Koşmaktan dolayı terleyen vücuduna yapışan tişörtü, koşarken burktuğu bileğinin acısını, ayakkabı bağcıklarının bağlı olmamasını umursamadan koşmaya devam ediyordu Jungkook. Çünkü uzun zaman sonra zevklerine göre bulabildiği iş yerine daha ilk günden geç kalmıştı.
Elinde sıkıca tuttuğu telefona tekrardan bakıp kaç dakika geç kaldığını hesaplarken aynı zamanda koşarken çarptığı insanlardan özür diliyordu.
Telefonu arka cebine tıkıştırıp karşıdan karşıya geçti ve iş yerinin tam önünde durdu. Derin derin nefesler alıp ciğerlerindeki oksijen miktarını sabitlemeye çalışırken tam olarak yarım saat gecikmesine neden olan alarm saatine bildiği bütün küfürleri sıralıyordu.
Jungkook'un iş yeri lanetli objelerin satıldığı bir dükkandı. Küçüklüğünden beri lanetli obje ve bebeklere hep bir ilgisi olduğu için böyle bir yerin iş ilanını gördüğünde hemen dükkanın sahibini aramış ve birkaç telefon görüşmesinden sonra işe kabul edilmişti.
Jungkook bu duruma acayip sevinmişti fakat, ailesi ve sözde arkadaşları için aynısı geçerli değildi. Ona sanki garip bir varlıkmış gibi bakıyorlar ve buldukları her fırsatta Jungkook'un bu hobi denebilecek lanetli obje sevdasıyla dalga geçiyor, onu aşağılamaktan asla geri durmuyorlardı. Jungkook bilgisayarından lanetli bebekleri araştırdığı her an abisi ona kız muamelesi yapardı. Sebebi ise anlaşıldığı üzere, oyuncak bebeklerin sadece kızların elinde olması, bakması veya ilgi duyması gereken bir şey olduğunu düşünen toplumda büyümesi ve bu zihniyet çerçevesinde yaşamasıydı.
Normal şartlarda hiç kimse biri lanetli obje ve bebeklere ilgi duyuyor diye onunla dalga geçmez veya onu kötülemezdi ama bu Jungkook'un çevresi için geçerli değildi.
Ailesi aşırı dindar, çevresi aşırı gereksiz insanlarla dolu, abisi ise aşırı dar görüşlüydü. Fakat abisini dar görüşü yüzünden tam olarak onu suçlayamıyordu çünkü yetiştikleri aile ortamı onları böyle olmaya zorluyordu. Tabi Jungkook bu zorlamalara rağmen dar görüşün 'd'sini bile barındırmıyordu kendinde. Ailesine rağmen zamanla en güzel ve asıl doğru olan yoldan gitmişti ama maalesef aynısı abisi için geçerli değildi.
Nefesleri yavaşça düzene girmeye başladığında terden alnına yapışan saçları eliyle geriye doğru taradı. Avuç içlerini altındaki yırtık kota silip ıslaklığını gidermeye çalışırken dükkanın kapısı açıldı ve güler yüzüyle patronu karşısında belirdi.
Jungkook patronunu aniden karşısında görmenin şokuyla birkaç saniye hareket edemezken Namjoon yüzündeki gülümsemeyi genişletti.
"Sonunda gelebildin evlat. Başına bir iş geldiğini zannedip endişelenmeye başlamıştım."
Üstündeki şoku atıp patronunun önünde saygıyla eğilip "Çok özür dilerim efendim," dedi mahcup bir sesle. "Telefonumun alarmında bir sorun çıktı ve uyanmam gereken saatin çok sonrasında uyandım. Bu geç kalmamın bahanesi tabii ki olamaz. Daha dikkatli olmam gerekirdi."
Namjoon karşısındaki çocuğun omzuna elini koyup hala eğik durmakta olan bedenini doğrultmasını sağlarken babacan bir ifadeyle baktı.
"Sorun değil, bu kadar telaş yapmana gerek Jungkook. İnsanlık hali olur öyle şeyler." Omzu hafifçe patpatlanan Jungkook duyduğu kelimelerle rahatlamaya başlarken hafifçe gülümsedi. "Hem," dedi sahte bir alınganlıkla Namjoon. "Ben daha ilk günden bir teknolojik alet yüzünden geç kalan çalışanıma bağıracak bir tip miyim?"
"Hayır efendim."
Jungkook başını iki yana sallayıp gülümsediğinde, Namjoon yeni çalışanının stresini üzerinden atmasına yardımcı olduğunu gördüğüne sevindi. Namjoon hiçbir çalışanının sırf patron diye etrafındayken stresli veya gergin olmasını istemez, onlarla bir abi, arkadaş veya baba gibi konuşmaya ve yaklaşmaya çalışırdı. İyi yürekli bir patrondu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed Doll 屮JiKook
Fanfiction[TAMAMLANDI] Two bodies, one soul. ... Yetişkin içerikli kitap olduğunu bilerek okuyunuz. Başlangıç: 23.06.2019