15

2.5K 203 14
                                    

Jungkook gideli 15 dakika olmuştu. Jimin yatakta aynı şekilde oturuyordu. Yerinden kımıldayamıyordu. Jungkook'un çıkmadan önce söylediği sözler yankılanıyordu kafasında sürekli. Yaşanmamış sayalım demişti. O güzel anın hata olduğunu söylemişti. Oysa Jimin için hata değildi. O ne yaptıysa isteyerek yapmıştı. O yaşadıkları kısacık an Jimin'in hayatındaki en özel andı. Jungkook unutalım demişti. Sözleri hançer gibi saplanmıştı yüreğine. Ne zaman bu kadar sevmişti bu adamı. Neden bu kadar yanıyordu şimdi canı.
Jimin sonunda ağlamaya başladı. Dakikalardır tepkisizce kalakalmıştı. Şimdiyse şoku atlatıp duyduklarını sonuna kadar idrak etmişti. Ağlaması şiddetleniyordu. Kendini durduramıyordu. Bir süre sonra nefesi kesilmeye başladı. Daha önceden hiç bu şekilde ağladığını hatırlamıyordu. Bu denli acı ve bitmeyecek gibi bir ağlayış. Nasıl geçecekti bu. Jimin bundan sonra iyi olabilecek miydi. Jungkook ona karşı bir şey hissetmiyordu belli ki. Yoksa o şekilde konuşmazdı. O sadece o an aldığı zevke bakmıştı. Sonra da Jimin'in yüzüne bile bakmadan hata olduğunu söyleyip çıkıp gitmişti.
Jimin sakin olmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş nefes alıp veriyor az önce yaşananları bir anlık da olsa aklından çıkarmaya çalışıyordu. Canı çok yanıyordu ama değer miydi. Kendisini önemsemeyen bir adam için değer miydi. O kadar kolay değildi ama bir şekilde sakin olmalı ve akışına bırakmalıydı. Zamanla onu unutabilirdi öyle değil mi? Yanındaki peçeteyi alıp burnunu ve göz yaşlarını sildi. Şimdi bunları düşünmeyip uyumalıydı. Uyku kaçabileceği en güzel yerdi ayrıca. Kendisine bunu yapmayacaktı. Dünyada karşılıksız aşka düşen tek kişi değildi ne de olsa. Kendini düşünecekti. Güçlü olacaktı. Üzülse de, canı yansa da bunu içinde yaşayacaktı. Jungkook'u da umursamayacaktı artık. En azından ona o şekilde davranacaktı. Jungkook Jimin tarafından önemsediğini hissedemeyecekti. Hissettirmeyecekti Jimin. Onun kendisiyle oynamasına izin vermeyecekti. Umursamaz gözükecekti artık. İçinde yaşadıkları kimseyi ilgilendirmezdi. Kimsenin bilmesine de gerek yoktu. Tae'nin bile.

Jungkook Jimin'in evinden çıktığında kalbi hala hızlı atıyordu. Az önce yaşadıkları çok güzeldi. Böyle düşünüyordu. Jimin'in vücudu ne kadar çekiciydi. Jimin uzaklaşmasa kim bilir daha neler olurdu. Bu yaşadıkları Jungkook için çok güzeldi evet ama doğru değildi. Aralarında özel hisler yoktu çünkü. İkisi de sırf zevk için böyle bir yakınlaşma yaşayacak karakterde insan değillerdi. O an olaylar öyle gelişivermişti işte. Büyülü bir andı sanki. Jungkook'un aklı başından tamamen uçmuştu. Jimin içinde aynısı olmuştu heralde. Yoksa Jimin bu şekilde karşılık vermezdi ona.
Peki şimdi ne olacaktı. Birbirlerinin yüzlerine bakabilecekler miydi. Jimin ne düşünüyordu acaba şimdi. Çoktan uyumuştur diye düşündü Jungkook. Jimin erken saatte uyuyanlardandı. Ayrıca hastaydı da bugün. Tam olarak iyileşmiş miydi ki. Jungkook keşke son 1 kez ateşini kontrol etseydi. O şekilde bıraktığı için içi rahat değildi.
Evine gelmişti sonunda. Yol boyu o yaşadıkları anı düşünmüştü. Aklından çıkmıyordu. Jungkook Jimin'i aklından çıkaramıyordu. Günün her anı aklına o geliyordu. Bunu yeni farketmişti. Peki neden böyle oluyordu. Jimin farklıydı. Şu zamana kadar tanıştığı birçok insandan farklıydı. Belki o yüzden bu kadar aklına geliyordu.
Jungkook sıcak bir duşa girdi ve çıkınca da direk yattı. Saat geç olmuştu. Uyuması gerekiyordu.


