17

2.4K 205 23
                                    

Bu bölüm jikooksexsuel adlı kişiye ithaf edilmiştir.

Jungkook gözlerini açtığında burnuna dolan muhteşem kokuyla gülümsedi. Birkaç saniye sonra kendine geldiğinde bu kokunun yanında uyuyan Jimin'den geldiğini anladı. Jimin ne kadar da güzel uyuyordu böyle. Her zaman masum görünürdü ama uyurken tam bir bebek gibi görünüyordu. Ve koca yatakta Jimin'in yattığı tarafa öyle sokulmuştu ki Jimin düşecek kadar kenarında yatıyordu yatağın. Tabi Jungkook bunu isteyerek yapmamıştı. Uyurken bilinçsizce olmuştu ne olduysa. Sahi nasıl uyuyakalmıştı acaba kendisi. Ama tabi gece o da uyuyamamıştı pek. Sabah da erken kalkınca uykusunu alamamıştı haliyle.
Jimin'i izlemeye devam etti bir süre. Jimin hareketsiz uyuyordu. Ve nedense Jimin'in dibinden ayrılmak Jungkook'un aklına gelmiyordu. Ya da işine gelmiyordu belki. Bu kadar yakınken Jimin'in kokusunu daha kolay alabiliyordu çünkü.
Jimin gözlerini açtı bir anda. Jungkook bunu beklemediği için gözleri kocaman oldu şaşkınlıkla. Jimin de şaşkın şaşkın bakıyordu Jungkook'a.
"Uyurken bana bi şey yapmadın değil mi?" Jimin'in ciddi sorusu Jungkook'u kendine getirdi.
"Ne saçmalıyorsun sen. Ateş başına mı vurdu. Burası benim yatağım ve yatıyorum ben de doğal olarak." Jungkook'un savunması Jimin'i gülümsetti.
"Arkana üç kişi daha sığar Jungkook. Hatta direk üstüme yatsaydın en az bir kişi daha garantisi vardı."
Jungkook telaşla geri çekti kendisini. Aslında normalde böyle bir durumda mutlaka üste çıkıp alay ederdi bir şekilde Jimin'le. Bu yüzden Jimin de şaşırdı onun bu hâline. Jimin tam ağzını açacaktı ki odanın kapısı çaldı. Jungkook kalktı ve açtı kapıyı. Hizmetçi yemek getirmişti. Jimin içten içe sevindi yemekleri görünce. Gerçekten aç hissediyordu ve son günlerde çok iyi beslenememişti.
Jungkook yemeği hizmetçinin elinden alıp çıkmasını söyledi. Tepsiyi yatağa getirdi ve kucağına aldı. Jimin'e bir bakış attı.
"Ne zamana kadar yatmayı düşünüyorsun."
Jimin sesli bir nefes verdi. Ne bekliyordu ki. Öküz her zaman öküzdü işte. Yerinde doğruldu ve oturur pozisyona geçti.
Tepsiye iki kişilik yemek koyulmuştu. Jungkook tepsiyi Jimin'le arasına koydu.
"Teşekkür ederim." Jimin'in sözleri çok içtendi. Teşekkürü samimiyetini hissettiriyordu. Jungkook gülümsedi.
"Yiyebilecek misin yoksa ben yedireyim mi?"
Jimin gözlerini devirdi.
"He Jungkook ateşim yok aslında kollarım koptu yiyemem o yüzden."
Jimin'in dalga geçmesi üzerine bu defa da Jungkook gözlerini devirdi. Bu arada elini Jimin'in alnına koydu. Ateşi düşmemiş miydi hala. Bu temas Jimin'in vücudunu titretmeye yetti. Ama sadece kendisi hissediyordu sanırım bunu. Jimin karar vermişti. Jungkook'a hislerini belli etmeyecekti. Hak etmiyordu çünkü o bunu. Hem karşılığı da yoktu belli ki. Jungkook ona değer veriyordu bu belliydi ama arkadaşça bi değerdi. Bu çok açıktı tavrından. Özellikle de o geceki sözlerinden.
Neyse ki Jimin'in ateşi düşmüştü. Yüzü de daha iyi görünüyordu sabahki haline göre. Jungkook elini çekti.
"Ateşin düşmüş. Yemeğini de ye de iyice kendine gel."
Jimin başını salladı. Neler düşündüğünü neler hissettiğini bilmeyecekti Jungkook. Jimin belli etmeyecekti bunu.
Sessizce yemeklerini yerken Jungkook kafasını kaldırıp Jimin'e baktı.
"Senin bebek görünmüyor son zamanlarda."
Jimin birkaç saniye Jungkook'un yüzüne ifadesizce baktı. Sonra anladı Tae'den bahsettiğini.
"Ailesi geldi onlarla vakit geçiriyor birkaç gündür. Yarın dönecekler memlekete."
Jungkook başını salladı.
"Arkadaşının yokluğunu fırsat bilip sürekli dibinde bitenler üzülür o zaman bu duruma."
Jungkook'un manalı sözü üzerine Jimin elindeki kaşığı bıraktı. Gözlerini kısarak baktı Jungkook'a.
"Ne demek istiyorsun."
Jungkook da yemeyi bırakıp bakışlarını Jimin'e odakladı.
"Chanyeol denen herif diyorum çok yanaşıyor şu sıra sana."
Jimin gözlerini kapatıp sakince nefes verdi yine.
"Chanyeol'le derdin ne senin?"
"Bi derdim falan yok hoşlanmıyorum sadece ondan. Senin düşündüğün gibi iyi niyetli birisi değil o."
Jimin Jungkook'un yüzünü inceledi bir süre. Ona neydi ki onun arkadaşından. Neden önemsiyordu bu kadar Jimin'i ve çevresini.
"Önyargılı konuşuyorsun. Sen Chanyeol'u tanımıyorsun ve onun ne kadar iyi birisi olduğunu da bilmiyorsun."
Jimin sakince söylemişti bu sözleri. Jungkook dişlerini sıkmaya başladı. Öfkelenmişti yine. Jimin onu çok kolay öfkelendiriyordu.
"Sana sabah dediklerimi hatırlıyorsun değil mi. Hatırlamıyorsan da hatırlatayım tekrar. Ben senin sahininim. Ve sen o adamla görüşmeyeceksin."
Bu sözler üzerine Jimin kahkaha atmaya başladı. Deli miydi bu çocuk. Ne sahibinden bahsediyordu. Jimin güldükçe Jungkook daha da sinirleniyordu.
"Yaa tabi hatta kölelik bitmedi ve ben senin kölenim. Ahahaha." Gülerken zor konuşmuştu. Jungkook da sinsice sırıtmaya başladı.
"Evet aynen öyle. Sen kölemsin ben de senin sahibinim."
Jimin inanmazca baktı Jungkook'un yüzüne.
"Uyuşturucu falan mı kullanıyorsun sen. Yoksa ateşin çok yüksek de o yüzden mi böyle saçmalıyorsun."
Jungkook yaramaz gülümsemesini genişletti.
"Benimsin diyorum bakıcı. İstersen itaat etme. Sonuçlarına sen katlanırsın."
Sözlerindeki tehditten çok 'benimsin' lafı takılmıştı Jimin'in aklına. Benimsin demişti az önce bu karşısındaki aşık olduğu adam. Kalbi heyecan ve biraz da acıyla hızlanmıştı yine. Jungkook Jimin'i sevmiyordu ama belli ki onu oyuncağı gibi görüyordu. Ona istediğini yapabileceğini sanıyordu.
Jimin'in kalbi acıdı ama bunu belli etmeyecekti. Gözlerine gelmeye çalışan göz yaşlarını bertaraf etti bir şekilde.
"Sen hayal dünyanda yaşamaya devam et Jungkook. Ama bilmediğin şey benim sana değer verdiğim kadar varsın hayatımda."
Bu sözler neden bu kadar acı gelmişti Jungkook'a. Ben seni önemsemiyorum mu demekti aslında bu. Zaten sabahtan beri yabancıymış gibi davranıyordu bu karşısında oturan adam kendisine. Jungkook'un kalbi kırılmıştı. Demek ki düşündüğünden daha değerliydi bu minik adam onun için. Bu kırgınlığın üzerine örtüp zorla da olsa tekrar gülümsedi Jimin'e.
"Tamam bakıcı. Kışkırtmaya devam et o zaman beni. Ama uyarmadı deme sonra. Başına gelecekleri önceden söylemiş olayım da."
Jimin içten içe çok sinirlendi. Ne zannediyordu kendini bu uyuz. Hayatına karışmaya hiç hakkı yoktu. Oturduğu yataktan kalktı ve çantasını yerden aldı. Jungkook onu izliyordu.
"Ben eve gideyim artık. Yemek için teşekkürler."
Jimin durgun bir ifadeyle konuşuyordu. Jungkook kalktı ve yanına geldi.
"Emin misin. İyi hissediyor musun kendini."
Jungkook da Jimin gibi sakinlik ve durgunluk arası bir ifadeyle konuştu.
"Evet şimdi çok daha iyiyim." Jungkook kafa salladı.
"Tamam ben bırakayım o zaman seni eve."
Jimin tam itiraz edecekti ki Jungkook onu durdurdu.
"Hayır Jimin itiraz istemiyorum birlikte gidiyoruz."
Jimin bu adama ne dese boştu. Yoksa gerçekten kölesi miydi onun. Aklına gelen bu düşünceye güldü. Çünkü o kadar saçmaydı ki komik geliyordu.

Jungkook ayrılmak istemiyordu nedense Jimin'den. O olmadığında daha boş ve huzursuz hissediyordu. Kocaman odası bile huzur vermiyordu ona. Ayrıca onun kokusuna da çok alışmıştı. O kokuyla daha rahat dalabiliyordu uykuya.
Jungkook'un aklına bir fikir geldi. Çok mantıksız gibi gözükse de istiyordu Jungkook bunu. Evet hem de öyle çok istiyordu ki. Keyfi yerine geldi bir anda.
"Çıkmadan ben bi lavoboyu kullansam." Jimin'in mahcup ifadeyle söylediği bu sözler Jungkook'un keyfini daha da yerine getirdi. Jimin tuvaletteyken istediğini de daha kolay yapabilirdi ona çaktırmadan.
"Tamam ben bekliyorum burda. Sen acele etme gör işini."
Jungkook'un bu kibarlığı Jimin'i şaşırtsa da üzerinde durmadı ve banyoya geçti.

Jimin 10 dakika sonra çıkmıştı tuvaletten.
"Gidelim mi?"
Jungkook başıyla onayladı. Jimin onun neden bu kadar keyifli olduğuna anlam veremiyordu. Merdivenlerden aşağıya indiler ve kapıdan çıktılar. Çıkmadan Jungkook hizmetçinin yanına gidip bir şeyler söyledi sessizce. Jimin arabaya bindi ve ardından Jungkook da binince yola koyuldular. İkisi de pek konuşmadı yol boyunca. Evin önüne geldiler.
"Teşekkür ederim Jungkook. Dikkatli sür." Jimin bunu söyleyip arabadan indi ve eve doğru adımladı. Bu sırada çantasındaki anahtarı arıyordu. Anahtarı kilide taktığı anda arkasında duran Jungkook'u farketti. Hem de elinde koca bir valizle ona sırıtan Jungkook'u. Ne oluyor diyemeden Jungkook önüne geçti ve kilitteki anahtarı çevirerek kapıyı açtı. Ardından ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi ce valizini de kapının önünden içeriye taşıdı. Jimin tüm bu olanları şaşkınlıkla izliyordu. Sonunda konuşmak aklına geldi.
"Jungkook ne yapıyorsun sen?"
Jungkook yatağa doğru adımlayıp kendini yatağa bıraktı. Jimin de eve girip kapıyı kapattı bu sırada.
"Ne yapıyor gibi görünüyorum bakıcı. Evime yerleşiyorum. Artık burda yaşıyorum ben de."

Uzun süredir yeni bölüm yazamamıştım. Sonunda yazdım :) Bu hikaye benim ilk hikayem ve benim için özel haliyle. Bitirmeden bırakmak da istemiyorum.
Umarım okurken benim kadar zevk alıyorsunuzdur :) Sonraki bölümde görüşmek üzere :)

KAÇINILMAZ KADER/jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin