.
.Min
.
.Bugün perşembeydi. Park Jimin ile aramızda bir şeyler yaşanalı üç gün olmuştu. Şimdi ise duştan çıkıp saçlarımı kurutuyordum. Yaklaşık bir buçuk saat sonra alenen davet edildiğim toplantı başlayacaktı ve ben en iyi şekilde hazır olmalıydım.
Giysi odamda öylece durmuş ve ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. En sonunda askıya özenle asılmış bir gömleği gözüme kestirmiştim. Altıma klasik bir kumaş pantolon giyip sol tarafımda asılı olan ceketlerden birini de pantolonun içine soktuğum gömleğin üstüne geçirdim. Belime de rastgele -tamam, bu yalandı- bir kemer geçirdikten sonra uygun olan bir ayakkabıyı da giyip kendi odama geçtim.
Gri saçlarım kendiliğinden dalgalanmıştı. İyi göründüğüne karar verip çeşitli aksesuarların olduğu çekmecenin oraya geçip gerekli şeyleri taktım. Elim kenarda duran far paleti ve siyah kaleme gittiğinde gerektiği kadar makyaj yapmış, kuru dudaklarıma nemlendirici sürüp bir cebime atmıştım. Kendime aynada göz gezdirdim.
Yeteri kadar iyiydi sanırım.
Daha fazla oyalanmadan telefonumu, cüzdanımı ve araba anahtarını da alıp çıktım evden. Arabayı çalıştırmadan radyoyu açıp saati kontrol etmiştim. Yetişirim gibi görünüyordu. Gerçi toplantı çokta umurumda değildi. Oraya gitme sebebim başka olduğundan para peşinde olan insanların gereksiz yere birbirlerini gömmeye çalışmaları ilgi alanıma girmiyordu. Sadece Park Jimin kendine güvenerek, alaylı gülümsemesiyle özenle seçtiği kelimeleri ile cümle kurup, karşındakini yanıtsız bırakacak şekilde konuşurken feci halde güzel oluyordu.
O partide, o konuşmasını duyduğum ilk andan itibaren onu deli gibi istiyordum. Sadece cinsel bir arzu değildi. Öyle başlamıştık belki ancak onun da bunun farkında olduğundan emindim. Ben ona bakarken gözlerim nasıl parlıyorsa o da bana bakarken bir o kadar parlıyordu. Ben ona bakarken dağılıyorsam eğer o da bana bakarken yıkılıyordu. Fazla güzeldi ve güzelliği öylesine kutsaldı ki bana çok güzel bakıyordu.
Kısacası kendimi uçurumdan aşağıya gözüm kapalı bırakıyordum.
Şikayetim mi? Asla yoktu.
Arabayı park edip indiğimde karşımdaki holdinge adımlamıştım. Danışmadaki kadın beni yönlendirilmek amacıyla önden giderken çalışanlar bana bakıp işlerine dönüyorlardı. Belli bir disiplin ve düzen olması güzeldi. Herkes sınırları biliyordu en azından.
Asansör 24. katta durduğunda inmiş ve toplantı odasına adımlamıştık. Kadın kapıyı benim geçmem için araladıktan sonra izin isteyerek yerine dönmüştü. İçeri girdiğimde en baştaki iki koltuk ve masanın sol tarafında kalan ortalarda bir sandalye dışında her yer doluydu. Yavaşça aslında babam için ayrılmış ancak ben onu temsilen geldiğimden benimsediğim sandalyeye oturdum.
Yaklaşık 13 kişi barındıran masanın etrafındaki yüzler önce şaşkınlıkla bana bakmış, ardından da samimiyetsiz gülümsemeleriyle selam vermişlerdi. Beni beklemedikleri belliydi. Ben de kendimi toplantı salonunda beklemiyordum gerçi. Daha çok Jimin'in üzerinde terli bir şekilde ve belki bir deri koltukta?
İş yeri fantezisi fena bir fikir değil gibiydi.
Geçen 5 dakikanın sonunda kapı aralanmış, önde bay Park ardından ise burada bulunma sebebim içeri girmişti. Babası ayağa kalkmış katılımcıları selamlarken Park Jimin elindeki dosyaya bakıyor, etrafıyla ilgilenmiyordu. Beni davet ettiğini unutmuş olmalıydı ya da geleceğime ihtimal vermemişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/174841927-288-k239980.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ma dernière gorgée ¦ yoonmin ✓
Fanficthree shot / smut / amatör bir yazım / switch! . park, min'e yardım eder. min ise bu yardımı karşılıksız bırakmaz. . f,y; @Olesiea