1. BÖLÜM

37 5 5
                                    

     Burayı ne kadar özlediğimi tekrar hatırladım. Uzun süre sonra gerçekten içime sinen bir kitaba başlıyorum.
        Bu kurgu uzun suredir aklımdaydı ama wattpad'de ne kadar hoş karşılanırdı emin olamadım. Fakat bir anlık cesaretle kitabıma başlıyorum lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar.
 
Bu bölümü çok sevgili dostum @engeku4444 ya ithaf ediyorum. Bir sonraki bölümün size ithaf edilmesi için buraya yorum birakın.

Karanlık sokakta yavaş yavaş ilerlerken, borulardan damlayan sular yankı yapıyordu. Yanımdan bir fare geçtiğinde derin bir nefes alarak çığlığımı tuttum. Yerde yapışkan bir sıvı vardi ve ayakkabımada yapışıyordu. Tam kiremit duvarlardan köşeye dönüyordum ki bir el beni duvara yapıştırdı ve ağızımı diğer eli ile kapadı. Çığlık atmaya çalışıyor ve o elden kurtulmaya gayret ediyordum. Karanlıkta yüzü kapanan kişi kimse elini sertçe ısırdım. O inleyerek elini tutup ışığın altına koştu. Sırtı bana dönüktü. Loş ışığın gösterdiğince turuncu renk kıvır kıvır saçları vardı. Dikkatlice bakınca bir peruk taktığı anlaşılıyordu. Üstündeki iki renkli bol parlak kostüm garipti. Kostümün yarısı pembe yarısı sarıydı ve üstünde kocaman mavi puantiyeler vardı.
      "Ahh sen kuduz musun ha?"
Faltaşı gibi açtığım gözlerimle ona yaklaştım. "Ah ben çok çok özür dilerim! Dur bakayım." Diğer eli ile beni durdurdu ve bir yandan vücudunu bana döndürdü. Alninda derin bir çizgi olan 30 lu yaşlarında bir adamdı. "Sen... sen bir palyaçosun?" "Hayatımda hiç palyaço görmedim deme."dedi. Saşkınlığımı başarızca üstümden atmaya çalıştım. "Gördüm ama böyle bir yerde ilk kez." Dedim. Bileğini ovmaya devam ederken konuştu. "Bende böyle bir yerde ilk kez 13 yaşında birini görüyorum." "14" duyerek hatasıni düzellittim. Bana yaklaştı ve konuştu. "Neyse ne, söylesene burada ne işin var?" "B-ben kayboldum." "Pekala, geldiğin yoldan geri dön."dedi. "Geldiğim yolu hatırlamıyorum." Dedim dudaklarımı emerken.  "Ohh Tamam. Yanında cep telefonu varmı? Yada ailenin sana ulaşabileceği herhangi bir şey?" Diye sordu. "Hayır" diye yanıtladım. "Tamam evlat. İşim gücüm var ve seninle vakit kaybetmek gerçekten hiç istemiyorum. İşim var. Kasaba yolu burada orada seninle uğraşırlar. Hadi." Etrafıma bakındım bir çeşit tünel gibiydi burası. Kiremit tuğlalardan yapılmış duvarlar vardı. Kare bir tüneldi ve bir dağın içinden geçiyordu. Dağın içinden geçerek,şehir ile kasabayı birbirine bağlayan bir kestirmeydi. Tünelden yavaş adımlarla çıktım ve ıslak toprağa bastım. Yağmur yağıyor ve şimşek çakıyordu. Dağın en aşağısında olan köy gözüküyordu. Arkama baktım. Başka bir tünele doğru ilerliyordu. Öksürdüm. Yavas adımlar attım ve üstümü şimdiden çok ıslatan yağmura baktım. Arkamı döndüm o da dönmüştü. "Ah tamam peşimden gel." Dedi. Onu takip ettim. Ona güvenmek konusunda emin değildim ama kötü birine benzemiyordu.

     Tünel boyunca sessizce yürüdük. En sonunda tünel bir ormanda son buldu. Tünelin  sonunda küçük bir açıklık vardı. Etrafta bir sürü metal parça vardı. Ve kocaman  bir de minübüs. "Bunlar da ne?" Diye sordum etrafımı incelerken. "Sakın hiç bir şeye dokunma." "Dokunmuyorum." "Benim yarım saatlik bir işim kaldı. Daha sonra seni evine götürücem tamam mı?"   Başımla onayladım ve katlanabilir bir sandalyenin üzerine oturdum. Etrafımı hâlâ şaşkın gözlerle tarıyordum. Dakikalardır susuyorduk. O minübüsün tekerlekleri ile uğraşıyordu. "E bişey sorucam. Bu minübüs ne?" Diyerek sessizliğimi bozdum. "Minübüs" "neden tamir ediyorsun? " Diye sorunca bana döndü. "Bozulmuştu." "Daha cok yeniden yapılıyor gibi. Hadi bana doğruyu söyle." "Doğrusu bu." Dedi. Ben küçük bir çocuk gibi mızmızlanmaya başladım. "Söyle... ya söylesene... bana güvenebilirsin... hadi... hadisene!... of... zaten 15 dakika sonra senden ayrılıcam ne yapabilirim ki?... ya söyle artık. SÖYLE!.. söyl-"  "UÇAN ARABA!" şaşkınlıkla gözlerimi açtım. "Uçan araba mı? Bu inanılmaz!" "Gerçekten inanılmaz mı buluyorsun?" "evet hatta  mükemmel!" Gülümsedi. "Peki uçabilecek mi?" Diye sordum. Gerçekten ilgimi çekmişti. "Bilmem. Sen uçabileceğini düşünebiliyor musun?"dedi. Cevabım onu ilgilendiriyor gibiydi. "Bence kaçığın tekisin. Söylesene bu kostümle burada ne işin var?" Derken elindeki ingiliz anahtarını yerine bırakıp hızla karşımdaki taşınabilir sandalyeye çöktü ve bana baktı. "Ben bir palyaçoyum evlat. Yani bana para verilen sürenin sonuna kadar. Daha sonrasında ise burdayım. Bu karavanı uçurup hayalimi gerçekleştirmek için çalışıyorum." Diye açıklama yaptı. Ağzımı yayarak "vayy" dedim. "Sen sen... evet kesinlikle kaçıksın." Dik duruşunu bozup kendini sandalyeye yaydı. "Yapıcak bir şey yok" dercesine elini çevirdi.
       "Ama kaçıkları severim. Sana yardım ediceğim."
        Nerdeyse bir saat boyunca karavanın içindeki motorla ilgilendik.
        "Ah çok geç olmuş! Çok geç olmuş! Çabuk yürü çocuk kaçırmaktan hapse girmek istemiyorum."dedi ve sırtladığı pastel sarı çantasıyla koşarak bisikletine bindi. Bende arkasında ki büyük kasaya oturdum.
          Beni babama teslim edene kadar hep yanımda durdu. Daha sonra bebe mavisi bisikletine atlayıp gitti.
           Aradan 1 hafta geçti ve ben tekrar ona yardim etmek istiyordum. O karavan uçabilecek mi çok merak ediyordum.
           Babamla konuşmuştum ama beni oraya götürmemeye kararlıydı.
           Onunla konuşmak için nelerimi vermezdim.

3 hafta sonra
      "Bu civatayı da sıktım m tamamdır. Ve evet! Harika!"
       Elimde ki ingiliz anahtarını cebime koydum. Tam da o an arkamdan bir ses geldiğini fark ettim. Adım sesleri. Bir cift göz beni izliyordu. Soluk sesleri kuş seslerine karışıyordu.
       İngiliz anahtarını elime alıp hızla arkama döndüm.
       Arkamda kaybolan o kız vardı. Üstünde uzun kırmızı bir elbise vardı. Üstüne de kot bir ceket giymişti. Elinde de bir kurabiye kutusu ile bana gülümsüyordu.
        Anahtarı indirip cebime koydum. "Senin burada ne işin var? Lütfen bana yeniden kayboldum deme." Gülümseyerek "hayır seni görmeye geldim!" Dedi. Gelmesini beklemiyordum. Şaşırmıştım.
          "Kurabiye yer misin?" Dedi elinde ki kurabiyeleri bana iterek.

KARAVAN BÜYÜCÜLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin