5

1.2K 88 38
                                    

🔞

Hiç istemeyerek kapının zilini çaldığımda açılması için çok beklemedim.

Birkaç gündür kendimi bugün için hazırlıyordum, çünkü bilirsiniz; beklentimi en aza indirmem gerekliydi, ayrıca oldukça isteksiz olduğumdan da öncelerimi ve aldığım zevki düşünmemeye çalışıyordum.

Ah, bundan kesinlikle nefret ediyordum. Ondan kesinlikle nefret ediyordum! Ve bunu bu hâle düşürdüğü için nefretim daha da artıyordu.

Kapıyı açtığında beni beklediği belliydi, karşısına çıktığımda şaşırmamıştı. Saçlarının nemli oluşu dikkatimi çektiğinde, "Benim için mi hazırlandın?" diye sordum ancak o hiçbir şey demeden evin içinde ilerledi ve merdivenleri uyuşuk bir şekilde tırmanmaya başladı.

Anneme, ders çalışmaya gidiyorum, diye söylediğimden yanıma aldığım çantamı kapının kenarına bırakıp onun peşinden gittim. Evlerine ilk kez geliyordum ama bunu pek önemsemiyordum. Şu işi bir an önce bitirip gitmek en iyisiydi.

Merdivenleri çıktım ve soldaki açık duran ikinci kapıdan hemen Hoseok'un arkasından girdim. Evde kimse yoktu ancak yine de kapının açık oluşundan rahatsız olacağımı bildiğim için kapıyı kapattım ve karşıma kocaman bir poster çıktı.

Just Dance Dans Akademisinin bir posteri yerine çıplak bir kadın posteri görseydim daha az hayrete düşerdim.

Başımı çevirdiğimde çalışma masasının üzerinde de birkaç kupa gördüm ve bunlar da dans etmekle alakalı şeylerdi. Daha önce Hoseok'un dans ettiğini bilmiyord-

Beni hızlıca bileğimden tutup –resmen- yatağa fırlattığında neye uğradığımı şaşırdım. Hemen üzerime çıkmıştı. "Zaman kaybediyoruz." Dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve onlara eziyet ettiğini dürüst bir şekilde söyleyebilirdim. Dudaklarımı öpmekten çok emiyordu ve ara ara dilini üzerinde gezdiriyordu. Kollarım yastığın iki yanında öylece dururken her ikimiz için de bu eziyeti kesmeye karar verdim ve dili için dudaklarımı aradım. Artık dillerimiz buluşmuştu, ondan yoğun bir mentol kokusu alıyordum, bunun dışında vücudundan yayılan vücut şampuanının kokusu da çok keskindi. Dili, damağımı yokladığında inlediğimi fark edince kaşlarımı çattım. Öpüşmekte oldukça iyiydi, inkâr edemezdim ve bundan keyif de almıştım.

Bir eli hemen yanımda dururken diğeri de tişörtümün içinden tenimi okşuyordu. Eli bedenimde üst kısımlara kaydıkça tişörtümün biraz daha açıldığını tenimin ürpermesi ile hissediyordum.

Dudaklarımızı ayırdığında soluk soluğa bir haldeydim ve onun da benden bir farkı yoktu. İki yanımda duran ellerimi ne zaman yüzüne yerleştirdiğimi hatırlamıyordum bile. Yüzündeki yaramaz ifadeyi izlerken aklından geçenleri tahmin etmek biraz zordu. Yeniden üzerime eğilip dudaklarımı öptüğünde bu, eziyetten çok bir zevkti benim için ancak dudaklarımda çok oyalanmadan çeneme doğru ıslak öpücükler bırakmaya başlamıştı. Çene hattımdan boynuma indiğinde öpüşmemizin bu kadar kısa sürmesine içten içe üzülmeye başladım.

Yüzümü çevirip ona daha fazla alan tanıdım ve tenimi emmeye devam etti. Her dokunuşunda altdudağımı ısırıyordum. Parmaklarımı nemli saçlarına daldırdım ve onları çekiştirdim. Tişörtümün yakasını çekiştirip köprücük kemiğim üzerindeki tenimi dişlerinin arasına aldığımda nefesimi dişlerimin arasından koyverdim.

Üzerimde doğrulup tişörtümü çıkardı. Gözleri bir an için tenimde gezinirken ben de onun yüzünü izledim. Dudağının hemen üstünde bulunan beni daha önce görmemiştim ve bu mesafede onu rahatlıkla fark edebiliyordum.

Yeniden üzerime kapandı. Islak öpücükleri boynumdan karnıma doğru yal alıyordu. Arada diliyle uzunca tenimi yalayıp titrememe neden olduğunda ona haksızlık ettiğimi düşündüm. Gerçekten sevişmekte iyiydi.

Öpüşüne karşılık vermek ve saçlarını çekiştirmek dışında bir şey yapmayıp pasif kaldığımı fark edince tişörtüne uzandım ancak tişörtünün eteklerini tuttuğumu fark edince benim yerime kendisi soyundu.

Onu soymama bile izin vermemişti.

Bedenimde biraz daha aşağıya kaydığında karnıma dudaklarını uzunca bastırdı ve pantolonumu, iç çamaşırım ile birlikte çıkardı. Oldukça hızlı ilerliyordu ve bundan memnun değildim. Zevk almak istiyordum çünkü eziyete çevirmek istemiyordum ancak o bir an önce oldubittiye getirmek istiyordu. Aynı benim kapıdan içeri girerken düşündüğüm gibi.

Kendini de soyduğunda yan tarafıma uzanıp komodinden bir lube şişesi ile bir paket prezervatif çıkardı.

"Her zaman oradalar mı?" diye sordum. Onun gibi birinin ailesinin kolaylıkla erişebileceği yerlere bunları koyacağını sanmıyordum.

"Yakın zamanda kullandım." Lube şişesindeki jeli parmaklarına sıktı ve onu dağıttı. Bacaklarımı araladığımda jelin soğukluğunu deliğimde hissedince ürperdim. Önce tek parmağını içime daldırdı. Bir süredir birinin altına geçmediğimden olsa gerek bu bile canımı acıtmıştı. Yüzümü buruşturduğumda ikinci parmağı da içimdeydi. Deliğimi genişletmeye çalışırken yüzüme eğildi. "Senden önce bu yatakta başkası ile olmuş olabilirim," dediğinde beni sinirlendirmişti. Elimi ensesine atıp onu kendime çektim ve var gücümle öptüm.

"Çok konuşuyorsun."

Karnımda oluşan karıncalanma hissi artarken parmaklarını çıkarıp prezervatifi kendine taktı ve jeli bu sefer onun üzerine sıktı. Kendime doğru çektiğim bacaklarımın arasına yerleştiğinde dizlerinin üzerinde kalmaya devam ederken onu içimde hissettim. Kendimi ilk başta kassam da içime girdikçe alışıyordum. Ellerini dizlerime yerleştirip git-gellerini yapmaya başladı. Altımdaki çarşafa sıkıca tutundum.

Kendime dokunma istediğim her hareketinde biraz daha artıyordu. İsmini inlediğimde bundan utandım. Onun da bunu fark ettiğini gözlerimiz buluştuğunda anladım. "Hoseok daha... hızlı," dedim sanki ilk seferde de ona seslenirken ağzımdan inlemem kaçmış gibi. "Senden önce gelmek istemiyorum."

Bunun üzerine ağırlığını üzerime verdi ve bir süre öpüştük. Dudakları ile yeniden buluştuğum için cennetime gelmiş gibi hissetmiştim. Başını boynuma gömüp üzerimde hareket ederken ikimizin arasında kalan uzvum da bu hareketten işini görüyordu.

Tenin tene çarpma sesine artık kulağımın dibindeki Hoseok'un sesi de eklenmişti. Çarşafa tutunan parmaklarım acıdığı için çarşafı bırakıp kollarımı boynuna sardım. Oldukça güzel görünen tenine birkaç yara izi bırakmaktan gocunmazdım.

Boynum ile omzum arasındaki bir yeri sertçe ısırdı, ardından bir titremeyle içime geldi ve ben de kendimi bıraktım.

Dudaklarım kurumuş, kendimi oldukça terli hissediyordum. Hoseok içimden çıktı ve kendini yan tarafıma bıraktı. Artık içerisi sadece soluk seslerimiz ile yankılanıyordu. Samimi bir şekilde bundan oldukça zevk aldığımı söyleyebilirdim ama bunun nedeni kendimi birkaç gündür kimseye sunmamamdan mıydı yoksa Hoseok'un gerçekten iyi olmasından mı emin olamıyordum. Yine de o iyiydi.

"Neden hâlâ gitmiyorsun?"

Yan tarafıma döndüğümde terden nemi artan saçlarının tutam tutam alnına düştüğünü görsem bile söylediği sinirime dokunmuştu.

"Neredeyse içime bir kuyu kazdın. İzin ver de kendime geleyim." Bakışlarımı tavana dikip yutkundum. Gülme sesi hemen yanımdaydı ve... güzeldi. Beni sinir etse de, ondan nefret etsem de onu övmekten kendimi alamıyordum.

"Ben de ikinci sefer için bekliyorsun sandım," dediğinde hızla ona döndüm. Buna hayır demezdim.

"İkinci sefer mi?" Hızlıca sorduğumda yeniden üzerimdeydi. Ellerim, sanki ait oldukları yer orasıymış gibi yine yanağına yerleşmişti.

Dudaklarımızın kısa bir buluşmasından sonra geri çekilip gözlerime baktı ve öyle bir bakıştı ki bu, en derinimi görüyor gibi hissetmekten alıkoyamadım kendimi. "Taehyung," diye fısıldadı. Ona bakan gözlerim büyük bir acizlikle yalvarıyordu. Onu istiyordum. "Defol." 

i'm a good boy | vhope ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin