ay bu bölümü çok çok çook büyük bir hevesle yazdım, lütfen siz de çok beğenmiş olun olur mu? bölümün sonunda da fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın! ayrıca birazcık, bakın çok değil azıcık yorum istiyorum bu bölüme özel, bu yüzden şimdiden parmaklarınızdan ve gözlerinizden öpüyorum!!!
keyifli okumalar 💜
-
sabahın köründe taksiye binerek hayallerimi süsleyen, ama artık sahip olamadığım evin yolunu gözlerimle arabanın camından takip ederken berbat hissediyordum. moralimi hiçbir şey düzeltemeyecek gibiydi, bir de her şeyin üstüne yoongi yanımda bulunarak bana destek olmuyor, neden söylediğini anlamadığım şeyleri söyleyerek kalbimi daha fazla kırıyordu.
onu hiç bana böyle karşı çıkarken görmediğim için fazla kırık, içim buruk hissediyordum ve davranışları hiç kendi gibi gelmemişti o mesajlarından sonra. aslında o eve giderek yeni sahibiyle konuşacağımı tahmin ediyor olmalıydı, hatta o da bunu istemeliydi fakat işler hiç de istediğim gibi gitmemişti. yapacağım şeyi utanç verici bulmuş, benimle gelmeyi reddetmişti. belki buna karşılık olarak ağır konuşmuş olabilirdim ama hakediyordu. bu evi ne kadar istediğimi biliyordu, hayallerimi süsleyen evdi resmen ve elimden kayıp gitmesine izin vermişti. her şey çok anlamsızdı.
kısa bir süre sonra eve ulaştığımızda titrek bir nefes döküldü dudaklarım arasından ve taksiye parayı ödeyerek kendimi dışarı attım. bembeyaz ev ve krem renginin kapladığı detayları gözümü öyle süslüyordu ki hayranlıkla bakıyordum karşımdaki yapıya. uykumun getirdiği sersem adımlarla hafif sarsıntılı adımlarım ile eve doğru yürümeye başladığımda her şey benim için büyük bir yavaşlıkla gerçekleşiyordu.
kenarları beyaz ve diğer ayrıntılarının krem rengi olduğu kapının önünde durakladığımda berbat hissediyordum. yoongi olmadığı için bir dayanağım yoktu, ayrıca konuşacağım kişiyle de bu evde konuşmak beni de fazlasıyla üzüyordu. alt dudağımı istemsizce büzerken ayakkabılarıma bakmayı sürdürüyor ve kendime gelmeye çalışıyordum. eğer evi bize geri vermeyecekse yapacak bir şeyim yoktu, en azından hayatımın yeşermesini sağlayan yoongi ile beraberdim ve çok mutluyduk.
dolu dolu olmaya başlayan gözlerime karşın bir kaç küfür mırıldandım ve elimin tersiyle hızlıca silmeye başladım burnumu çekerken. kırpıştırdığım ve ıslanmasını engellediğim gözlerimi kapıya diktiğimde daha önceden farkedemediğim bir kağıt parçası ile karşılaşmış, çatmaya başladığım kaşlarım ile sarı, kare kağıt parçasını elime alarak tanıdık gelen el yazısını okumaya yeltenmiştim.
hayat bazen böyle sinir bozucu olabiliyor, değil mi park jimin?
bak bakalım içeriye girdiğinde evi satan alan kişiyi bulabilecek misin :)
yakışıklı, çekici, kızıl saçlı biricik âşkın; min yoongi~
çenemin yere değeceğini düşüneceğim kadar ağzım kocaman açılırken anlamsız anlamsız bir kapıya, bir de elimdeki kağıda bakıyordum. kendime gelememiştim ve gelebileceğimi de sanmıyordum, ortada neler dönüyorsa şaşkın şaşkın etrafa bakınmaktan başka hiçbir şey yapamıyor, bir şeylerin lafama dank etmesimi bekliyordum ama uyku sersemliğimden olacak ki bir gram olsun bir şey anlayamamıştım.
şans eseri kağıdın arka tarafında da bir şeyler yazdığını farkettiğimde meraklı bakışlarımla kağıdın arkasını çevirerek, havaya kalkmış kaşlarım ile yazılan şeyleri okumuştum.
şaşkın şaşkın etrafa bakmayı keserek içeri gir güzelim,
harika şeyler seni bekliyor (:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ✔
Fanfiction''Yıllar birbirini kovalıyor, ama sen yoksun... Verdiğin sözlere ne oldu? Beni bırakmak, ne zaman senin için bu kadar kolay hâle geldi?''