deneme: 22

96 9 4
                                    

"Kask?"

"Tamam."

"Eldivenler?"

"Tamam."

"Eğer bir şey olursa diye kendi başına ne kadar becerebileceğine emin olamadığım yetenekliler için ikinci el ilk yardım çantası?"

"Sehun, kursa gittiğimizde sınavdan kalabilen tek kişi sendin. Ayrıca evet, sırt çantamın ön gözüne küçük versiyonunu koydum."

Ağzından çıkan 'huh' sesiyle birlikte alnında biriken terleri sildi Sehun, bu iş oldukça yorucuydu. Jongin ona gözlerini devirerek baktı.

"Sanki ışınlanmayı deneyecek olan senmişsin gibi davranmayı bırak Sehun. Biraz rüzgâr estir de rahatlayalım."

Sehun dudaklarını büzerek baktı Jongin'e. Etraflarında yavaş yavaş rüzgâr esmeye başladı. Bazen kendisi bile rüzgârı kontrol edebildiğini unutuyordu.

"Eğer sana bir şey olursa ne yaparım ben birtanem? Işınlanayım derken oranı buranı portallarda unutursun diye ödüm patlıyor işte."

Jongin gülmemeye çalışarak favori arkadaşına bakmaya devam etti ve "Kıçını toplayacak birinin olmaması seni korkuttu demeye çalıştın herhalde." diye düzeltti Sehun'u.

Sehun skandala uğramış surat ifadesiyle ona bakınca kıkırdadı ve "AAAY!" diye bağırdı. Sinir stres atmaya çalışıyordu canım, siz onu dikkate almayın.

"Kes sesini." diyerek kafasına vurdu Sehun, kızarmış yanaklarıyla çok tatlı görünüyordu.

"Tamam Sehun, artık ışınlanmaya hazırım! Şans öpücüğü!" diyerek yanağını uzattı Sehun'a. Sehun göğsünü tuttu, kalbi birazcık sızlamıştı. Rüzgârlarını yavaşça Jongin'in yanağına değdirdi ve çekti. Bu onların şans öpücüğüydü.

Jongin yüzündeki büyük gülümsemeyle geri çekilip umut dolu gözleriyle Sehun'a baktı. Parlayan gülüşüyle çok genç görünüyordu. Zaten gençti gerçi, daha on dokuzluk çıtırlardı.

"Bu sefer olacak Sehun! İnanıyorum." Heyecanlı heyecanlı konuşmasına devam etti, Sehun'un ağzının içinden bu kaçıncı diyişin dediğini duymadı tabi.

"Gidiyorum ben Sehun, hadi görüşürüz." dedi son defa Jongin, Sehun yamuk gülüşüyle ona bakmaya devam etti ve eliyle git işareti yaptı.

Jongin birkaç adım geri gitti ve gözlerini kapattı. İçinden deniz kıyısına gitmek istiyorum diye üst üste tekrar etti. Kaç kere söylediğini saymıyordu artık. Dizlerini büktü ve tüm zihnini deniz kıyısına odakladı.

Aradan kaç dakika geçti, ne kadar o pozisyonda deniz kıyısını düşünerek durdu bilmiyordu ama alnında biriken terler artık yere damlıyordu.

Birden alnından geriye itildiğini hissetti. Gözleri kocaman açıldı.

"Kabız olmuş gibi görünüyorsun." dedi Sehun ve yerdeki çantasını omzuna atarak yürümeye başladı.

"Ya Sehun!" diye bağırdı Jongin, hayal kırıklığına uğramıştı.

Sehun onu arkasını dönmeden yanıtladı. "On beş dakikadır güneşin altında izledim seni ve hiçbir kıpırdanma olmadı, yerdeki karıncalar hariç tabi." Daha sonra içini çekerek Jongin'e döndü ve elini uzattı. "Gel biraz dinlen, başka zaman bir daha deneriz."

Jongin dolmuş gözleriyle içini çekti ve Sehun'un elini tutarak yerden kalktı. Işınlanabilmeyi çok istiyordu ama bir türlü beceremiyordu. "Ama bu sefer olacaktı." dedi küçük bir fısıltıyla, Sehun elini sıktı.

Bu, Kim Jongin'in bu sözü yirmi ikinci söyleyişiydi. Yine başarısız olmuştu.



muhtemelen kısa olur ama çok da uzun olmasına gerek yok bunun zaten, umarım beğenirsiniiz:>

portakal suları, aah şu portakal sularıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin