3/3

1.5K 130 155
                                    

.
.

Odada yüksek sesli ancak sakin sayılabilecek bir müzik çalıyordu. Güneş çoktan batmış, hava laciverte bürünmüştü. Dört bir yanı aynalarla kaplı odanın içinde tişörtsüz ve terli beden kendi özgün hareketlerini sergiliyordu. Kaç saattir burada olduğunu ya da ne kadar aralıksız dans ettiğini bilmiyordu. Yalnızca, kendini iyi hissediyordu ve tamamen tükenene kadar durmayı aklından bile geçirmiyordu.

Yoongi ile şirkette geçirdikleri zamanın üstünden çoktan bir buçuk hafta geçmişti. Öfkeliydi. Öyle ki, yaşadıkları şeylerden sonra sürekli bir arada olmak isteyenin yalnızca kendisi olduğunu düşünüyordu.

İstese numarasını bulması saniyelerini bile almazdı ancak, bir şeyler yaşanmıştı ve artık adım atması gereken tarafın Yoongi olduğunu düşünüyordu. Günlerdir kendisini sabahın köründe pratik odasına atıyor, canı çıkana ve bayılacak hale gelene kadar dans ediyordu.

İlk başlarda her dakika telefonunu kontrol etse bile geçen günlerin ardından bir şey beklememeye ant içmiş gibiydi. Yoongi resmen ortadan kaybolmuştu. Jimin ise onun için yalnızca bir heves olduğunu düşünüyordu. Kırılmıştı biraz, yine de bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu.

Müzik çalmaya devam ederken bedenini tükenmişlikle çantasının olduğu yere sürükleyip, şişesinden birkaç yudum su içti. Kenara fırlattığı tişörtünü terli olmayı umursamadan üstüne geçirip, kendini yere attı. Baygın bakışlarını tavana sabitlemişti. Odadaki loş ışık neyseki gözlerini rahatsız etmiyordu. Yinede yorgunlukla kolunu gözlerinin üstüne denk gelecek şekilde yüzüne kapattığında müzik bitmişti.

Genç beden sesli bir nefes alıp vücudunu yerden kaldırdı. Biraz daha çalışabilecek kadar enerjisi olduğuna kanaat getirip müzik sisteminin yanına gideceği sırada bir köşeye fırlattığı telefonundan gelen titreşim sesi adımlarını durdurmuştu.

Nasıl olduğunu bilmiyordu ancak, arayanın kim olduğu çoktan beyninde yanıp sönüyordu. İçindeki volkanlara karşın yüzünde tek bir mimik bile oynamadan yavaş adımlarla telefonuna doğru ilerledi. Ekrana baktığında rehberine kayıtlı olmayan bir numara ile karşılaşması onu şaşırtmamıştı. Yanıtla tuşuna basıp kulağına götürmesine rağmen sesini çıkarmadı. Arayan kişi hiç bir hareketlilik olmadığını fark ettiğinde içinde tuttuğu derin nefesi bırakıp kelimelerini toplamaya çalıştı.

"Sinirlisin bana değil mi?" Hala terli olan çocuğun dudaklarından alaylı kıkırtılar döküldü.

"Bilmem, öyle miyim?" Verilen cevap üzerine hatta sessizlik oluştu. Dinlenen birkaç nefes, bir-iki hızlı kalp ritmi sonrası Yoongi nihayet konuşmuştu.

"Sinirlisin, biliyorum ama geçerli sebeplerim var. Açıklamama izin verecek misin?" Jimin hiçbir zaman yargısız infaz yapan birisi değildi. Bir nedeni var diyorsa kurmaca bir şey olmadığını sesini duyduğu andan beri anlamıştı zaten. Belki de sadece inanmak istemişti fakat aklı bunu ayrıt edemeyeceği kadar karışıktı.

"Bana geçerli bir neden ver ve artık sana sinirli olmayayım." Yoongi sesindeki imayı fark ettiğinde kendini kasmayı bırakmıştı. Oturduğu rahatsız sandalyede biraz aşağıya kayıp, bacaklarını önündeki masaya uzattı. Bakışlarını bir saniye olsun önündeki bilgisayardan ayırmıyordu.

"Toplantıya katılabilmek için babama ve anneme bir tatil ayarlamıştım. Oğullarını işin başında görmek onları gururlandırmış olacak ki dönüşlerini ertelediler. Birkaç saat önce geldiler ve ben soluğu seni ararken aldım. Seninle patron koltuğunda sevişmeyi ben de isterdim ancak bu sefer daha farkı olması gerektiğini düşündüm." Jimin yapılan açıklamadan sonra ağzını bile açmadı. Telefonu açtığı yerde ayakta dikilmeyi kesti ve adımlarını solundaki aynalı duvara yönlendirdi.

ma dernière gorgée ¦ yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin