Bölüm 1

3 0 0
                                    

Elime dolanan kaygan ve ıslak bir şey yüzünden uyandım. Gözlerimi açmama rağmen hiçbir şey göremiyordum. Işıkların kapalı olduğunu anlamam çok sürmedi. Başımda rezalet bir ağrı vardı, ve uzunca bir süre orada kalmak istiyormuş gibi görünüyordu. Dudaklarım ve gırtlağım kupkuruydu, ve sırtıma bir şey batıyordu. Rahatsız bir yerde, rahatsız edici bir pozisyonda uzanıyordum.


Elime dolanan şeyin yılanım Abep olduğunu anlayınca rahatladım, binbir türlü homurdanmayla doğruldum ve anında pişman oldum. Başımdaki ağrı hızla şiddetlendi, ve soğuk hançerlerini beynime sapladı. Sendeleyerek ilerlemeye çalıştım, ve bir şeylere çarparak yere kapaklandım.Birkaç dakika yerde hareketsizce uzandım, başımın ağrısının hafiflemesini bekliyordum. Ancak beklediğimin aksine başım daha da kötüleşince bu fikirden de vaz geçtim. Yavaş ve kontrollü adımlarla mutfağa ilerleyip ışığı yaktım.


Salon ve mutfak bitişikti, ve ikisini de bok götürüyordu. Ortalığa bira ve viski şişeleri, hazır yemeklerin çeri çöpü, kirli çamaşırlar, kullanılmış kondomlar, dolu küllükler hakimdi. Açıkçası temizlemek için hiçbir gerekçem veya isteğim yoktu. Mutfaktaki pislikler biraz daha farklıydı. Mutfak, benim işim için hazırlık yaptığım yerdi ve nispeten temiz ve düzenli olması gerekiyordu. Yine de etrafa saçılmış kimyasal kutuları, renk renk tozlar, lavaboyu neredeyse tamamen tıkamış olan protoplazma, ve delik bir torbadan tezgâha saçılmış Simyacı Marcus Mitus Esansı (Yaygın adıyla Esans) beni deli ediyordu. Yakın zamanda efsun yapmam gerekiyordu, ve düzenlenmesi gerekebilirdi.Buzdolabını açtım ve elimi bir bira almak için uzattım, ancak kavradığım tek şey boşluk oldu. Dolapta 2 gün önceden kalma pizza, bir parça hazır çiğköfte ve konserve barbunya dışında hiçbir şey yoktu. Hüsranla iç çektim, ve dolabı hışımla kapattım.Kanepeden tişörtümle ceketimi aldım, ve markete bira almaya gittim.


***************************************************************************


Eski binaların yıkıntılarında, uyuşturucu bağımlıları fahişeler ve evsizler arasında bir adam vardı. Siyah bir cübbe giymişti, ve gölgelerin içinde neredeyse görünmezdi. Kimse onun farkında değildi, ama o her şeyin farkındaydı. Aykırı'nın ne yaptığını görebiliyor, kalp atışlarını hissedebiliyor, ve terinin kokusunu duyabiliyordu."Ne düşünüyorsun ?" dedi, metalik dijital ses. Bir kadının sesiydi.Gölgelerin içindeki adam yavaş ve kontrollü bir sesle konuştu."Sadece kaynak israfı.""Kaynak harcamamak uğuruna onu hayatta bırakırsak her şey alt üst olabilir. Sence riske değer mi ?"Adam iç çekti."Bütün saygılarımla, efendim. Gri Kehanet'e inanmıyorum. Gelecekten haber almak için kullanılan yöntemler..."Doğru kelimeyi bulabilmek için duraksadı, ve devam etti."... Fazla güvenilmez.""Gerçekleşen pek çok kehanet var.""Gerçekleşmeyen daha çok kehanet var."Dijital bağlantıdan gelen ses bir süreliğine kesildi. Kadın sonunda konuştuğunda, adam binadan çıkan Aykırı'yı izliyordu."Gri Olan'ın kehanetleri her zaman yerini bulur..."Adamın buna verecek bir cevabı yoktu. Kadının bunu göremeyeceğini unutan adam omuz silkti. Hatasının farkına varınca konuşmaya devam etti."O bir tehdit değil, Hanımefendi. Sadece bir idealist, bir başıboş. Fakir bir şekilde ücra bir köşede ölecek. Tekerimize çomak sokacak güce muktedir değil.""O bir Aykırı. Sistemimizden kurtulmayı başaran yüzlerce Aykırı'dan biri. Ve o, kaybettiğimiz ilk Rûn Ustası. Doğduğu günden beri bir tehditti."Adam iç çekti. Kadının düşüncesine katılmadığı belliydi. Ancak itiraz etmedi."Ne yapılmasını istersiniz ?"Kadın birkaç saniye duraksadı. Sanki ne yapacağına karar vermeye çalışıyormuş gibiydi."Gri Olan onu izliyor. Dikkat çekmemeliyiz. Gözlemlemeye devam et."Kadın hattı kapatarak konuşmayı sonlandırdı. Adam, yolda yürüyen deri ceketli Aykırı'yı birkaç dakika daha izledi. Sonunda arkasını döndü, ve karanlık sokaklarda keşlerin ve evsizlerin arasına karıştı.***************************************************************************Güneş batıyordu, ve ben bundan zevk alıyordum. Güneş batarken, doğarkenkine kıyasla daha güzel görünür. Doğum sancılıdır ancak ölüm huzurlu. Doğan bir birey her daim korku ve yabancılık hisseder, buna karşın ölen bir birey -zaman zaman bilinmezliğe karşı duyulan korku olsa da- çoğu zaman huzur ve bilgelikle doludur. Ve ben her ne kadar günün ölümüne karşı huzur ve mutluluk duysam da, gerçeklerin acı veren dikenleri ruhumu rahatsız ediyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Rûn UstasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin