Okulun karışık koridorlarında her tarafı en küçük ayrıntısına kadar incelerken bir yandan da karşısındaki uzun, esmer adamı takip ediyordu Jisoo. Okulun her tarafında aynalar vardı, bazıları uzun, bazıları ise neredeyse bir kayısı kadar küçük rengarenk aynalar insanın gözünü ağrıtıyordu. Bu okuldaki aynalar yüzünden doğru yolun bulmanız için yansımaların yanıltmacalarına kapılmamanız gerekiyordu. Tekrardan ayna dolu fakat bu sefer küçük bir odaya girdiler. Gümüş sandalyeyi gösterip oturmasını işaret etti genç adam. Jisoo etrafı izlerken, büyük çalışma masasına ise kendisi oturdu. "Üzgünüm, senin için ani oldu, ben Daniel, burası da bana verilen küçük odam.", dedi ellerini havaya kaldırıp oldukça samimi bir şekilde."Gerçekten, diğerlerine verilen odalar ne kadar büyük biliyor musun !"
Jisoo gülümsedi, "Tanıştığıma memnun oldum...", Daniel devamını getirdi; "Profesör, ben burada öğretmen olarak çalışıyorum, bu seneki derslerimde sen de varsın, benden kaçışın yok Kim Jisoo."
Jisoo başıyla onayladı ve çok uzatmadan sorusunu yöneltti, "Profesör Daniel, benim aynamdaki sorun ne ?", Jisoo'nun sorusuyla Daniel aniden ciddileşti ve yerinde doğruldu. "Jisoo, sana olan şey yıllar önce bir öğrencimize daha olmuştu. Rüya görmedin değil mi ?", Jisoo başıyla onayladı.
Daniel iç çekti, "Jisoo, senin rüya görmemenin nedeni, sen uyuduğunda zaten hayalinin gerçek olmasıydı.", Jisoo'nun kafası karışmıştı; "Nasıl yani ?"
"Senin en büyük hayalin bu okula gelmekti ve şimdi buradasın. Hayalin gerçek oldu, bu yüzden kendini aynada normal görüyorsun."
"Yani benim bu okuldaki işim başlamadan bitti mi ?", dedi Jisoo dolan gözlerini aldırmadan. Daniel derin bir iç çekti.
"Tam tersi, senin bu okuldaki işin daha uzun.", Kapının tıklatılmasıyla elinde tepsiyle giren hizmetliye selam verdi ve Jisoo'ya döndü; "Çayını şekerli mi içersin ?", Jisoo başıyla onayladı.
Tombul kadın, onu daha da tombul gösteren kabarık gül kurusu bir elbise giymişti. Tepsisindeki fincanları ilk Daniel'in sonra da Jisoo'nun önüne koydu ve çıktı. Jisoo şekerini karıştırırken Daniel devam etti; "Senin hem aynanda değişik bir şey görmeye çabalaman, hem de sonra tekrardan kendini görmen gerekiyor."
"Yani senin hem kendine yeni bir hayal yaratman, hem de onu gerçekleştirmem gerekiyor. Ve korkarım ki Jisoo, bu çok zor bir iş. Çok dikkatli olman gerekiyor, eğer aynana zorla bir hayal koymaya çalışırsan ömrümün sonuna kadar aynaya hapsedilebilirsin bile.", Jisoo, korkuyla Profesör Daniel'in korkulu gözlerine, ardından da aynasına baktı.
Daniel ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. "Benim açılış törenine yetişmem gerekiyor, sen de geç kalma.", el salladı ve gülümsedi; "Bol şans Kim Jisoo, senin için zor olacak.", bir kaç saniye geçmeden Daniel yine kapıda belirdi; "Ve unutma, burada normal olmak, farklı olmak demektir."
•
Koşa koşa büyük salona girdi Jisoo, koridordaki aynalar, onun yolu karıştırmasına neden olmuştu. Tam zamanında gelmişti, müdür konuşmaya yeni başlamıştı. Hemen kalabalığı yardı ve bir yere oturdu. Kürsüde konuşan kumral genç kadının müdür olması ilgisini çekmişti. Bu okulun müdürünü hep çok yaşlı bir adam olarak hayal etmişti nedense. Kadın çok narin beyaz bir elbise giymişti ve saçlarını topuz yapmıştı. "Evet gençler, öncelikle Yansımalar okuluna hoşgeldiniz !", kadının coşkulu çıkan sesiyle herkes alkışlarken Jisoo'nun gözü müdürün arkasında Jisoo'ya göz kırpan Profesör Daniel'e kaymıştı. O da gülümsemesiyle karşılık verdi. "Gençler, bu okulun normal olmadığını hepiniz biliyorsunuz, fakat bu okul tahmin edebiliceğinizden daha da tuhaf ve ben şimdi sizin kafanızı şişirmeyeceğim. Hocalarınız derslerde sizi uyaracak ve size gerekli bilgileri verecek.", yanındaki kızın fısıldamasıyla Jisoo dikkatini ona verdi. "Aynan çok güzelmiş."
Kızıl pembe saçlı kız ona bakarken aklına Profesör Daniel'ın dedikleri geldi hemen aynasını ters çevirdi. "Teşekkürler."
"Ben Chaeyoung. Park Chaeyoung.", gülümsedi. "Ben de Kim Jisoo." , ilk başta utangaç gözüken kız sonradan susmak bilmemişti. "Aslında bir koreli ile tanıştığıma sevindim çünkü diğerleri hep birbirine benziyor. Ama duyduğuma göre sınıflar bölgelere göre olacakmış, o yüzden sorun yok.", başıyla onayladım ve dikkatini tekrardan müdüre verdi.
"Ben Jessica, ama siz bana kısaca Jess diyebilirsiniz. Ama bilemedim şimdi çok mu resmiyetsiz olur. Neyse siz bana Bayan Jessica diye seslenirseniz olur.", Madame Lesvigne'nin Bayan Jessica'ya fısıldamasıyla "Görüşürüz Gençler, hepinize şans diliyorum !", diyip kürsüden indi, yerine oldukça şişko ve kel bir adam çıktı. Nedense heyecanlı gözüküyordu "Merha-aba ben Cedric, sınıfınızı kapı-ıya astığımız kağıtlardan öğrenebil-ir , yatakhanede özellikle kalm-mak istediğiniz birileri va-varsa da yanıma gelip söyleyebilir-irsiniz.", Jisoo Cedric'in kekeme hastası olduğunu anlamıştı.
Ona seslenilmesiyle arkasını döndü; "Jisoo !", bu Lisa ve Jennie'ydi. Jennie yine bir şeye sıkılmış gözüküyordu. "Düşündüm de biz üçümüz kalabiliriz, ne dersin ?", dediğiyle Jisoo sevindi; "Olur."
Göz ucuyla onları izleyen Chaeyoung'a baktı. "Kızlar bu Chaeyoung, biz de yeni tanıştık.", Lisa ve Jennie de Chaeyoung'la tanıştığından sonra dördü birlikte kalmaya karar verdiler.
Arka taraftan bir çocuğun bağırmasıyla herkes o tarafa baktı. "Profesör Cedric, Taehyung'un aynasında bir sorun var !"