Taehyung:
"Tae onu mutlaka görmelisin. Öyle şirin bir 'şey' ki... Aman Tanrım sanırım uyanıyor... Ah, sadece yan döndü."
"Sakin olur musun Evelyn? Bırak da rahat uyusun." İç çekmeden hemen önce bunları söylemiştim.
"Ama Tae korkuyorum. Rahatsız olsun istemiyorum. Sürekli kabus görüyor ve yanında olmamı istiyor. Hatta ne biliyor musun? Şu an bir eliyle baş parmağımı sarmış durumda. Bebek gibi."
"Eve, sakince o odayı terk et tamam mı onu uyandıracaksın."
"Üfff Tae! Senin yüzünden uyandı işte. Neyse kapat telefonu. Yarın da onu görmeye gelmeyi unutma."
"Pekala... Görüşürüz."
Telefonda konuştuğum hastalıklı kadın, Evelyn. Benden 12 yaş büyük. Üvey ablam oluyor sanırım. Ben evlatlığım.
O, 15 yaşındayken ailesi beni evlatlık olarak aldı. Şu an 34 yaşında. Ben ise 22 yaşındayım.
Bu kadar heyecanlı anlattığı ve telefonda 'ŞEY' dediği ise yeğenim oluyor sanırım-bu aile şeysilerinden hiç anlamıyorum. Daha açık konuşmam gerekirse Evelyn geçen yıl evlendi ve bir çocuk sahibi olma isteğiyle dolup taşıyordu. Ancak birkaç ay önce hamile kalmayacağını öğrenince kocasının önerisiyle derin bir depresyonun ortasındayken evlat edinmeye karar verdi. İşte o 'şey' evlatlık oğlu.
Umarım o çocuğu yanlışlıkla öldürmez.
Çünkü, Evelyn biraz çatlaktır. Kocaman renkli küpeler takar ve fosforlu giyinmeye bayılır. Sürekli kahkaha atar ya da gülümser. Sevdiklerine -ki o herkesi sever- çok düşkün olduğu için onları ilgiye boğar.
Telefona baktığımda saatin ikiye yaklaştığını gördüm. 'Yeğenim' bir hayli küçüktü sanırım. Çünkü bu saate kadar uyuması imkansız olduğuna göre öğle uykusuna falan yatmış olmalıydı.
SİKTİR SAAT 2!
Müdürün denetleme saa-
"Bay Kim?"
Eben.
"Bay Park?"
Malım ben.
"Sizi mesai saatleri içindeki telefon kullanımıyla ilgili uyardığımı sanıyordum."
"Üzgünüm efendim. Bir daha olmayacak."
"Olmasın lütfen. İyi çalışmalar Bay Kim."
Maaşımdan kesinti olmazsa ben bir sik bilmiyorum.