Drie

262 19 14
                                    

Elbisemin tüllerini ellerimle bir kez daha düzelttiğimde Kevin diz çökmüş Leo'nun papyonunu düzeltiyordu.

"Baba," Leo, papyonu bir kez daha çektiğinde Kevin ellerini nazikçe itti. "Boğuluyorum."

"Şık görünmeni istiyorum, annene yakışmamızı istiyorum, şuna baksana bir yıldız gibi parlıyor." Kevin ayağa kalkıp yanağımdan öptüğünde Leo papyonunu rahat bıraktı.

"Çok güzel olmuşsun anne."

"Teşekkür ederim oğlum." Bacağıma sarılan Leo'nun kafasını okşadım.

"Sanırım sana her gün yeniden aşık oluyorum, çok başkasın." Kevin elini tuttuğumda gülümsedim. Şimdi yemeğe gitmeye hazırdım.

***

"Uzaklaşmak yok ama tamam mı? " Kucağımdan inmek isteyen Leo'yu yavaşca yere bıraktım.

"Rahat ol Ale, burada birçok güvenlik görevlisi var ve buradakiler saygın insanlar. Bırak gitsin."

"Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun Kevin, o daha çok küçük."

"Ben ondan birkaç yaş büyükken başka bir şehre futbol oynamaya gidiyordum, her anında yanında olamayız, boş ver biraz yalnız kalmayı öğrensin, hem fena mı oldu?" Sandalyemi hızlıca yanına çekti. "Baş başa kaldık."

"Pek de baş başa sayılmayız bence Kevin, Belçika Kralından tut, muhalefet partisine kadar herkes burada."

"Çok istiyorsan başka bir yerlere de gidebiliriz." Kevin, muzip bir şekilde güldüğünde ben de gülümsedim.

"Ne konuşuyorsunuz?" Aniden konuşmaya dalan Dries yüzünden neye uğradığımı şaşırdım.

"Çok önemli bir şey değildi."

"Bence önemli, kimse duymasın diye nasıl da sokulmuşsunuz birbirinize"

"Dries! " Bıkkın bir ifadeyle yüzüne baktığımda o benim aksime eğleniyor gibiydi.

"Sinirlendin mi Ale, sadece size hoş geldiniz demek istedim, bundan sonra bol bol görüşeceğiz."

"Sen İtalya'dasın ama nasıl olacak?"

"Artık tanıştık sayılır, birbirimize gidip geliriz." Dries, elini Kevin'ın omzuna birkaç kez vurdu ve masadan kalktı.

"Ne adam ama, daha önceden tanışıyor muydunuz?"

"Bir kere Avrupa liginde karşılaşmıştık o kadar."

"Anne!" Leo'nun seslenmesiyle dikkatimi ona yeniden verdim. Yanında kumral en fazla dört yaşında olan güzel bir kız çocuğu vardı. "Bak arkadaş edindim."

"Öyle mi, öyleyse onu bizimle tanıştır tatlım."

"Haydi gel," Utanan kız çocuğunun ellerinden tutup yanımıza geldi. "Bu annem Alessandra, bu da babam Kevin"

"Peki senin adın ne?" Kevin, küçük kızın saçlarını şefkatle okşadı.

"Leyla." Kevin bu ismi duyar duymaz kaşlarını çattı.

"Leyla, Leyla demek. Sen kimin kızısın?"

"Benim." Bu ses, bu kişi. Jan. Jan Vertonghen. Kevin ile beni yanlış anlayıp terk eden adam. Ve kızına kızıma koymak istediğim ismi koyan adam, eski sevgilim, yeni düşmanım.

vals. #kevindebruyneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin