_________KATHRYN____________
'Dıt dıt dıt' alarmın sesi odamın içinde yankılandı. Gözlerim beni yatakta kalmak için zorladı. Sehpamın üstündeki telefonumu gözlerim kapalıyken bulmaya çabaladım. Telefonumu bulduğumda uykuma dönüp huzur içinde yatmam için artık çok geçti. Çoktan uyanmıştım. Pofuduk terliklerimi giyip mutfağa doğru yürüdüm.
Mutfağa girdiğimde sadece babamın sofrada olduğunu fark ettim. "Baba? Ne oluyor?" diye sordum şaşkın bir şekilde. Babamsa hiç bir tepki vermeden sakince "Artık çok geç. Benim için bir şans yok." Dedi. Ne? "Baba neyden bahsediyorsun? Anlayamıyorum." Dedim. "Okulun altında sığınak var. Zamanı geldiğinde oraya git. Devamını kendin öğreneceksin. AVL org..." derken bilinci kapanmaya başladı.
Gözlerim şaşkınlıktan açık kalmıştı. Gözümden gelen yaşla kendime geldim. Babamın nabzına baktığında öldüğünü anladım. Sinirle masaya vurduğuma yere düşen ilaçların sesi geldi. İlaç kutusunun üzerinde 'Bunu Dünya'yı kendimden korumak için yapıyorum yazıyordu.
Hayır babamın ölmemesi gerekiyordu. Babam kendim öğreneceğim şeyler olduğunu söylemişti. O zaten bana virüsle ilgili her şeyi anlatmıştı. Neyden bahsediyordu?
Babamın acil durumlar için aramamı istediği numara buzdolabında asılıydı. Cep telefonumu alıp buz dolabındaki numarayı tuşladım. Hat meşguldü. Telefonu yere fırlatıp evden çıktım.
Amcamın evi hemen karşı apartmandı. Kapıyı beş on kez çalmama rağmen kapı açılmıyordu.
Eve döndüğümde etrafta bir soğukluk hissettim. Mutfağa girdiğimde babamın mutfakta yoktu. Arka odadan gelen kırılma sesiyle o tarafa doğru koşmaya başladım. Hiç kimse yoktu. Fakat odanın camı sonuna kadar açıktı...
Ben 'D'. Bu hikayede Kathryn karakterinin ağzından olan yerleri ben yazıyorum.
__________BELLA___________
2 YIL ÖNCE
NewYork' a tekrar dönerken bir yandan babamı yazın okçuluk kampına ikna etmek için uğraşıyordum. "Baba, beni o kursa göndermek isteyen sendin. Bu kampta kursun bir etkinliği." Diye ikna etme çabalarına devam ettim. Bana bakmadan "Evet seni kursa yazdırmak isteyen bendim. Ama o kampa gidemezsin. Ayrıca kursa devam etmeni de istemiyorum." Dedi. "Hayır baba! Artık büyüdüm. Kursa gitmek istiyorum ayrıca bütün ark..." sözüme başlamışken yola doğru baktığımda iki beyaz ışığı gördüm ve...
ŞİMDİ
Ailemin ölümünün üzerine tam iki yıl geçmişti. Artık sevgiden kaçan bir kızım. Seversem sevdiğim kişiye zarar geldiğinde tekrar yıkılacağımı biliyorum çünkü.
Kazadan yaklaşık bir ay sonra okulun yalnız ve popüler kızı olmuştum. Herkes şimdi hem yalnız hem popüler nasıl oluyorsun? diye düşünüyordur. Aslında bunun cevabını bende pek bilmiyorum. Sadece kıyafetlerimi ve tarzımı değiştirmiştim aslımda. Bunun için tek bir teorim var; bu devirde insanlar sadece dış görünüşe önem veriyor.
Zilin çalmasıyla düşüncelerimden kurtuldum ve sınıftan dışarıya çıktım. Koridorda insanlar arkamdan fısıldaşıyorlardı. "Bence o tam bir sürtük!", "Bence onu yanlış tanıyorsunuz.", "Başkalarını kendinden uzaklaştırması daha çok ilgimi çekmesini sağlıyor." Tarzı konuşmaları rahatça duyabiliyordum.
Adı Anna olan inek kız yanıma gelip "Biyoloji ödevimiz neredeyse hazır. Ama bu dersten izin alıp öğretmenler odasında sana konuyu anlatsam iyi olur." Dedi. "Çok isterdim -kesinlikle istemiyorum- ama gelemem. Tarih dersinde bir kıza "sürtük" dediğim için cezalıyım. Bu ders spor salonunu temizlemem gerekiyor." Dedim. İtiraz etmeye çalıştı ama onu elimle susturup spor salonuna doğru ilerlemeye başladım.
Spor salonuna geldiğimde okula yeni gelen çocuk basket oynuyordu. "Unuttuysan söyliyim; ders başladı. Bu gün hiçbir sınıfında beden dersi olmadığına göre dersine git bence." Dedim bilmiş bilmiş konuşarak. Çocuk bana bana doğru yaklaşarak "Zevk için burada değilim. Bende cezalıyım." Dedi. Ona 'sen ciddi misin?' bakışı attım ve konuşmaya başladım; "Cezanı işini daha da zorlaştırarak mı yapıyorsun?" Bana gülmeye başladı. "Sanki ben burada olmasam temizlik yapacaktın da (!)..." dedi. Haklı olması hoşuma gitmemişti. Hocaya 'Temizlik yaptım ama teneffüste diğer öğrenciler gelip burayı yine pislettiler.' Diyecektim. "Peki haklı olabilirsin. Seni daha önce hiç görmemiştim. Sen kimsin?" dedim sırıtarak. Kenarda duran banka oturdu. Bende yanına geçtim. "Ben Dean. Okula yeni geldim. İlk günlerimde pek iyi geçmedi diyelim." Dedi bana pis pis sırıtarak. Konuşmasına devam etti. " 'Sen kimsin?' diye sorardım ama herkesin dilindesin. Kim olduğunu bilmemek çok zor." Dedi. "Ben İsabella. Kısaca Bella diyebilirsin." Dedim ve spor salonundan çıkmak için çıkışa yöneldim. "Nereye?" dediğini duyduğumda yüzümü ona doğru döndürüp "Madem temizlik yapmayacağız, burada olmanın bir anlamı yok." Diyip tekrar ilerlemeye başladım.
Dean'ın tekrar basket oynamaya başladığını top seslerinden fark ettim. Gözlerimi devirerek kantine çıkan merdivenleri çıktım.
Ben "S". Bu hikayedeki İsabella, kısaca Bella karakterinin ağzından yazılan yazıları ben yazıyorum. Yalnız ilk başlarda Bella karakterinin hayatı gayet normal gibi görünüyor fakat Bella'nın kendisi hakkında bilmediği şeyler var. Umarım hikayemizi beğenirsiniz. İyi okumalar...
_______Alison_______
Aslında yaklaşık on bir yaşına gelene kadar ne ile savaşmaya hazırlandığım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Her neyse hayatımın her günü bir öncekinin aynısıydı.Tek öğün sabahtan akşama kadar egzersizler bütün gün etrafımda dolaşan yardımcı eğitmen robotlar.Hep aynı günlerimi,haftalarımı ve yıllarımı böyle harcadım.Ama hala ne için bunu yapmam gerektiğini anlamıyordum.
Ailemde kızlar savaşçı erkekler ise bilim adamı olarak yetiştirilir. Babam bana "ölüm meleğim benim ne kadarda güçlü ve güzelsin o kahrolası canavarların canını bir güzel okuyacaksın. "derdi. Sanırım bu "canavarlar" benim yok etmem gereken şeylerdi. Ben kocaman bir şatoda laboratuvar ve çalışma sağasında yetiştim hiç gerçek bir okula gitmedim hiç gerçek bir ilişkim olmadı ayrıca hayatımda tek babam, kardeşim (zaten onları sadece o kocaman laboratuvar dışına çıktıklarında yani on beş dakikalık kahve molalarında görebiliyorum.)ve sürekli olarak kafalarını yumrukladığım robotlar var. Annem ise, annem ben çok küçükken şu hala tam olarak ne olduklarını bilmediğim "canavarlar" tarafından öldürülmüş. Yani onların yaratıldığı yere baskın yaparken ölmüş. Tabi ki bunda şüphe uyandıran bir şeyler var. Sanki hikayenin tamamını bana anlatmıyorlar.
Bunu bir gün çözeceğim ama kendime pek fazla vakit ayıramıyorum aslında hiç ayıramıyorum. Bilirsiniz spor, eğitim, sadece iki saat uyuma falan işte.
12 yaşıma girdim. Babam ve kardeşim beni o gizli laboratuvara çağırdılar. Odaya girdiğimde bana ne göstereceklerini anlamıştım. İşte karşımda duruyordu ileride yok etmem gereken şey. O bir canavardı o-o bir zombiydi. O!O benim annemdi!
Ne yapacağımı bilmiyordum duvar kırıp geçercesine lazerin içinden geçmeye çalıştım çok korkmuştum annemin öldüğünü düşünmek daha iyiydi. Bütün gün ona baktım şok olmuştum. Evet daha önce aslanlar ile boğuştuğum dahi olmuştu ama bu, bu farklıydı. Sonraki günler robotlar beni odadan dışarı zorla çıkartmaya çalışmıştı ama becerememişlerdi sonrasında erkek kardeşim Oliver beni odadan çıkartmıştı. Öbür gün girenler çalmaya başlamıştı hemen silahımı ve zar zor tuttuğum bıçağımı alıp koşmuştum. Annem kafesinin dışında geziyordu sonra beni gördü ve üzerime doğru gelmeye başladı ona bir şey yapmadım ama hala geliyordu. Ne yapacağımı bilmeden dişlerini sırtıma geçirdi son anda onu bıçakladım ama bu normal bir bıçaklama değildi üzerinde insan kanı vardı üzerinde benim kanım vardı. Uyandığımda annem kafesinin içindeydi. Ben revirde yatıyordum virüsün bedenimi ele geçirmemesi için o yaranın etrafı yakılmıştı normalde acıya dayanıklıyımdır ama bu en kötüsüydü.
Artık on yedi yaşımdaydım. Bir gün babam beni görev için iki kıza ve başka insanlara bebek bakıcılığı yapmaya gönderdiğini söylediğinde resmen duygularım karıştı. Yarın oraya gidecektim ve Jaky'de götürecektim. Burada ki yaşantım bitmişti ve yeni yaşantımdaki insanların yeni hayatlarını bildiklerini varsayıyordum. Ben bir asiydim. Ben, Allison Grace...
Ben 'İ'. Bu hikayede Alison'un ağzından olan yerleri ben yazacağım. Burada hikayemizin sonuna geldik. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRÜS
Science Fiction3 normal lise öğrencisinin aşk hayatı... Göz yaşartacak bölümler... Tabi ki şaka yapıyordum. Bu üç kızın hayatının normal olması mümkün değil. Asla hayatlarında aksiyon eksik olmayacak. Normal bir aşk yaşayamayacaklar. Virüsün kurbanı değil, korku...