- BİR DÜŞ BİR ÖLÜŞ

9 1 0
                                    


  Gece saatleriydi,Ömer günün yorgunluğu üzerinde, beline birer bıçak gibi batan taş yığınının üzerinde yatmaktaydı. Bu onu rahatsız etse de Keyfi görülmeye değerdi. Tüm gün çalışıp yorulmuştu.Gökyüzüne hapsolan gözleri bir yıldız kaydığını gördü. Rahatına bir de şans ekleyerek gözlerini kapatıp bir dilek diledi. ..Ne dilediğini hiç düşünemeden, aklından geçirdi. Çünkü dilediği şeyi ilk defa dilememişti... Sonra birdenbire ne olduğunu anımsamadan, Zifiri karanlıklar içinde bir ışık ilişti gözlerine. Hemen ardından anlam veremediği bir ses duydu. Adeta sese doğru sürüklenircesine yerinden fırladı. O an gördükleri göremediklerinden kalan bir parça hayal kırıklığıydı sanki...


-Onu gördü yanına yaklaşmak istedi yaklaştıkça o uzaklaştı uzaklaştıkça o yaklaştı bir süre böyle geçtikten sonra pes etti. Etrafına bakıp durdu bir türlü anlam veremiyordu, gördüğü kişi, daha çocuk yaşlarda kaybettiği Annesiydi. Evet oydu bundan emindi,masmavi gözlerinden tanımıştı.Annesine baktıkça çocukluğu gözünde bir film şeridi gibi geçti.Geçmişin verdiği ıssız bir hissiyatın özgüveniyle tekrar kendinden emin bir şekilde, "Anne" dedi! Defalarca bağırdı fakat derin derin bakmaktan başka bir şey yapamıyordu, annesi konuşmasa da gözleri her şeyi anlatıyordu, öylesine anlamlı bakıyordu ki sarılıp, öpmek istermiş gibi bir ifade vardı yüzünde...


-Ne olduğunu hiç bir surette  anlamasa da, korksa da bu onun oradan geri dönmesine engel değildi. Aynı anda çok farklı duygular içerisindeydi, bir rüyada olduğunu sandı fakat hayır hayır bu bir rüya değildi her şey gerçekti... Arkasında bıraktığı her şey olduğu gibi duruyordu. Öldüğünü sandı, bir an geçte olmasa saçmaladığını anladı. Bunları düşünürken annesi gözler önünde kaybolup gitti, içinde birdenbire pişmanlık yeşerdi, annesini tekrardan kaybetmesinden kendini suçlu buldu ve bu onu bir kez daha yıkıp geçti. Ve tekrar geriye dönüp yürüdü kendinden geçmiş adeta dünyası yıkılmıştı. Bir daha onu görebilecek miydi, kafası bin bir soru işareti ile doluydu. Güneşin doğmasına az bir zaman vardı tekrar taşlar üzerinde derin bir iç çekip uzanmıştı...

-Sabahın erken saatlerinde kalktı. Zaten bir türlü uyuyamamıştı. Annesini gördüğü yere tekrar gitti belki bir daha görür. Fakat kuşların cıvıltısından başka hiç bir şey yoktu. Her gün olduğu gibi işinin yolunu tuttu. Bu gün her zamankinden daha erken işe gitti. İçeri girer girmez tozlu raflardan aldığı bir bardağa su doldurup içti. Bu biraz olsa da iyi gelmişti ona. Bir süre bekledikten sonra patronu Hasan gelmişti. Hasan bufırının sahibiydi. Bunun gibi pek çok dükkanı olan, gözü paradan başka bir şey görmeyen, agresif bir adamın tekiydi. Pek anlaşamaz onunla, zaten her defasında Ömeri azarlamaktan başka bir şeyde yapmazdı...


-İçeri girdiğinde şaşkın bir tavırla erkencisin bu gün, hadi o zaman şu odunları taşı da fırını yakalım. Ömer dediklerine sadece kafasını sallayarak.Cevap vermek istedi. Kararını vermişti bu onun son günüydü burada. Patronunun yaptıklarına, işin zorluğuna rağmen çalışıp kendini geçindirmek zorundaydı.Fakat niyeti kesindi. Annesi, bir türlü gözünden düşmez oldu. Onu her hatırladığında her şeyin gereksiz olduğunu anımsıyordu. Neyse bu gün de dayanıp, Akşam ayrılırım deyip işinin başına geçmişti. Saat 12 civarlarıydı her gün ki gibi yemek için toplanmışlardı...


-Birazdan patronun oğlu Ali gelir. Bu Ömeri Biraz olsa da teselli etmişti.Ali Ömer'i her defasında dinleyen anlayan ve onu seven biriydi. Pek uğramaz dükkana üniversitede okurdu. İyi ve neşeli bir kişiliğe sahipti. Belki dün gece gördüklerini ona anlatırsa. Yardımcı olur. Diye bir an önce işini bitirip sofraya oturdu. Ali ile selamlaştıktan sonra yemeğe başladılar.Yemekte Ömer sessizliğini korumuştu ali anlamıştı Ömer'in bir şeyinin olduğunu.1,2 lokma yedikten sonra sofradan kalkıp köşede Alinin de kalkmasını bekledi...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİR DÜŞ BİR ÖLÜŞ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin