Prolog

183 8 0
                                    

Sevgilimin beni elimde çiçeklerle kapı dışarı etmesi kısmına sonra değinebilirim. Bu noktaya nasıl geldik tam emin değilim ama her şeyin nasıl başladığını çok net hatırlıyorum

Bir gün iş çıkışı arkadaşlarım yeni açılan puba gitmek için ısrar ettiler ki çok büyük bir çaba harcamalarına da  gerek yoktu çünkü onunla tanışana kadar sonsuza kadar sevgi besleyeceğim tek şeyin alkol , ah belki bir de annem, olduğuna emindim.

Birkaç şişe biradan sonra ise kendimi tuvalete atmıştım. İşlerini mükemmel bir şekilde yürüten böbreklerime şükürler olsun henüz doğru düzgün çakır keyif bile olamadan pantolonumun düğmelerini açmaya başladım. Pisuvara ulaşmama bir adım kala aletim elimdeyken kabinlerden birinin kapısı açıldı ve sahte öksürük sesleri yükseldi.

Çabucak o bir adımı atıp bedenime tutmakta zorlandığı atık sıvıyı bırakması için izin verirken konuştum: "Belki de kabinden çıkar çıkmaz pisuvardaki insanları dikizlememelisin adamım."

Artık lavoboda olan adam keyiflice kıkırdadığında ise suratımı ona döndüm. Aynadaki aksine sadece bir an için bakmıştım, o anı anlatmak için hangi kelimeleri kullanmam gerektiğini bilmiyorum bile ama bir sonraki an için çok iyi olan tek bir kelime  biliyorum: Lanet.

Birkaç sarı damla beyaz spor ayakkabılarıma ve fayanslarla buluştu, ağzımdan kısık sesle bir küfür kaçtı ve uzun ince figürlü çocuk yanıma geldi. Aynı kıkırdamayı kulağımın dibinde duyduğumda ağzına bir tane çarpmak istedim çünkü ,özellikle de tuvalette, bu şekilde insanların dikkatini dağıtmaya hakkı yoktu.

"Ihm, sanırım bu benim hatam."

Evet, elbette senin hatan.

Ona olan tüm kızgınlığımı gösteren sert bir yüz ifadesi takınmaya çalıştım ama bunu kaç saniye başarabildim bilmiyorum. Çünkü minik çantasından bir ıslak mendil çıkarıp önümde dizlerinin üstüne çökmesi pek uzun sürmemişti, bu sırada da o çiş damlalarını damlatan penisim hala dışarıda ve yüzüyle pek de uzak bir mesafede değildi evet.

"N-ne yapıyorsun ya?" O gayet ciddi bir şekilde elindeki ıslak mendille ayakkabılarımı silerken sordum. 

"Ne yapıyor gibi gözüküyorum?" Kafasını kaldırıp bana gamzeli bir sırıtış sundu. O suratı başka bir zamanda görsem tatlı ve masum olduğunu düşünebilirdim. Ama lanet çocuk hala dizlerinin üzerindeydi, koyu pembe dudakları kasıklarımdan birkaç santimetre uzaktı ve ben kendimi sertleşmediğime ikna etmeye çalışıyordum.

Sonuç olarak sırıtışı daha sinsi bir hal aldı elindeki ıslak mendili pisuvara fırlattıktan sonra ise iki eliyle beni sardı. Arkadaşlarımla yemek yediğim restaurantın tuvaletinin ortasında reşit olduğundan emin bile olmadığım bir oğlan çocuğunun beni emmesine izin vermeyecek kadar oto kontrole sahiptim.

Bu yüzden onu düzgün bir şekilde ayaklarının üzerine kalkmasına bile izin vermeden çıktığı kabine geri sürükledim, içeri girdiğimiz an ise kapıyı kilitledim . Çocuk yere kapaklanmamak için koluma sıkıca tutunurken tekrardan kıkırdadı.

Beynimin alarm verircesine tekrar ettiği cümle sinirli sesimle tuvalette yankılandı: "Ben gay değilim!"

Çocuk tekrardan önümde dizlerinin önüne çökmeden önce umarsızca omuz silkti. "Ben de değilim."

PenguenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin