3. BÖLÜM

6 3 0
                                    

Alya ve Tuna köklerin arasından gelenlere baktı. Bir süru fayton benzeri araç ve bir sürü kuş Timur'ların bulunduğu yöne doğru hareket ediyordu. Alya hemen Tuna'nın elini tuttu. Onu geri çekiştirdi. Birlikte yoldan uzaklaşmak için köklerden destek alarak indiler. Daha sonra hızla o tarafa doğru koşturdular. Oraya varmaları biraz zaman almıştı. Birkaç dakika içerisinde Timur'larin yanlarına vardıklarında Timur Jhonie ve Lord'un o faytonlardan birine bindiğini fark ettiler. Arabalara doğru yaklaştılar ve ormanın karanlığından sıyrıldılar. "T-Timur?" Diye kekeledi Alya. "Oh Allah'a şükürler olsun neredeydiniz siz?" Diye sordu Timur. "Geldik işte sorun yok." Diye açıklama yaparak kendini kurtamaya çalıştı Alya. "Beklediğimiz kerker arabaları bunlardı. Hadi ne duruyorsunuz binsenize acelemiz var!" Diye emir verdi Raw fakat bu sefer yine Alya'dan bir ses yükseldi. "Ben o şeye binmem. Kuşlara yazık bir kere!"diye itiraz ediyordu. "Bu kuşlar Kerker kuşları Alya en az 50 kg taşıyabilirler ve bir araba için sadece 100 kerker kullanıyorlar. Yani rahat ol his ettikleri 10da 1 bile değil." Raw onu rahatlatmaya çalıssada Alya kuşlara şöyle bir baktı. Sessizce Tuna Raw ve Alya aynı Kerker arabasına yerleştiler. Yolculuklarının bir kısımı sessiz geçerken en sonunda Timur sessiz orman yolculuğuna bir son getirdi. "Bizi tam olarak nereye götürüyorsun Raw?" Diye sordu ve Jhonie'de ona destek çıktı. "KBÖ'ye ait alanlardan biri olan bir yerleşkeye. Orada büyücüler de var." Son sözünü söylerken gülümsemişti. "KBÖ tam olarak ne oluyor Raw?" Diye sordu Jhonnie. "Büyücüler ülkesindeki yönetimi yanlış bulan ve karanlık büyüye inanan bir grup. Size daha fazlasını anlatamam. " üstüne kimse gitmedi. "Peki sence yönetim doğru mu?" Diye alengirli bir soru sordu Alya. Bunun üzerine herkes susarken Raw ne diyeceğinin peşindeydi. "Ben. Ben bundan emin değilim Alya." Diyerek her ne kadar Raw geçiştirsede kimsenin bu cevaptan tatmin olmadığı belliydi.

Yol uzun ve bitmek bilmeyen türdendi en sonunda kerker arabaları durduğunda tek tek indiler. Raw indiğinde inmesi için Alya'ya elini verdi. Alya bir kaç saniye eline baktı daha sonra ekini tutarak indi ve teşekkür etti. "Bizi ormanın daha da ortasına getireceğini söylememiştin."dedi Tuna. Raw küçümseyici bir sırıtmayla bir ağaca yaklaştı. Asasını çıkardı.
Asası simsiyahtı. Dümdüz ve inceydi. Sadece alt kısmında büyük siyah bir top vardı. Gayet sade ve düz bir asaydı.
Asasının ucunu ağaca dayadı. Bir kaç saniye öylede durdu ve daha sonra ormanın tam ortasında onların bulundukları yerde gökyüzüne çıkan bir yol beliriverdi. Şaşkınlık içerisinde yola baaya başladılar. Raw onların yüzünü keyifle seyretti. Şaşkınlarken oldukça komik görünüyorlardı. Lord zıplaya zıplaya yolu çıktı. Raw da Lord'la ilerlerken onlar hâlâ şaşkınlıklarını üzerinden atmaya çalışıyordu.

Onlar yolu çıktıkça ve yükseldikçe bina sayıları artıyor ışıklar daha da hoş görünüyordu. Yol bir dağ gibiydi aynı zamanda kenarlarda kocaman uçan düzlem kayalıklar büyücü tabiriyle "uçan arsalar" bulunuyordu. Bazılarının üstünde evler vardı. Yine büyücü tabiriyle "uçan evler" vardı. Birde yol kenarında duran evler ve dükkanlar vardı. Etraf baya kalabalıktı ve adım atılcak yer nerdeyse yoktu. Fakat Raw'ı gören herkes onu tanıyor ve ona yol açıyordu. Alya kafasını kaldırıp bulundukları yere şöyle bir baktı.
Kırmızı ışıklı levhalarla dolu kalabalık bir yol onların kenarlarında yüksek katlı hoş mimarili binalar bulunuyordu. Yol kıvrıla kıvrıla binalarla ilerliyordu. Bazı diğerlerinden kat kat büyük uçan evlere asma köprüler veya taş köprülerle gidiyorlardı. Üst taraflarda diğerlerinden katkat büyük ve daha resmi görünen binalar bulunuyordu. Bu binaların çoğunun en uç ve tepe noktasından gökyüzüne giden ışınlar oluyordu. Şehirin bittiği yerde ise aşırı büyük 2 malikhane bulunuyordu. Malikhaneler surlar, köprüler ve kulelerle bezenmişti. Malikhanenin üstünde durduğu kayanın köklerinin alt kısımlarında kayanın nerdeyse içine girmiş küçük küçük evler bulunuyordu. Oldukça büyüleyici bir yerdi. Ya da olmadıkça. Çünkü muazzam enfes dünyada görülemeyecek kadar harika bir yerdi. Kök evlerinden küçük küçük cüceler çıkıyordu. Cüceler kollarının arasındaki kayaları göğe yani bir nevi yere bırakıyor üstüne çıkıyor ve kaya buraya merkeze doğru hareket ediyordu. Bir cüce evinden çıktı kayasına binde ve buraya geldiğinde kemerin altında durdu. Kaya elinde küçüldü ve küçük bir taş oldu. Taşı cebine koyarak gezinmeye başladı. Havada bir iki adet ejderha vardı ama uzaktaydılar. "Robpy (robpi) ile fotoğraf çekinmek sadece 5 pal." Diye bağırıyordu şişman bir adam omuzundaki küçük kafeste duran ejderha ile. Ejderha küçük küçük zararsız kıvılcımlar patlatıyordu.
Tuna ve Jhonnie bir dükkanın yanından geçerken gazetelerde "insanların garip yemeği brokoli"yazdığını gördü ve ikiside sinsice güldü.
Burası 3 bölümden oluşuyordu. Tiku, Şamsu, Nava. Tiku genel olarak ev ve esnafların bulunduğu yerdi. Şamsu ise kazan ve çatlağın bulunduğu bölümdü. Bir iki köşk harici başka ev yoktu. Nava ise en üstte iki malikhanenin bulunduğu bölgeydi.
Raw evler arasından geçerken sakin bir yere girdi. Burası bir kestirmeydi. 2 bina arasındaki boşluğu kullanarak Tiku kayalığının en arkasında bulunan evlerden birine gittiler.
Raw kapıyı çaldı kapıyı açan kadın Rawı gördüğü gibi irkildi ve iki parmağını burnuna bastırdı. (Bizde ki baş parmağını damağına götürmek gibi korkulunca kullanılır.) Raw içeri girdi. Kadın elini kocaman gıdısına koymuş korkakca Raw'ı izliyordu. "Eşiniz nerede bayan Sermiş?" Diye sordu arkası dönük bir şekilde Raw. Sermiş zorla girdiği kıyafetlerinin arasından "ka-kazanda" dedi. Raw biraz sustuktan sonra konuştu. "Bu 'insanlar' bir süre senin konuğun olacak. Onların insan gibi yaşamalarını sağla." Dedi fakat bu sefer Timur sinirle araya girdi."karavan!" Raw ona döndü ve "benim şimdi gitmem gerek fakat döndüğümde birlikte arayacağız." Alya Timur'un kolunu tutarak onu sakinleştirmeye çalıştı. Raw dışarı çıkarken Sermiş ve bizimkiler birbirine bakındı.

