''anne, şimdi gitmek zorunda mısın ya?'' aynanın karşısında kendine çekidüzen veren annem, aynadan bana bir bakış attı ve söylemek istediğim her şeyi ağzıma geri tıktı.
''birtanem, bu habere ne kadar sevindiğimi bilemezsin ama şimdi gitmem gerekiyor. sonra zaten yoongi oğluşumla bol bol görüşürüz.'' annemin yoongi'den bahsederkenki ses tonu bile mutluluğunu yansıtıyordu ve bu da kollarımı göğsümde kavuşturup somurtmam için yetmişti. evet, annemle iyi anlaşmaları, özellikle o öğrendiğim olaylardan sonra çok güzeldi ama ona hâlâ birazcık kızgındım. evet, sadece birazcık. sonuçta elinde olmayan nedenlerden ötürü ayrı kalmıştık ve tanrım, onu deli gibi özlemiştim. süründürecektim elbet ama biraz yakın olmanın ne zararı olabilirdi ki?
''atıştırmalık bir şeyler var dolapta, isterseniz yersiniz.'' küpesini takarken gayet şık görünen annem bana doğru döndü ve bir şeyi sorgularcasına kaşlarını yavaşça havaya kaldırdı. ''kaç yıl oldu? 5 mi?'' diye sordu küpesini taktıktan sonra çantasını almak için koltuğa doğru ilerlerken.
titrek bir nefes verdim. kalbimin sızladığını hissediyordum. ''6 yıl oldu. kendince geçerli sebepleri varmış, ama haklı da. yine de bu çektiğimiz acıyı hiçbir türlü azaltmıyor. ona olan özlemimi de.'' sonlara doğru sesim kısılırken, utançla bakışlarımı kaçırdım. anneme bunları söylemek ayrı zordu ve sesimin çatlamasının başka bir sebebi olamazdı.
''bebeğim benim...'' annemin adım sesleri yaklaşıyordu, benim ise gözlerim yer ile iletişim hâlindeydi. ''gelmiş işte, şimdi burada. kocaman adamlar oldunuz ve artık daha mantıklı düşünebilirsiniz. birbirinize anlayış gösterin, tamam mı? artık berabersiniz.'' saçıma bir öpücük kondurduğunda minnettar bakışlarımı görmesi için başımı kaldırdım ve gülümsedim.
''seni seviyorum, anne.'' dediğimde usulca yanağımı okşadı ve başını iki yana salladı.
''ben de seni birtanem, şimdi gidiyorum. geç olmadan gelirim.'' son bir kez de saçımı sevdikten sonra, kaç yaşına gelmiş olursa olsun hâlâ alımlı olan hâliyle ayrıldı evden ve beni yoongi'nin birazdan bulunacağı o sessiz salonda yalnız bıraktı.
elim sarı, dağınık saçlarımda dolaşırken ben de saniyeler içerisinde evin içerisinde turlamaya başlamıştım ve ne yapacağımı bilmiyordum. ne tepki vereceğimi, ne konuşacağımı... kalbim nasıl hızlı atacaktı, dayanabilecek miydim hayallerimin büyük bir kısmını kaplayan âşkımın nasıl büyüdüğünü görmeye? aklımı seokjin'in görüntüsü doldurduğunda haksızlık ettiğimi biliyordum ama ona deliler gibi âşık olmadığımın seokjin de farkındaydı.
sadece seviyordu işte. eğer sevdiğiniz insan size şans veriyorsa bazen diğer durumlar umurunuzda olmuyordu ve seokjin de öyleydi. ona şans vermiştim ve o da, gerisini umursamıyordu.
ama taehyung haklıydı, her zaman da haklı olmuştu. min yoongi her daim aklımdaydı ve tek inkar etmediğim yer kalbim olabilirdi. deliler gibi âşıktım, şuan bulunduğu hâli ondan uzaklaşmamı zorlaştırıyordu ve yine ona çekildiğimi hissediyordum. çünkü kahretsin, çocuk geleceği görüyor olabilirdi, yakışıklılıkta zirveye ulaşmıştı.
''kafayı yememe şu kadarcık kaldı...'' kim inanırdı ki öğretmen olduğuma? hâlâ çocuk gibiydim ve bir oraya bir buraya gidip duruyordum. ''gelecek birazdan, burada olacak...'' ellerimi arkamda birleştirmiş bir şekilde oflayıp duruyor, arada alt dudağımı sertçe ısırıyordum. ''ne yapacağım, ne yapacağım? ya o ne yapacak? daha şimdiden kalbim deli gibi hızlı atıy-''
zil sesinin kulaklarımı doldurmasıyla olduğum yerde aniden sıçradım, bunu beklemeyen kalbim neredeyse duracak gibi olmuştu ve gözlerimi kısa bir süreliğine kapatmama sebep vermişti. gelmiş miydi şimdi, o muydu kapının ardındaki kişi? nasıl göründüğüme dair en ufak bir fikrim yokken saçlarımı istemsizce daha çok dağıttım ve koşar adımlarla kapının yanına gittim. nefeslerim derinleşmişti ve bilirsiniz, ya da nereden bileceksiniz ki işte, saçmalıyorum yine. yıllar sonra âşkınızı görmek karnınızda kelebeklerin uçuşmasına veya baş dönmesine sebep olabilirdi, daha görmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ✔
Hayran Kurgu''Yıllar birbirini kovalıyor, ama sen yoksun... Verdiğin sözlere ne oldu? Beni bırakmak, ne zaman senin için bu kadar kolay hâle geldi?''