He Ran: bir dakika.. Sen beni hiç fark etmedin bile nasıl hem adımı hem de numaramı bilebilirsin ki?!
Kim Seokjin: birincisi seni fark etmeyecek kadar kör ve salak değilim. İkincisi aynı sınıftayız ama sen beni hiç fark etmedin çünkü en ön sırada oturup gözleri tahta ve defter arasında gidip gelen inek tiplerdensin.
He Ran: numaramı nasıl bulduğunu hala söylemedin. Evet herkesin nefret ettiği inek tiplerdenim ve numaramı kimseye vermedim.
Kim Seokjin: evet vermedin ama bilgisayar mühendisliği okuyan arkadaşım var ve numaranı bulması yaklaşık 5 dakikasını aldı.
He Ran: peki neden numaramı bulma gereği duydun?
Kim Seokjin: hergün beni evime kadar takip ediyorsun ve ben eve girince geri dönüyorsun. Ama bugün yoktun. Ayrıca nasıl bu kadar rahat konuşuyorsun sen?
He Ran: sanırım bir daha seni görmeyeceğim için ve bugün neden seni takip etmediğimi merak etmesen daha iyi. Bir de beni seni hergün evine kadar takip eden kız olarak değil sınıftan inek tipli bir kız olarak hatırla olur mu?
Kim Seokjin: neden veda eder gibi konuşuyorsun?
He Ran: Veda ediyorum çünkü?
Kim Seokjin: Neyse ben bir sapıktan başka bir şey kaybetmem ama merak ettim nereye gidiyorsun?
He Ran: ilk olarak ben sapık değilim, ikinci olarak da seni ilgilendirmez.
Kim Seokjin: sapık olmasan niye hergün beni evime kadar takip edesin ki? Ayrıca nereye gidersen git seni elimle koymuş gibi bulabilirim sadece kibarlık yapıp sormak istedim.
He Ran: bulamazsın ve yine söylüyorum BEN SAPIK DEĞİLİM!
Kim Seokjin: yeteneklerimi sorgulama ve benimle ters düşme He Ran. Tavsiye etmem. İyi geceler...
Ne demek istemişti ki bu şimdi. Telefonun ekranını kapatıp tekrar cebime yerleştirdim. Soğuk ve karanlık çatı katının büyük ve siyah kapısı birden hışımla açıldı. Annem telaşlı gözlerle bana bakıyordu ve nefes nefese kalmıştı. Bana doğru koşup kolumdan tuttu ve beni sürüklemeye başladı. Aşağıya yaklaştıkça sesler artmaya başladı. Merdivenlerin yarısına geldiğimizde biri babamı merdivenin yanındaki duvara fırlattı. Şok olmuş bir şekilde babamın kanlı ve boğazı parçalanmış cesedine bakıyorduk. Annem tekrar beni sürüklemeye başladı ve tam kapıyı açacakken biri önümüze geçti. Ellerinde kanlar vardı. Babamın kanı mıydı ?.. Annem korkmuş bir şekilde beni arkasına alarak adamdan uzaklaştı. İlk defa annemin benim için kendini feda etmeye hazır olduğunu fark ettim. Neler olduğunu anlamamış bir şekilde bir anneme bir de elinde babamın kanı olan adama bakıyordum. Yüzündeki pis sırıtma ile anneme gözlerine dikmiş üzerimize doğru yürüyordu. Ayağım bir şeye çarptı ve dönüp arkama baktığımda... Bu kardeşimin cesediydi... Tam o an ellerinde babamın ve kardeşimin kanı olan adam pis sırıtmasını soldurmadan ve annemden gözlerini ayırmadan şu cümleyi kurdu:"Beni hatırladın mı, Mary?"