27

1.8K 132 204
                                    


İyi okumalar❤

***

"Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana,
İnsan ayrılırken bile büyük olmalı."

***

Nedensizce giderek yoğunlaşan iş tempomun arasında birbirimize ayırmaya çalıştığımız birkaç günün haricinde vakit geçiremediğimiz birkaç hafta hızla tükendi.

O ne zaman konuşsak stüdyodaydı ve ben de normal olarak sürekli hastanedeydim. Benden sır gibi sakladığı albümünü pek kafaya takmamaya çalışarak ona olan duygularımın her geçen gün alevlenmesini hayretle izledim. Tek umudum alevlerin en sonunda beni yakmamasıydı.

Şimdi de hastaneden çıkmış evime gidiyordum. Arabamı son kez sola yönelttiğimde yaşadığım yerin yakınındaki bir markete girerek biraz mutfak alışverişi yaptım. Aslında aklımda kısa bir süreliğine izin almak vardı, bundan Harry'ye bahsetmeden önce Richard'la konuşmuştum. O ise bu aralar yoğun olduğumuzla ilgili birkaç bir şey gevelemişti, sonuç olarak gene Londra'ya çivili bir şekilde arabayı eve sürüyordum.

Aşırı yorgundum, çok fazla beslenemiyordum çünkü zamanım yoktu ve benim için en hırpalayıcısı, uykumu alamıyordum.

Buna rağmen aklıma gelen fikir içimi ısıtıp dudaklarımı yukarı kıvırmaya yetmişti. Arabamı evimin önüne park edip hızla asansöre hücum ettim. Kapının kapanmasını benim için engelleyen üst komşum Bay Wills ile kısa bir süre sohbet ettikten sonra dairemin bulunduğu kata gelmemle evime doğru yol aldım. Yapacağım şeyin heyecanıyla birkaç dakikada evi şöyle bir toparlamış ve aldıklarımı yerleştirebilmiştim. Duşa girmeden önce telefonumu aldım ve onu aradım. Birkaç çalışta açmıştı. Sesi yorgun geliyordu ve yankılanıyordu. Onu evime çağırdığımda stüdyoda ufak bir işinin kaldığını söyleyip bir saate gelebileceğini tahmin etti.

Onunla ilgili kötü olan, onunla ilgili kötü olmasa bile iyi olmayan her şey canımı sıkıyordu. Mükemmel yaratıldıysa öyle de yaşamalıydı. Yolundaki herhangi bir pürüz gözümde büyüdükçe büyüyordu ve ben kendi kalbimin sıkışmasına bir çare bulamıyordum.

Bunun üzerine soğuk suyla duş alıp mutfağa girdim. Sotelediğim tavukların yanına biraz da makarna yaptım. Öğrenci evinde kaldığımdan beri bu bağımlılık yapmıştı ve yakında makarnaya dönüşeceğimden korkmaya başladım.

Düşünceme gülüp iç sesimi bastırdım. Kendi kendime, zaten doğru düzgün bir şey yemiyorsun diyip salondaki yemek masasını hazırladım.

Romantik bir şekilde mumları da yaktığımda gözlerimi duvardaki saate çevirdim. Bir saati çoktan geçmişti ve telefonumda ne bir arama ne de bir mesaj vardı.

Olsun, dedim. Sonunun bu kadar güzel olacağını bildiğim her şeyi beklemeye dünden hazırdım.

Salondaki rahat koltuğuma uzanıp ayaklarımı çaprazladım. Bir süre tavanı seyrettim.

Her geçen gün korkularım artıyordu. Kaybetme korkum, ondan uzak kalma korkum, yetememe korkum ve daha nicesi... Her şey şaşılacak derecede iyi gidiyordu ve ben herhangi bir sorunun patlak vermesine göz yumamayacak kadar aşıktım.

Artık ona güzel demek, bana yetmiyordu.

Birlikteliğimizin ilk günlerinde olduğu gibi onu düşünürken sesli bir şekilde iltifatlar yağdırmıyordum. Aşkım arttıkça düşüncelerim derinleşiyordu, onu ne zaman düşünsem sadece sessizce dalıp gidiyordum. Bu dalgınlıklarım genellikle uzun bir iç çekişle son buluyordu ve işime geri dönüyordum.

Onu, kaybetmeyi göze alamayacak kadar seviyordum. Ne var ki kaybetmek söz konusu olduğunda sevgi buna engel olamıyordu.

Kendimi biraz daha darladıktan sonra duvardaki saati tekrar kontrol ettim. İki saat dolmuştu ve hâlâ ondan haber alamamıştım. Endişelenmeye başlamıştım ama kötü ihtimalleri aklımdan zor da olsa kovarak ayağa kalktım. Masaya yaklaşarak iyice eriyen mumların işini kolaylaştırdım, tek üflemede çeşitli yerlere dizdiğim bir avuç mum söndü.

Melody | Harry StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin