Seulgi, Joy'dan evin önünde olduğunu bildiren bir mesaj aldığında oturma odasındaki koltukta ayaklarını sehpaya koymuş bir vaziyette uyukluyordu. Joy, kornaya bastığında ise genç fotoğrafçı uyuyakaldığı yerden fırladı ve kapının yanında hazır bir şekilde duran sırt çantasını omzuna takıp siyah bavulunu sürükleyerek evinden dışarı çıktı.
Seulgi, bavulunu Joy'un arabasının bagajına yerleştirip ön koltuğu kurulmak için kapıyı açacaktı ki yolcu koltuğunun dolu olduğunu gördü. Hem de en yakın arkadaşı Wendy tarafından. Wendy'nin dikkatini çekmek için cama vurup ellerini neler oluyor? anlamında havaya kaldırdı ama Wendy yakın arkadaşının dramatik tepkisine karşılık sadece gözlerini devirdi.
Genç fotoğrafçı istemeye istemeye arka koltuğa yerleşince başını ön koltukların arasından çıkarıp "Wendy senin burada ne işin var?" diye sordu. "Günaydın Seul! Yakın arkadaşını böyle karşılaman çok ayıp ama ben de seni gördüğüme sevindim." Seulgi, yakın arkadaşından işittiği cümleye karşılık vermeden önce homurdanmayı ihmal etmedi. "Herkese günaydın. Sabah sabah sizi çok görmek güzel. Wendy senin burada ne işin var?"
Wendy, yakın arkadaşının koltuk arasındaki başını elinin tersi ile geriye ittirdi. Sürücü koltuğundaki muhabir kız arkadaşının ve arkadaşının çocukça davranışı karşısında gülümseyip kontakın üzerinde duran anahtarı çevirdi. Arabanın motoru büyük bir gürültüyle çalışmaya başladığında gaza basıp olabildiğince hızlı bir şekilde havaalanına doğru sürmeye başladı.
Kız arkadaşı zamanla yarışırken Wendy sol kolu ile arka koltuğun en uç köşesinde sinmiş olan Seulgi'ye yetişmeye çalışıyordu. "Sizinle geliyorum çünkü kız arkadaşım ve en yakın arkadaşımla kısa da olsa bir tatili hak ettiğimi düşünüyorum. Hem bu dünyada seninin güzel kadınların- özellikle Bae Irene'nin yanında domates gibi kızarmanı ve kendini aptal durumuna düşürmeni izlemekten daha eğlenceli bir şey yok," dedi kaşlarını yukarı kaldırıp sinsice gülümseyerek.
Seulgi aniden Wendy'nin kolunu tutup başını yine iki koltuğun arasından çıkardı. "Hey! Ben güzel kadınların yanında kızarmıyorum bir kere," diye homurdandı ama yanaklarının kızardığını hissedebiliyordu. "Bak düşünce bile kızarıyorsun, Seulgi. İnkar etmenin bir anlamı yok."
Seulgi yakın arkadaşını bu cümlesine karşılık göz devirip derin bir nefes aldı. Hoşlandığı insanların yanında kızarıp kendini aptal durumuna düşürdüğü doğruydu ama bunu bilerek yapmıyordu. Bu kez kendimi aptal durumuna düşürmeyeceğim... Hele hele Bae Irene'nin önünde asla böyle bir şey olmayacak diye kendi kendini telkin etti. "Cesaret verici konuşma için teşekkür ederim Wannie," dedi iğneleyici bir şekilde.
***
Havalanına vardıklarında Seulgi terleyen avuç içlerini siyah kotuna sildi ve uçaklarının kalkacağı kapıya doğru yürüyen Wendy'yi yavru bir köpek gibi takip etmeye başladı. Yakın arkadaşı, arabandan inmeden önce Bae Irene ile orada buluşacaklarını söylediğinde Seulgi'nin kalp atışları hızlanmaya başlamıştı çünkü kendisini Bae Irene ile tanışmaya hiç de hazır hissetmiyordu.
Genç fotoğrafçı, beş senelik profesyonel fotoğrafçılık kariyerinde kadın-erkek bir çok modelle çalışmıştı ve kadın modellerin her biri harikulade bir güzelliğe sahipti ama hiç biri Seulgi'nin gözünde bir Bae Irene değildi. Bae Irene, o kadar güzel ve zarifti ki; Seulgi, Güzellik tanrıçası Afrodit yeryüzüne inse kesinlikle kıskançlıktan onun silüetine bürüneceğine yemin edebilirdi.
Kapı 13'e vardıklarında genç oyuncuyu ilk gören kişi Joy oldu ve kız arkadaşına pofuduk koltuklarda oturan kahve rengi saçlı kadını işaret etti. Seulgi arkadaşlarının nereye baktığını fark ettiğinde nefesini tuttu ve bakışlarını genç oyuncunun olduğu tarafa çevirdi. Joy ve Wendy hızlı adımlarla genç kadının yanına doğru yürürken Seulgi vücudundaki panik dalgası nedeniyle olduğu yerde dona kalakalmıştı.
Yutkunarak bavulunun metal kolunu daha sıkı kavrayıp yeni modeli ile tanışmak için adımlarını hızlandırdı. Grubun yanına vardığında yakın arkadaşı, Irene'in dediği bir şeye gülüyordu. Wendy, Seulgi'nin yanında durduğunu fark ettiğinde yakın arkadaşının kolunu tutup onu oyuncu ile tanıştırdı. "Bayan Bae, karşınızda gördüğünüz kişi 3 haftalık tatilde sizin kişisel fotoğrafçınız olacak olan Kang Seulgi."
"Tanıştığımıza memnun oldum Bayan Kang. Bay Kim, sizin ne kadar yetenekli bir fotoğrafçı olduğunuzdan bahsetmişti. Beraber çalışacağımız için kendimi şanslı hissediyorum," dedi ve fotoğrafçının sıkması için elini uzattı. Seulgi nazikçe gülümseyip genç kadının elini tuttuğunda dikkatini çeken tek şey oyuncunun ellerinin kendi ellerine kıyasla ne kadar küçük olduğuydu.
"Bayan Bae, lütfen bana Seulgi diye hitap edin, resmiyet pek benim tarzım değil," dedi gülümseyerek. "Pekala ama dediğin şeyi bir şart ile yaparım. Sen de bana adımla hitap ediceksin." Seulgi işittiği cümle yüzünden o kadar fazla gülümsedi ki neredeyse gözleri kayboluyordu. "Sen nasıl istersen, Irene."