23

1.3K 134 35
                                    

Yirmi üç bölüm olduk, yaklaşık iki yüz elli okunmamız var. Lütfen tatlı parmaklarınızdan ufacık bir yıldızı, bir iki hoş kelamı eksik etmeyin.

Okuyan tüm gözlere yine de teşekkürler❤️

-

Vera, elindeki kalemin arkasındaki silgiyi dişlemekle uğraşan Jungkook'a kısa bir bakış attı. Dakikalardır masanın başındalardı ve çocuğun aklına bir cümle dahi sokamamıştı.

"Eğer biraz daha böyle oturacaksak ben eve dönüyorum Jungkook." dedi sakince.

"Özür dilerim," dedi Jungkook ve kalemi masaya bırakarak sırtını döner sandalyesine iyice yaslayıp masadan uzaklaştı. "Kafam almıyor."

"Paşa paşa dönecektim evime, niye çağırdın ki beni o zaman?"

Omuz silkti, "Bilmiyorum." dedi yavaşça. "Taehyung'la vakit geçirdiğini duyunca görüşmeden bugünü geçirelim istemedim."

"Jungkook, o da benim arkadaşım sen de arkadaşımsın. Neyin kıskançlığı bu anlamıyorum."

"Ben de anlamıyorum," dedi Jungkook ve burnunu kırıştırdı. "Sadece benimle arkadaş ol istiyorum ama."

Vera tek kaşını kaldırdı. "Bazen fazla açıksözlü oluyorsun ama ben yine de ne kastetmek istediğini anlamıyorum."

"Fazla ders çalıştığındandır, beyninde yer kalmayınca ilk benim dilimi silmişsin. Anlaşamıyoruz."

Gözlerini devirdi Vera, Jungkook gerçekten sinir bozucu davranmaya başlamıştı. Sorun başkalarıyla arkadaşlığıysa eğer, onu asla çözemezlerdi üstelik.

"Bana sürekli dokundurup duruyorsun, bunu görebiliyorum. Ama böyle benimle aranı bozmaya çalışarak hiçbir şey elde edemezsin." Sinirlenmişti, hızlı hızlı masanın üzerindeki ders kitaplarını toplamaya başladı. "Seninle dargın olduğum süreçte arkadaş edinmem bir sorun olacaktıysa eğer, en başta aramızı bozmayacaktın Jungkook."

Vera, sinirden titremeye başlayan ellerine hakim olamayarak almaya çalıştığı kalem kutusunu bilmeden kendinden uzaklaştırıverdi. Masanın öbür ucuna uçan kumaş parçasının ağzı açılmış, birkaç kalem yere düşmüştü. Nefesini sabırsızca dışarı verdi ve masaya eğildi, Jungkook'un tarafına geçmeden onu alabileceğini düşünmüştü ancak dışarıdan kıyıda debelenen bir fok balığını andıracağını hesap edememişti.

Jungkook, dudaklarında muzip bir gülümsemeyle rahatça Vera'nın uzanmaya çalıştığı kalem kutusunu aldı ve ona uzattı.

"Teşekkürler," dedi Vera hışımla alırken ona uzatılanı, burnunu kırıştırarak devam etmişti. "Hödük!"

"Seni çok sevdiğim için hödük mi oluyorum?" dedi Jungkook kırılmış gibi alt dudağını bükerek. Kafasını çantasına eğmiş, dolgunlaşmış yanaklarıyla çantanın fermuarını çekmeye uğraşan Vera'nın oralı olmadığını fark ettiğindeyse homurdanarak sandalyesini onun yanına sürmüştü.

"Beni dinleyecek misin? Gerçekten gitmeyi düşünmüyorsun, değil mi? Annem paranı peşin peşin verdi v-"

"Gitmeyi düşünüyorum Jungkook." diyerek başını hızla, kararlılıkla kaldıran Vera, Jungkook'u tahmin ettiğinden çok daha yakınında bulduğunda kendine hakim olamamış ve yutkunmuştu. "Annene geri veririm parayı, o kadar da zor değil."

"Mızıkçılık yapıyorsun ama." dedi Jungkook biraz geri çekilerek. Sıcaklamıştı, Vera'nın yakınında olmak çok da iyi hissettirmemişti. "Tamam, Taehyung ve Namjoon'la ilgili düşüncelerimi kendime saklarım bundan sonra. Başka başka arkadaşlar edindiğinde de trip atmam. Seni paylaşmaya çalışırım."

"Ben senin değilim Jungkook," dedi Vera ciddi bakışlarını Jungkook'un gözlerinin içine dikerken. Genç, ürperdiğini belli etmemek için sandalyesinin kollarını sıktı. "Biz dostuz, ama birbirimize ait falan değiliz. Sen de istediğin yöne gitmeye özgürsün, ben de özgürüm. Niye kendini benimle sınırlıyorsun anlamıyorum ki, bir sürü arkadaş edinebilirsin."

"Ama istemiyorum bunu."

"O da benim sorunum değil, şu an seninle takılmaktansa Taehyung ya da Namjoon'la takılmayı tercih ederim. En azından onlar beni senin yüzünden yargılamıyorlar."

"Vera, bu kadar ağır konuşma."

Alt dudağını dişlemeye başladı Vera, ne zaman ağlayacak olsa bunu yapardı. Jungkook, ona dikkatlice baktığında bunu fark ettiğinde tedirgin oldu. Onu gerçekten bu kadar üzüyor muydu?

"Seni çok seviyorum Jungkook, lütfen kararlarıma saygı duymayı öğren."

Jungkook sandalyesinden kalktı ve Vera'nın yanına yürüdü. Dizlerini yere yaslayıp onun yüzüyle aynı seviyeye geldiğinde kızın kızaran gözlerine dikti bakışlarını ve kollarını iki yana açtı.

"Sen bu dünyada tutup da hiçbir yere koyamadığım tek insansın Vera, seni hiçbir yere sığdıramıyorum, anla bunun ne demek olduğunu. Ondan böyle davranıyorum, ondan böyle kafamız karışıyor ve sürtüşüyoruz."

Vera dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kırpıştırdı, gözyaşlarını kovmak için başını geri yatırmıştı ki sarılmayı bekleyen Jungkook'un sabrı işte o an taştı. Hazırlıksız anında beline dolanan ellerin sahibi, başını da bir anda omzuna koyduğunda Vera kanat çırpmaya başlayan kalbinin şahlandığını hissetti. Prangalarını Vera'nın göğüs kafesine çarpa çarpa kaçıp Jungkook'un kalbine ulaşma hevesiyle havalanmıştı yüreği, nefes alamıyordu genç kız.

Kısa bir süre karşılık veremedi dostuna. Sonra gözlerini yumdu ve Jungkook'un onun için açıkta bekleyen omzuna bıraktı başını, kollarını onun kolları üzerine sardı.

"Ben seni koyacağım yeri biliyorum Jungkook." dedi sakince. "Hep neredeysen orada kalacaksın, benim için hiçbir şey değişmedi."

Vera'nın gizlice onu sevdiğini fısıldadığı o ufacık anda Jungkook'un dudaklarındaki gülüş binlerce parçaya ayrılmıştı.

Vera için Jungkook, kalbinin gizli arzusuyken Jungkook, Vera'nın onu sadece dostu olarak gördüğünü düşünüyordu.

Yüreğine yeni yeni tırmanmaya başlayan tüm o arzular, telaşlar, hoş hisler birer birer Jungkook'un karın boşluğuna düştüler.

Jungkook, Vera'yı yanlış anladı ve hikâyeleri bambaşka bir yola girmiş oldu.

FOOLS [jjk]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin