Ulaş İrem'i göz görmeyen bir yere çekti. Eline bir yaprak aldı.
"Bunu görüyor musun?"
"Evet"
"Sence buna dokunmadan onu uçurabilir miyim?"
İrem güldü.
"Onu sadece rüzgar yapabilir akıllım. Sen yapamazsın."
Ulaş sinsi bir gülüş attı. Ardından yaprağın uçtuğunu düşündü. Ve yaprak uçtu.
İrem bunun bir oyun olduğunu sandı. Gözlerini kocaman açtı ve yalvarırcasına " Bende yapmak istiyorum! Nasıl yaptın? Nolur bana da söyle" dedi.
Ulaş aslında biraz kırılmıştı. Çünkü yaptığı şeyin oyun sanılması, onun bunu yapamayacağı anlamına geliyordu. Yani yaptığı şeyin herkesin yapabileceğini sanması üzmüştü. Oysaki bildiği kadarıyla sadece o yapabilirdi. Ama fazla takılmadı.
"Hayır. Bunu sen yapamazsın. Sadece ben yapabilirim."
Kollarını göğsünde bağladı.
"Ne yani? Biz arkadaş değil miyiz?"
"Arkadaşız tabiki"
"O zaman bana neden söylemiyorsun?"
" Gerçekten söylesem de yapamazsın."
"Ben beceriksiz miyim?"
"Öyle değil. Yani bunu sadece ben yapabilirim."
"Yani beceriksizim?"
Ulaş elini alnına götürdü ve yavaşça ovaladı.
"Neden anlamak istemiyorsun?"
İrem cevap vermedi.
"Bak benim yeteneğim var. Bir çeşit özel g-"
Sözünü bitiremeden annesinin sesi duyuldu. Onu çağırıyordu. Oldukları yerden ayağa kalktı.
"Annem çağırıyor. Gitmeliyim. Görüşürüz"
El salladı. İrem de karşılık verdi.
Koşarak annesinin yanına geldi. Hemen parktan çıktılar. Arabaya bindiklerinde annesi bir anda huy değiştirdi.
"Ne diyordun ona?"
Sustu.
"Ne diyordun dedim!"
"Anne özü-"
"Sen tehlikenin farkında değil misin?!"
"Fazla birşey demedim. Sadece ......"
"Sadece ney?"
"Onun için yaprak uçurdum"
"Nasıl yaparsın böyle bir şeyi! Seni öğrenirlerse sonun baban gibi olur! Bunu biliyorsun!"
Annesi ilk defa babasından bahsetmişti. Şimdiye kadar konusunun dahi açılmasını istememişti. İşler gerçekten çok ciddileşmişti.
"Bir daha yapma-"
"Bide yap. Hadi bide yap. İşte o zaman sonucuna katlanırsın Ulaş!"
Annesinin bu kadar sert olduğu zamanı hiç hatırlamıyordu. Böyle davranmak zorunda mıydı? Gerçekten kalbi kırılmıştı. Aniden gözleri doldu. Ağlamamalıydı. Belki gerekiyor ama burada ve şimdi değil. Kafasını çevirdi ve başını camın altına yasladı. Annesi de arabayı çalıştırıp gitti.İrem
Hemen annesinin yanına gitti. Genelde eve gidince gün boyu yaptığı şeyleri anlatırdı. Şimdi ise eve gitmeyi bekleyemezdi. Bu yüzden arabada lafa daldı.
"Anne biliyor musun Ulaş yaprakları uçurabiliyor"
Annesi şaşırdı. Kaşlarını çatıp kızına baktı.
"Anlamadım tatlım."
"Ulaş diyorum. Elindeki yaprağı fırlatmadan uçurduu "
Annesi alaycı bir gülüşle "Ah siz çocuklar hayal gücünüze hayranım"
"Hayır anne hayal felan değil! Bildiğin uçurdu"
"Eminim yapmıştır tatlım."
"Bana inanıyor musun ?"
"Tabii"
"Yalancı" diyerek geriye yaslandı. O da aynı şekilde dışarıyı seyretti.Ulaş
Eve gittiklerinde bu gün yaşadığı problemler aklına geldi. Aslında annesiyle konuşmak istemiyordu fakat söylemek zorundaydı. Telefonla konuşan annesinin yanına gitti.
"Anne okulda bişiler oluyor."
"Ne gibi?"
"Benden şüpheleniyorlar"
Annesi telefonu bir kenara bıraktı.
"Nasıl şüpheleniyorlar?"
"Şey... her öğlen yemek yiyorlar ama biliyorsun ben yemek yemiyorum. Artık göze batmaya başladı."
Annesinin bir şey demesini bekledi. Demeyince devam etti.
"Spor yapıyoruz. Herkes çok susamış ve yorulmuş olurken ben, sanki hiç koşmamış gibi rahat oluyorum. Kendimi zorluyorum. Hem de çok. Ama olmuyor. Bir damla ter bile olmuyor. Onlardan çok hızlı koşuyorum. Gereğinden fazla çok. 1 adım attıklarında ben bütün bahçeyi dolaşmış oluyorum."
Gözleri dolmuştu. Açıkçası böyle biri olmak istemiyordu. Neden normal değildi? Birden ağlamaya başladı.
"İstemiyorum! Ben ... Bendeki bu garip duyguları Hakan"a versek?"
Merak etmiyordu ama yine de sordu. "Hakan kim?"
"Sınıftan bir çocuk. Böyle şeyleri çok seviyor. Eminim çok mutlu olurdu."
Annesine baktı. Bir cevap bekliyordu. Neyin? Neden? Bilmiyordu. Soru da sormamıştı üstelik ama bekliyordu. Beklediği cevabın gelmesi uzun sürmedi. Annesi başını iki yana salladı. Ellerini oğlunun yanaklarına yerleştirdi.
"Üzgünüm Ulaş. Bunu seçemiyoruz. Bu .... yani duyguların .... yapabildiklerin.... hepsi .... bir hediye. Sana verilmiş olan bir hediye. Bunu iyi kullanman için verildiler. Onları dışarı atamazsan. Çünkü onlar sensin. Seni sen yapan şeyler becerilerin."
Anlayamamıştı. Kendisinden iki tane mi vardı? Ne demekte bu şimdi?
Annesi gülümsedi ve ellerini indirdi.
"İlerde anlayacaksın."
"Ne zaman?"
Cevap yok.
"Ne zaman anlayacağım. Onları istemiyorum anlasam ne olacak?"
Cevap yok.
"Anne! Susma! Bir şey söyle"
"İyi geceler tatlım"
Ardından karanlık oldu ve yumuşacık yastığa başını koydu.
Daha sabah olmamıştı ama Sevda gitmek zorundaydı. Her zaman böyle yapardı. Evin arka bahçesine gitti. Yerdeki kanalizasyon kapağına benzeyen şeyi kaldırdı ve yavaşça aşağı indi. Karanlıktı. İlk zamanlar korkuyordu ama artık alışmıştı. Ezberlediği yolları emin adımlarla yürüdü. Sonunda önüne geldi. Elini duvardaki taşın üzerine koydu. Eli tarandıktan hemen sonra duvar yarıldı. Gözlerini kapadı ve içeri girdi. Gelmişti... burası onun eviydi..BENCE İYİ GİDİYORUZ GİBİ. SADECE İREM FAZLA YOK AMA ÖNCE KARAKTERLERİMİZİ TANIMAMIZ LAZIM SIRAYLA HEPSİ OTURACAK YERİNE O ZAMAĞNNNNN BUNU BIRAHIP KAÇAM
Öpüyorum yanacıklarınızdan 💞♥️♥️♥️♥️♥️♥️♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı
FantasyAklına çocukluğundan bir anı geldi. Hayal meyal hatırlıyordu. İşte şimdi yapboz tamamlanmıştı. O... O farklıydı... hemde çok....