Alarmın sesi her zamankinden daha mı fazlaydı yoksa Jimin'i bugün daha mı fazla rahatsız etmişti. Gözlerini açmaya zorluyordu ama başaramıyordu. Yastığının yanındaki telefonu eliyle arayarak buldu ve alarmı kapattı. Kalkmalıydı. Kalkıp okula gitmeliydi ama nedense buna takati yoktu. Yataktan kalkmak için kendini zorladı. Banyoya geçti. Dün Jungkook'la sarıldığı küvete baktı bir an. Sonra kendine gelip elini yüzünü yıkadı. Bu sabah duş almayacaktı. Gerek de yoktu zaten. Aynadan yüzüne baktı. Gerçekten korkunç görünüyordu. Gözleri şişmiş, yüzü iyice solmuştu. Dudakları bile her zamankinden çok renksizdi. Gece o kadar çok ağlamıştı ki gözleri şiş olmasa garip olurdu asıl. Başı da ağrıyordu biraz. Hafif ateşi vardı heralde. Pek iyi hissetmiyordu ama okula gitmeliydi yine de. Tae yarın gelebilecekti okula. Bugün önemli dersleri vardı. Gidip en azından not almalıydı.
Kahvaltı etmek istemiyordu. Midesi iyi durumda değildi. Direk giyinip çıkacaktı. Üzerine siyah tişört ve siyah pantolun giydi. Bugün simsiyah olmuştu. Siyah çok yakışırdı aslında ona. Ama bugün yüzü pek de iyi görünmüyordu. Halsiz ve hasta görünüyordu.
Otobüse bindiğinde kulaklığı taktı ve şarkı listesinden slow bir şarkı seçti. Vromance grubundan i'm fine şarkısını dinliyordu. İyi olacaktı o da. Bir şekilde atlatacaktı bunu.
Okula geldiğinde her zamanki gibi kafeteryaya çıktı ve bir kahve aldı. Ayılması gerekiyordu derse girmeden. Karnından sesler geliyordu ama bir şey yiyesi yoktu. İştahı kapanmıştı. Kapıdan çıkarken sol kolu yanından geçen kişiye çarptı. Az kalsın diğer elindeki kahveyi de dökecekti. Kafasını kaldırdı ve Chanyeol'u gördü.
"A afedersin Jimin yan taraftaki panodaydı gözüm. Farkedemedim seni." Chanyeol bugün de harika görünüyordu. Pozitifti. Çevresine olumlu enerji yayıyordu. Jimin gülümsedi. Bu her zamanki gülümsemeleri gibi değildi. Daha ruhsuzdu. Daha soğuktu.
"Önemli değil. Benim de hatam." Chanyeol Jimin'in yüzünü inceliyordu.
"Sen iyi misin? Kötü bir şey mi oldu?" Jimin insanlara kendini açıklamak istemiyordu. Kötü olsa da bu kimseyi ilgilendirmezdi.
"Yok iyiyim. Kötü bir şey olmadı. Biraz hastayım sadece." Jimin gülümsemek için zorluyordu kendini. Chanyeol iyi birisiydi. Ona karşı kaba olmak istemiyordu. Onun arkadaşlığını seviyordu da ayrıca.
"Hadi yaa. Üzüldüm. Çok geçmiş olsun." Chanyeol gerçekten üzülmüş gibiydi. Jimin'in durumuyla ilgileniyordu. Onun iyi olmasını istiyordu.
"Teşekkür ederim Chanyeol. Sen gerçekten çok iyisin." Jimin eski haline dönmeye başlamıştı. Şimdi daha samimi gülümsüyordu. Chanyeol'un yüzü aydınlandı bir anda.
"Senin kadar değil. Asıl iyi olan sensin Jimin." Bu sözleri içten söylediği çok belliydi.
"Biraz oturalım mı? Daha dersin başlamasına vakit var. Sabah kahvaltı yapamadım ben. Hem sen de bana eşlik edersin belki." Chanyeol'un teklifi kulağa çok nazik geliyordu. Jimin'in erkenden sınıfa gidip sıkılmak gibi bir isteği de yoktu zaten.
"Olur oturalım." Jimin bir masaya geçti. Chanyeol de bir şeyler alıp geldi yanına.
"Sen kahvaltı etmiş miydin? Sormayı unuttuğum için sana da sandviç aldım." Bu adam neden bu kadar düşünceliydi. Jimin gülümsedi.
"Kahvaltı etmedim ama pek iştahım yok benim. Teşekkür ederim ama yiyemicem sanırım." Jimin gerçekten hasta görünüyordu. Yüzü daha da beyazlamıştı sanki.
"Olmaz öyle. Madem kahvaltı etmedin yiyeceksin sen de. Hem hasta olmuşsun hem yemem diyorsun." Jimin yine de yemek istemiyordu. Chanyeol Jimin'in sandviçini açıp zorla verdi eline. Daha da halsiz düşüp bayılmasını istemiyordu.
Jimin de küçük ısırıklarla yemeye başladı elindekini. Chanyeol haklıydı. Yemeliydi. Dün akşam durakta yaşadığı gibi bir şey yaşamak istemiyordu. Chanyeol çoktan kendininkini bitirmiş, gülümseyerek Jimin'i izliyordu. Jimin daha yarısını anca yiyebilmişti. O anda Chanyeol elini Jimin'in alnına uzattı. Jimin bir an öylece kalakaldı.
"Yalnız cidden ateşin var biraz. Revire mi gitsek?" Chanyeol elini çekmemişti hala. O sırada çaprazda kalan masadan büyük bir sandalye sesi geldi. Biri sinirle tekmelemişti sandalyeyi. Jimin kafasını çevirip baktığında onu gördü. Kalbini paramparça edip giden o adamı. Gördüğü an tepki vermişti yine kalbi. Ya birisi kalbinin sesini duyarsa diye endişeleniyordu. Jimin çok şiddetli duyabiliyordu çünkü bu sesi. Jungkook'un sinirle bakan gözleriyle buluştu gözleri. O an zorlukla yutkundu. Bakışlarını başka bir yöne çevirmek istese de yapamadı. Çok delici bakıyordu karşısındaki bu adam.

Ama ben Jimin'e kıyamamm:(( Yalnız Chanyeol çok hoş değil mi :) Ben de azıcık düşmüyor değilim bu beyefendiye:)) Bakalım Jungkook ne zaman anlayacak hislerini. O anlayana kadar Jimin'i kaybetmez umarım :)
Yakın zamanda görüşmek üzere herkesi öpüyorumm :*

KAÇINILMAZ KADER/jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin