Nazlı'dan
Sabah çok yorgun bir halde kalkmıştım yataktan. Ah! Başım çatlıyor! Telefonumu komodinin üstünden alıp saate baktım, 12.23 olmuştu! Oha! Ben bu kadar uyumuyorum. Tabii, hatırladım. Dün Yavuz abiyle Derya'nın düğünüydü. Çok yorulmuştuk hepimiz, dans edip, eğlenmiştik tüm gece. Yatağımdan kalkınca üstümü değiştirip camdan dışarıyı izledim biraz. Tam bir SonBahar havasıydı. Şuan Kasımın son günlerindeydik. Yağmur yağıyordu, gökyüzü ise bulutlu ve üzgündü... Benim gibi sanki yalnızdı. Dün düğüne sevdiğim adamla gitmedim. Ateş bir görevdeydi, yani en azından bana öyle söylemişlerdi. 6 ay bu adam ortada yoktu. Çok özlemiştim onu, evlenecektik biz. Evlenemedik bir türlü... Bu düşünceler aklıma gelince hep kızıyorum..her kese..her şeye.. Böyle ne kadar devam edecek kimse bilmiyordu. Babama sorduğumda "belki bir kaç ay, belki 1 yıl, belki 3 yıl" diyordu. Yani bildiğiniz Ateş'i belki de senelerce görmeyebilirim. Beni düşüncelerimden ayıran çalan telefonum oldu. Camın kenarından ayrılıp yatağımın üstünde olan telefonuma uzandım. Babam arıyordu.
Erdem: Kızım, günaydın. Uyandın nihayet!
Nazlı: Günaydın. Evet baba ya hala çok yorgunum, ayaklarım ağrıyor.
Erdem: E dün topuzla o kadar dans edince... - gülüyordu
Yüzümü buruşturup cevap verdim
Nazlı: Aşk olsun babacığım, kızına hiç mi acımıyorsun? Yavuz abim geldi mi?
Erdem: Geldi, geldi. Hepsi burda.
Tutuldum.
Nazlı: A-Ateş hariç.
Telefonun diğer ucunda bir süre sessizlik oluştu.
Erdem: Bak Nazlı, anlattım sana, çocuk gör-
Nazlı: Tamam, baba. Anladım. Biliyorum, görevde. Bir anlık oldu yani, bir garip oluyorum her seferinde, özür dilerim.
Erdem: Anlıyorum, kızım, toparla kendini, şimdi git kahvaltını yap. Görüşürüz.
Nazlı: Emredersiniz! -dedim gülerken- Kendine iyi bak. Görüşürüz.
Telefonumu tekrar yatağa attım. Bügün evde takılacaktım, hiç dışarı çıkacak halim yoktu. Melisa da yoktu artık. Yani kız çalışmaya başlamış, bize yük olmak istemediğini söyleyip bir ev kiralamıştı. Aslında ne kadar ısrar etsek de hanımcık inatçı çıktı. Melisa'nın evi bize çok yakındı, yani tam 5 dakikalık yoldu. Neyse, şuan TV izlemeye koyulmuştum. TV izleyip, keman çalıp, telefonumla uğraşıp, dünkü fotoğraflara bakıp günümü geçirmiştim. Saat 10du. Birden kapı çalınca yerimden sıçradım, delikden babam olduğunu görünce gülümseyip kapıyı açtım.
Nazlı: Hoşgeldin, babacığım!
Babam içeri girerken cevap verdi.
Erdem: Hoşbuldum kızım.
Tedirgin görünüyordu. Ben de merak edip direkt sordum.
Nazlı: Baba, kötü görünüyorsun. Bir şey mi oldu yoksa?
Erdem: Nazlı, gel oturalım şöyle.
Ben de artık endişelenmeye başlamıştım. Ne oluyordu? İkimiz de koltuklara oturduk. Karalarımı gözlerine kenetleyip sanki bir şey hissedermiş gibi bakıyordum babama.
Erdem: Bak Nazlı, biliyorsun, Ateş görevde. Bu 6 ay ben ve timdeki çocuklar onunla hiç konuşmamış, sadece hayatta olup olmadığını öğreniyoruz, o da saatine taktığımız bir çipden. Ama bilgileri istihbarat komutanlığına gönderiyor.
Kalbim sanki durmuştu. Yoksa korktuğum şey mi? Hayır. Hayır, Ateş şimdi şehit olamaz.
Erdem: Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ya-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🦋🔥YANARIZ🔥🦋 {NazAt}
Fanfic-Nazlı'sını orada nasıl bırakıp başka kadınla evlenir hala aklı almıyordu. -İnsan sevdiği adamın başkasıyla evlenmesine nasıl anlayışla bakabilir ki? ~~Finalden devam.