Senin için ne kadar zor bu hayat bi düşün ne kadar zor olabilirki. Senden daha kötü hisseden insanlar var onlar yapabildiyse sende yapabilirsin ayağa kalk! Ayağa kalk! Hemen!
Gözlerimi açtığım an yine vücudumdaki ince sızıyı hissettim acıyla tekrar gözümü yumdum ve bi iki saniye sızıyı unutmaya çalıştım bunun hiç faydası yoktu. Tekrar gözlerimi açtım ve yataktan doğruldum ayağımı yataktan aşağı sarkıttım. Yerin soğukluğu ayağımdaki yaralara iyi gelmişti. Yataktan kalktım ve komidinde duran ağrı kesiciden içtim hangi yaramı kapatır bu ağrı kesici bilemiyorum ama içiyorum işte. Kahvaltı yapabilmek için mutfağa yöneldim. Hemen kendime güzel bi krep yaptım peynir zeytin ve çilek reçeli çıkarıp masaya koydum. Demleme çayımıda yaptıktan sonra biraz masayı süzdüm ve eksik bir şey varmı diye kontrol ettim. Maalesef bir şey eksikti Ekmek! kahvaltı en sevdiğim öğündür. O yüzden herşeyin eksiksiz olmasını istiyorum. Mutsuz bir şekilde sandalyeye çöktüm. Ne giyinecek nede markete gidecek mecalim vardı. Tam o an kapının o sinir bozucu zili çaldı. Ayaklarımı sürüyerek kapıya gittim. Kapının deliğinden bakınca gelenin Onur olduğunu gördüm hemen kapıyı açtım. Kapı açılınca bana doğru döndü ve baştan aşağı beni süzdü. Bu halimi görünce yüzü düşer gibi oldu ama tekrar yüzüme bakınca kendini topladı ve o insanin içini ısıtan gülüşünü bahşetti bana. Gülüşü içimi ısıtıyordu çünkü dışarıdan baksan sert mizaçlı duruyor ama gülümseyince şu hayattaki en sevimli kişi onu bu yüzden çok seviyorum ne olursa olsun gülebiliyor o gülünce ne kadar mutsuz olsamda bende istemsiz tebessüm ediyordum ve yine aynısı oldu bende ona güldüm. Sanki elinde dünyanın en kıymetli şeyi duruyormuş gibi bana uzattı ve
-Bak sıcacık ekmek dedi.
İste tam o an sıcak ekmeğin kokusu burnuma doldu ve mest oldum onu içeri aldım. Hemen mutfağa gidip masaya oturduk. Kendine bal kaymak da almış. İkimizin de sabahki fiks menüsü ben krep yada menemen yerdim o sadece bal ve kaymak. Her konuda birbirimizden çok farklıydık. O her şeye rağmen güler ben ise çoğu olayda ağlar öyle gülerdim, o gökyüzünü çok severdi ben denizi, hayat konusunda o daha gerçekçi ben ise daha hayalperesttim. Daha sayabileceğim onlarca farklı özelliğimiz var ama ikimizinde ortak noktası ne kadar farklı olsakta bizdik iste kötüsüyle iyisiyle kendimizdik. Kahvaltımızı yaparken suskundu biliyordum yüzümü inceliyordu yine. Gözümdeki morlukları soracaktı yine ve ben yine merdivenlerden düştüm diyecektim ve o kimin yaptığını bilmesine rağmen yine inanmış gibi yapacaktı beni daha fazla üzmemek için. Aynı diyalog yaşandı ve iki saniye sonra tekrar gülümsedi bende ona gülümsedim.
-Bugün farklı bir şeyler yapalım mı? dedi
-Ne gibi
Bi kaç saniye düşündü ve hınzırca gülümsedi.
-Resim çizelim. dedi.
-Bunun nesi farklı her zaman yapıyoruz.
-Bu kez duvarlara çizeceğiz aklımızdakileri. Dedi ve ayağa kalkıp salona geçti.
Bende yavaşça kalkıp onu takip ettim. İlk başta çekmeceden kalemleri aldı daha sonra ise guaj boya, palet ve fırçalarını. Kara kalemi eline aldı ve duvarı ortadan ikiye böldü anlamıştım ne yapmak istediğini bende malzemelerimi çıkardım ve o kendi tarafına düşüncelerini aktarırken bende kendi tarafımı boyuyordum. İki saat boyunca o kendi tarafını boyadı bense kendi tarafımı bittiğinde ise geriye çekilip şaheserimize bakıyorduk gerçekten güzel olmuştu o kendi tarafına mavi tonlarında güzel bi gökyüzü yapmıştı ben ise karanlık derin dalgaları olan bir deniz. İkimizin resmi birleşince çok zıt olmasına rağmen birbirini tamamlıyordu. Ayağa kalktı ve tam iki resmin birleştiği yere bir kuş çizdi ve tekrar gelip yanıma oturdu. İkimizde dizlerimizi kendimize çekmiş resme bakıyorduk. Herkes için o an farklı bir şey ifade ediyordu bu resim ama bizim için özgürlüğü anlatıyordu bizdik iste o kuş arafta kalmış özgürlüğüne kanat çırpıyordu. Usulca yere uzandı bende yanına uzandım. Bana dönmeden;
-Bi günde tavanı boyayalım olur mu dedi.
-Olur. dedim
Boş tavanı ne kadar öylece izledik bilmiyorum ama onura doğru döndüğümde uyuduğunu gördüm. Usulca yanından kalktım ve yastık yorgan getirdim ona. Oysaki daha yeni gün aymıştı şimdi ise karanlık çökmüş.
Ayaklarımı yere sürüyerek tekrar yatağıma döndüm ve beni sarmalayan rüyalarıma daldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece ben!
Short StoryZor olan neydi bu hayatta yaşamak mı yoksa ölmek mi? Bence ikiside çok zor çünkü ne tam yaşayabiliyorum nede tam ölebiliyorum sanki biraz arafta gibiyim ama bence en güzeli buydu işte tam olarak bu tam bu zaman dilimi tam bu an bu dakika bu saniye h...