Sermiş onları üst kata çıkarmak için hareket etti. Evin ilk katı tek odalıydı. İki sedir büyük bir dolap ve bir tezgah vardı. odanın en sonunda bulunan dar merdivenlerden çıktılar. Sermiş önden ilerleyerek Lord'dan uzaklaşmaya çalışıyordu. Belli ki ondan korkuyordu. Merdivenin son basamağına basarken "lütfen o yaratığını benden uzak tut!" Diye konuşunca herkes kıkırdadı. Merdivenler uzun bir koridora çıktı. Lavivert bir halıyla kaplı olan koridor boyunca ilerlediler. Son iki odayı gösterdi Sermiş. "Bu iki odada kalabilirsiniz." Alya en sonda ki odanın kapısını açtı ve odayı incelerken yatağın üstünde küçük bir yaratık gördü. Bir el büyüklüğünde garip bir yaratık masanın üzerindeki yemekleri yiyordu. Alya'yı gördüğünde durdu biraz ona biraz Sermiş'e baktı. Sermiş hemen eline çalı süpürgesini aldı ve onu kovalamaya başladı. "Yeter be git! Aaa anca yemeklerimi yiyorsunuz! Yürü!" Küçük Cin eliyle kendine koruma sağlarken camdan aşağı atladı. Sokaktan aşağı koşarak kaçarken Sermiş arkasından tehditlerini savurdu. Kadının içinden bir anda canavar çıkmıştı. Arkasını döndüğünde onu şaşkınca izleyen Alya'lara döndü. Üstüne giydiklerini düzeltti ve daha sonra gülümsedi. "Sen küçük kız. Yaratığınla beraber burada yatabilirsin ve siz erkekler sizde öbür oda da yatabilirsiniz." Alya odanın içine biraz dha agirdiğinde odanın savaş alanına benzediğini fark etti. Sermiş gülümseyen yüzüyle onu izlerken sorunu fark etti ve cebinden asasını çıkardı. "FELİSİ!" Diye bağırdı asasını sallayarak ve bir anda oda kendi kendine toplanmaya başladı. Herkes faltaşı gibi açılmış gözlerle onu izlerken Jhonnie konuştu. "İşte aradığım teknoloji bu." Dedi.

Tam bu sırada alt kattan sesler gelmeye başladı. "Gelen Hun olmalı siz yerleşin ben birazdan geleceğim." Dedi ve Sermiş aşağı indi. Herkes sessizce birbirine bakınmaya başladı. Daha sonra Alya kendi odasına girdi ve Lord'ta onu takip etti. Kapıyı kaparken Timur'un gözlerinin içine baktı onun içinin rahat etmesi için gülümsedi ve kapıyı tamamen kapadı. Tuna yaslandığı duvardan ayrılarak odaya girdi. Kalan herkes de içeri girdi.
Alya yatağa uzandı. Tavanı seyretmeye başladı. Lord ayaklarının dibinde yatarken son 24 saatini düşündü. Belki de 3 ayını. Neler oluyordu böyle? Komada mıydı? Rüyada mı? Yoksa bunlar gerçek miydi? Her ne oluyorsa inkar edilecek gibi değildi.

Son yaşadığım tahlisizlikten sonra bu bölümü hızla yazıp paylaşmak istedim. Bu bölüm biraz sakin geçti. Amacım biraz daha etrafı tanıyıp algılayabilmenizdi. Bir sonraki bölüm bu kadar sakin geçmeyecek haberiniz olsun. KBÖ'nün kurucusu ile tanıştıracağım sizi. Aynı zamanda şehirde küçük bir tur ve bol Jhonnie, Alya ve Tuna göreceğiz. Karakterlerin geçmişine ineceğiz.

Bu arada Alya ve Raw'ı mı shipliyorsunuz?

Adasuasyander e ithaf edilmiştir.

KARAVAN BÜYÜCÜLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin