ithaf: venuavenus & amansallaiste
"Amy! Amy! Amy, ne olur gel!"
Küçük çocuk gözlerinden taşan yaşlarla koridorda koşuyordu. Kendisine bakması için görevlendirilmiş hizmetliyi ararken küçük ayakları hızla yere çarpıyor, öyle ki bazen birbirlerine dolanıyor ve yalpalamasına sebep oluyordu ancak koşmaya devam etti. Korkuyordu, çok korkuyordu çünkü ablası hareket etmiyordu ve babası önceden onları uyarmıştı, kavga etmek yasaktı. Eğer ablasını uyandıramazsa nasıl bir ceza alacağını tahmin edebiliyordu, yaş olarak oldukça küçük olmasına rağmen.
"Prensim? Prensim, neden yatağınızda değilsiniz? Babanız hâlâ uyanık olduğunuzu görürse- Aman Tanrım, niçin ağlıyorsunuz?"
Sarışın kız endişeyle çocuğun önünde diz çöküp yanaklarını ıslatmış yaşları silmeye çalıştı.
"Ablam!" dedi kıvırcık çocuk. "Ablam hareket etmiyor!" Kalbi korkuyla ve koşmasının da verdiği etkiyle hızla çarpıyordu, öyle ki küçük kalbinin patlayacağını düşünmeye başlamıştı.
Amy korkuyla geriledi. "N-nasıl yani? O öldü mü? Harold, o öldü mü? Y-yoksa sen mi yaptın?"
Harold daha da çok ağlamaya başladı. O kötü bir şey yapmak istememişti ki, o sadece ayıcığını geri istemişti! Ablasını kaybetmek istemiyordu, babasının ona kızmasını hiç istemiyordu. "B-Bilmiyorum... Amy ne olur babama söyleme, bana çok kızacak!"
"Beni ablanıza götürün küçük bey."
Harold burnunu çekerek kızın elinden tuttu ve herhangi birinin görmesi ihtimaline karşı sürekli etrafına bakarak odasına doğru yürümeye başladı. Amy'nin ablasını uyandıracağını umuyordu, yoksa başı çok büyük derde girerdi.
Uzun koridorlardan geçerek kızı odasına getirdi. Ablası Gemma'nın hareketsiz bedeni şöminenin önünde, ayakta duruyordu.
Amy genişleyen gözleriyle prensesi süzdü. İşaret parmağını uyarırcasına ileri uzatmış, diğer elini beline koymuştu. Bel oyuntusuyla kolu arasında sıkışıp kalmış kahverengi bir ayıcık vardı, Harold'ın sarılarak uyuduğu oyuncak. Kaşlarını çatmıştı, dudaklarını birbirine bastırmıştı-- sanki ağlamamak için zor duruyordu. Fakat Amy'nin asıl dikkatini çeken başka bir şeydi.
Prensesin normalin aksine solgun duran teninde çatlaklar vardı ve bu da kesinlikle normal değildi.
Tereddütle yaklaştı. Arkasında kalan Harold'ın hıçkırıkları eşliğinde titreyen elini yavaşça kaldırdı, hafifçe kızın tenine dokundu. Anında elini ateşe değişmişçesine geri çekerken ağzından küçük çaplı bir çığlık kaçmıştı.
Prenses taşa dönüşmüştü!
Mümkünmüş gibi daha çok genişleyen gözlerini Harold'a çevirdi. Prensin mavi-yeşil gözlerindeki yaşlar şömineden gelen ışıkla parlıyordu. Amy yavaş yavaş gerilerken çocuğa korkuyla bakmaya devam etti.
"S-sen yaptın değil mi?.. Sen yaptın... Biliyordum, o çocuk sensin, biliyordum..."
"N-ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
statue | larry stylinson
FanfictionPrens Harold, babasının nefretini kazandığında henüz çok küçüktü.