çalıştığım kafenin kapısının koluna güçlükle asılarak açtım kapıyı. bugün işte son günümdü, söylentilere göre küçülmeye karar vermişlerdi ve normal olarak buna en yeni çalışanlardan başlamışlardı.
ama benim gücüm tükenmiş gibiydi, hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden. ne fiziksel, ne ruhsal.
sadece kenarda bir yerde kıvrılıp evrenin sonunu beklemek istiyordum.
evet... tam olarak tek isteğim buydu. fakat yeniden bir iş bulmam gerekecekti. ailemin durumu iyiydi, istesem bana para gönderebilirlerdi ama istemiyordum.
ekonomik olarak bağımsız olmak istiyordum ve önüme çıkan her küçük engelde onları arayamazdım. bunun için çokça çabalamam gerektiğinin ziyadesiyle farkındaydım.
ön tarafta bulunan banka doğru adımladım mola vaktiydi ve diğer çalışanlar arka kapıda sigara içmeyi tercih etmişken ben burada bedenimi ve zihnimi dinlendirmek istemiştim, bedenimden çok emin olmasam da zihnimin içindeki kara delik benliğimi yutuyor gibiydi.
her şeyi çok fazla düşünüyordum ve bundan nefret ediyorum.
işten çıkarıldığım için kira konusunda biraz sıkışacaktım ve bu ay kiraları ödemek için yeterli param yoktu.
ev sahibinin beni evden atmak için bahane aradığını da göz önünde bulundurursam evsiz kalmam an meselesiydi.
iç çektim, bu konuyu çözmem gerekecekti. ya ailemden para isteyecektim ya da yurda tekrar yerleşecektim. ailemden para isteyip kendimi mahçup duruma düşürmek istemediğimden en iyisi okulda bu konuyu soruşturmaktı.
❧
tek elimle gözlerimi ovuştururken diğeri ile de çantamın sapını tutuyordum. sabahtan beri nayeon'u arıyordum ama onu hiçbir yerde bulamamıştım.
çok yakın olduğum biri değildi ama okulun ilk yılı neredeyse bütün derslerimiz ortaktı bu yüzden de aramız fena değildi.
sonradan alan değiştirdiği için iletişimimiz normal olarak kesilmişti.
eh, benimde okuldan birkaç kişinin ismini anca bildiğimi düşünürsek yakın olduğum yegane kişi olduğu aşikârdı.
bdnden alt sınıfta olduğum tahmin ettiğim bir çocuğu durdurdum. zaten rastgele kimi durdursam bana yardımcı olacağını biliyordum. nayeon okulda fazlaca tanınırdı.
"uhm, merhaba, nayeon'un nerede olduğunu biliyor musun?" yavaşlığımdan sıkılmış olmalı ki hızlıca cevapladı "üst katta jinyoung ile beraberlerdi." dediğinde olumlu anlamda kafamı sallayıp ikişer ikişer merdivenleri çıktım.
üst kata geldiğimde kenarda jinyoung ile tartışan nayeon'u gördüm. ikisinin de yüzü kızarmıştı ama jinyoung'un aksine nayeon daha üzgün görünüyordu.
yanlarına yaklaştığımda beni fark ettiler ve konuşmayı kestiler. jinyoung bana ufak bir kafa selamı verirken nayeon hafifiçe gülümsedi fakat bu gülümsemenin sinirle harmanlanmış somutluğu metrelerce uzaktan bile fark edilebilirdi.
ikisinin kızarık suratlarına ufak bir göz gezdirip sakince gülümsedim, "seninle bir şeyler konuşmam gerekiyor nayeon." dediğimde jinyoung'a bakıp rica eden bir tonda konuştum, "yalnız." dedim ve o da olumlu anlamda kafasını sallayıp bizi yalnız bıraktı.
jinyoung gittiğinde nayeon dirseğini yanındaki korkuluğa yaslayıp kafasını omzuna yatırdı gözlerini de dinliyorum dercesine kırpıştırdığında konuşmam gerektiğini fark ettim.
boğazımı temizledim ve uzatmadan direk konuya girdim, "aslında bakarsan ev arkadaşı arıyorum. ve senin yardımcı olabileceğini düşünmüştüm." dedim ve hemen dudaklarımı birbirine bastırdım, benim için -kim olursa olsun- birilerinden bir şey istemek her zaman sıkıntılı bir durum olmuştu. ister istemez geriliyordum.
nayeon daha demin ki hararetli tartışmayı çoktan unutmuşa benziyordu. gerçekten samimî hissettiren bir şekilde gülümsedi, "biliyor musun daha birkaç gün önce iki arkadaşım da ev arkadaşı bulamamaktan yakınıyordu. oldukça şanslısın. sizi tanıştırmalıyım, birbirinizi seveceğinize eminim." tek nefeste konuştuğunda gülümseme sırası bana geçti.
bu iyi olmuştu. çok iyi olmuştu.
benden başka kimsenin duyamayacağı bir sesle "oh, bu iyi bir haber." diye mırıldandığım sırada nayeon tekrar gülümsedi, "ama açıkçası biraz kırıldım rosé, ihtiyacın olmasa karşılaşacağımız yok. seninle konuşmayı özledim. bir gün dışarı çıkmalıyız." dediğinde onaylar anlamda kafamı aşağı yukarı salladım, "bende." diyerek onayladım. gülümsediğimde elleriyle arka cebini yoklayıp telefonunu çıkardı.
"kızlarla buluşmanız için de haberleşmemiz gerekecek ben günü ayarlayıp sana mesaj atarım. olur mu?" dediğinde kafamla tekrar onayladım ve bu sefer duyabileceği yükseklikte bir sesle, "tabiî." dedim. o da memnuniyetle gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2U
Fanfictionve seni gördüm. ben, bize kimsenin ulaşamayacağı bir dünya biçiyorken, sen size bakıyordun. cinsel içerik bulundurur! roseanne park ✘ jennie kim © gayroot | 030719