Arkadaşlar, uzun bi aradan sonra merhaba:) Umarım okuyup beğenirsiniz, oylarınızı esirgemeyin lütfen ::)
Sınıfa çıktığımda Sıla meraklı gözlerle bana bakıyordu, sanırım kendi yaptığım şeye en çok şaşıran ben olmuştum.
''Neyin var? Suratın bembeyaz olmuş, iyi misin sen?''
''İyiyim. Sadece biraz midem bulanıyor, önemli bir şey yok'' dedikten sonra zorla gülümsemeye çalıştım, acaba beni ne gibi zorluklar bekliyordu?
Sıraya oturup uyumak için kendimi zorladım,başka türlü zaman geçmeyecekti. Eve gidip dinlenmek istiyordum.
Kafamı koyduğum gibi dalmıştım ve birinin kolumu dürtüklemesiyle uyandım. Son teneffüste olmalıydık, Doruk başımda dikilip suratıma dik dik bakıyordu.
"Çıkışta okul kapısında bekleyeceğim, çabuk gel" dedi ve ağzımı açmamı beklemeden sınıftan çıktı. Uyandırdığı için arkasından sessizce küfrettim.
Son ders işkence gibi geçmişti, zil çaldığında hemen çantamı toplayıp sınıftan çıkıyordum ki Hazal'ın arkamdan seslendiğini duydum, duymamazlıktan gelip yürümeye devam ettim. Merdivenlerden inerken koşarak gelip kolumdan tuttu.
"Ne istiyorsun Hazal?" diye yüksek sesle çıkışınca tüm gözler üstümüze döndü.
"Bak Duru, Dorukla beraber olmakla çok büyük hata yapıyorsun. Onun nasıl bi insan olduğunu bilmiyorsun."
"Bunu bana söyleyebilecek en son kişi sensin Hazal." dedikten sonra arkama bakmadan hızlı adımlarla okul kapısında beni bekleyen Doruğun yanına gidip,
"Nereye gideceksek hemen gidelim mi?" dedim. Arkaya bakıp Hazal'ı görünce tartıştığımızı anladı.
Doruk suratıma bakıp bi anda elini bana uzattı, şaşırdım ve Oğuz'un bahçede bizi izlediğini farkedince tereddüt etmeden Doruğun elini tuttum ve okulun dışındaki arabaya doğru el ele ilerledik.
Arabaya binince "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Sanki beni duymamış gibi arabayı kullanmaya devam etti. Üstelemedim.
Yarım saat boyunca sessizce gittikten sonra yemyeşil bi düzlüğe geldik. Arabadan inip arabanın önüne yaslandı ve manzarayı izlemeye başladı, ben de yanına gittim. Onun konuşmasını beklerken manzaranın rahatlatıcı bi etkisi olduğunu farkettim, baktıkça içi açılıyordu insanın.
"Çok güzel değil mi?" diye sordu bana bakarak.
"Evet öyle ama beni buraya neden getirdin Doruk?"
"Bilmiyorum. İnsanlardan kaçmak istediğim zamanlarda hep buraya gelirim, bu sefer yanımda sen de ol istedim." dedi ve yüzünde buruk bi gülümseme oluştu.
"Oğuzla aranda ne var?"
"Şuan o göt heriften bahsederek moralimi daha da bozmak istemiyorum Duru. Başka bi zaman anlatsam olur mu?" Dedi.
Cevap vermedim, içten içe çok merak etsem de olayı karıştırınca başımın belaya gireceğini hissediyordum. Bi yanım Doruğun yanında olmak isterken, bi yanım hala Oğuz ve Hazal'ın yanına gitmek istiyordu. Kafam allak bullaktı.
Düşüncelerimden sıyrıldığımda havanın kararmaya başladığını farkettim
"Benim eve gitmem gerek, saat geç oluyor." dedim, vücudunu bana döndürdü ve
"Duru, sana Oğuzla aramda olan meseleyi anlattığımda benim yanımda olmayı seçtiğin için pişman olmayacaksın. Bu günden sonra her dışarı çıktığında bana haber vericeksin. Düşündüğün kadar basit bi olay değil bu. Senin tehlikeye girmeni istemiyorum." dedi.
Şaşırmıştım.
"Peki." dedim ve arabaya bindik. Dışarıyı seyrediyordum, sessizlikten canım sıkılıyordu. Radyoyu açtım ama bana hitap eden bi şey bulamayınca kapattım. Doruk yine sessizdi, sanırım canını sıkan bi şeyler vardı. Evime yaklaşınca yolu tarif ettim,
"Tamam ben burda ineyim, bıraktığın için teşekkür ederim." dedim ve kapıyı açmak için yeltendim. Kolumu tutup beni durdurdu. Yüzüne baktım, ağlayacak gibiydi. Sanki bakıma muhtaç çocuklar gibiydi, bi yanım ona acıdı.
"İyi misin Doruk?" diye sordum ve hiç beklemediğim bi anda boynuma sarıldı, ellerim havada kalınca saçını okşadım. Öylesine sıkı sarılıyordu ki, nefes alamıyordum nerdeyse. Beni bıraktığında yüz ifadesi daha iyi gözüküyordu.
"Yarın okulda görüşürüz Duru, dikkat et kendine." Dedi gülümseyip arabadan indim ve hızlı adımlarla eve girdim. Annemin soru yağmuruna tutulmadan önce yanağına bi öpücük kondurup hızlıca odama çıktım.
Telefonuma baktığımda Hazal'dan 2 tane cevapsız arama olduğunu farkettim, umursamadım. Duş alıp yatağıma girdim ve Doruğun elimi tutmasını, Oğuz'un bakışlarını düşündüm. Bunları düşünürken günün yorgunluğuyla çoktan uykuya dalmıştım bile.
...Ertesi sabah alarmdan önce uyanınca saate sanki yarışıyormuşuz ve ben kazanmışım gibi bi bakış attıktan sonra hızlıca duş aldım.
Bugün cumartesiydi ve evde pijamalarımla deliler gibi film izleyebilirdim, resmen mutluluk.
Üstümü değiştirip mutfağa geçince annemin masayı hazırladığını farkettim. Ben yemeye çoktan başlamıştım ama annem sorgulayıcı gözlerle bana bakıyordu. Tabi evden çıkmayan bi insan olarak üst üste bi kaç gün eve geç gelince o da meraklanmıştı.
"Sadece kendime yeni arkadaşlar edinmeye, yeni ortamlara alışmaya çalışıyorum. Söz bi daha geç kalmayacağım." Diyip masumca gülümsemeye çalıştım.
Yemeğimi bitirdikten sonra telefonumu elime aldım, kimseden bi mesaj ya da çağrı yoktu.
Sanki Oğuz'un aramasını görmek istiyormuşum gibi bi hayal kırıklığına uğradım, kendime hala ondan bir şey beklediğim için kızıp yatağıma uzandım.
Dışarı çıkıp biraz yürüyüş yapmayı planlarken telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim.