"Senden nefret ediyorum! Sana daha fazla katlanamıyorum!"
"Sanki ben sana çok bayılıyordum seni aptal! Minhyung olmasaydı çoktan Youngjin'in yanına taşınmıştım."
Kadın karşısındaki adama bakıp dalga geçercesine güldü. Karşısındaki sanki 18 yıllık kocası değilmiş gibiydi. Ne ara evdeki oğullarını unutup kavga edecek duruma gelmişlerdi? Ne ara birbirlerine bu kadar saygısızca hitap edecek hale gelmişlerdi? Ne ara birbirlerine bu kadar yabancılaşmışlardı?
"Vay be, artık yüzüme karşı beni aldattığını rahatlıkla söyleyebiliyorsun. Artık emin olmak için seni o kadınla yatakta basmama bile gerek kalmadı. Utanmasam önümde bile yaparsın, değil mi?"
Adam kendini tutamadı ve karşısındaki kadını ittirdi, kadın dengesini son anda duvara tutunarak toparlayabilmişti ve bununla birlikte siniri de en
tepe noktaya vurmuştu. Tutunduğu duvara bitişik duran açık vitrinden bir vazoyu kaptı ve kocasına fırlattı. Adam ne yapacağını şaşırmış ve kıl payıyla üzerine doğru uçan vazodan kurtulmuştu. Şimdi ikisi de delirme noktasındaydı.
"Senden nefret ediyorum! Keşke hiç tanışmasaydık ve Minhyung'u da hiç yapmasaydık! En azından senin gibi bir babası olacağına hiç doğmamış olurdu! Senin yüzünden okuldakilerden bile zorbalık görüyor çünkü babasının öğretmenlerinden biriyle birlikte olduğunu biliyorlar! Şimdi defol bu evden!"
Üst katta anne ve babasının bağrışmalarını dinlerken bir yandan da sırt çantasını topluyordu Minhyung. Artık bu eve dayanacak takati kalmamıştı. Anne ve babasına, onların kavgalarına daha fazla kavgalarına katlanacak hali yoktu. Lee Minhyung daha 16 yaşındayken hayattan bıkmıştı.
Evet sevgili anneciğim ve babacığım. Ben de hiç doğmamayı dilerdim. Sizin gibi berbat ebeveynlerin çocuğu olmaktansa doğmamayı tercih ederdim. Sizin çocuğunuz olacağıma hayatım boyunca yalnız kalmayı tercih ederim ben.
Kapının çarpılmasıyla irkilerek olduğu yere çöktü Minhyung. Babası annesinin çığlıklarından bıkıp evden çıkmış olmalıydı. Minhyung bunun ardından olacakların sırasını gayet iyi biliyordu. Birazdan komşuları gelecek ve annesini gürültü konusunda uyaracaktı. Annesi ise o kibar ve sahte gülümsemesiyle komşuyu başından def ettikten sonra akşam vardiyasındaki işine hazırlanmak için odasına çekilecekti. Yarım saat içinde de hastaneye yetişebilmek için evden çıkacaktı. Neredeyse her gün aynı şey oluyordu, bu kavgalar Minhyung için de rutine bağlanmıştı.
Minhyung çantasına yedek su şişesini ve fenerini de tıktı ve fermuarı kapattı. Çantası ağzına kadar dolmuş ve sırtını ağrıtacak kadar da ağırlaşmıştı ama içindeki her bir parçaya ihtiyacı vardı. Sonuçta evden kaçıyordu. Planı çocukça da olsa iş bulana kadar çantasındaki atıştırmalıklardan yiyecek, biriktirdiği komik miktardaki paradan harcayacaktı. Bu çanta hayatta kalması için gerekli olan bütün ihtiyaçlarını taşıyordu. Ve ne yazık ki daha ağırını da taşıyamayacağı için yanına sadece bir sırt çantası almak zorunda kalmıştı. Şehre gidecek, elinden geldiği kadar hızlı bir şekilde iş bulacak ve para kazanmaya başlayıp eve çıkacaktı ama o zamana kadar sokaklardaydı ve bundan birazcık bile korkmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAIRY LIGHTS
Fanfiction✦ Markhyuck (Mark Lee x Lee Donghyuck), Fantastik, 7019 ✦ #NEOCITYFEST2019 | © neocityfest