "İki ekmek al gelirken." Kapıyı kapayıp merdivenlerden indim.

Şehrin işlek olmayan bir caddesinde bulunan bu kafe ayrıca çok güzel bir manzaraya da  eşlik ediyordu.
Seri bir şekilde hareket edip zamanında yetişebilmiştim. Kafenin içine girdiğimde onu kafenin sahibi ile konuşurken gördüm.
Beni görünce ne yapacağını şaşırdı ama bu birkaç saniye sürdü.
Yanına gidip önce onunla tokalaştım sonra da gülümseyerek kafenin sahibine selam verdim.
"Fazla zamanım yok da bir an önce-" Birine yakalanırım da yanlış anlar diye ödü paylayacaktı.
"Tamam, gel söyle geçelim." dedi eliyle insanlardan uzak ama manzarayı tam olarak görebildiğimiz bir masayı işaret ederek.

"Seçimlere girdiğimi söylemiştim." dedi. Gergin bir şekilde ellerini birbirine kenetledi. "Imm,her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Senin de o kadın olmanı istiyorum." deyince bende anlamayarak "Nasıl yani?" dedim.
"Şöyle ki seçime kadar nişanlı olarak görüleceğiz. Benim yanında olacaksın. Seçimden sonra ayrılırsın zaten. Bunun karşılığında da ne istersen alırsın." dedi.

“Daha bir aileyi yönetmeyi bilmeyen adam şehri nasıl yönetsin." lafı gelmişti aklıma. Bu yüzden bir kadın arıyordu ve bana geldi demek.
Bir anlığına o psikopat Çelik ailesinden kaçmak için büyük bir fırsat olarak görmüştüm.
"Ya seçimden sonra ayrıldığımızda benim itibarım ne olacak Metehan Bey? Afedersin ama hemen etiketi yapıştırıyorlar namus bekçileri."
"Sen onu dert etme. Evlenmeyeceğiz ki zaten. Sadece nişanlı gibi görüneceğiz." dedi. İkna olmak üzereydim. Kalbim heyecanla hızlı hızlı atamaya başlamıştı.

Yakışıklı BaşkanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin