hayal et, düşün.
yarat, yaratıl.
öl, yaşa.
ol, var ol.David Bluejack. Bütün ismi buydu.
Arkadaşlarıyla güzel muhabbetlerinin döndüğü, derslerini konuştuğu bir üniversite kampüsü vardı. Sevdiği bir kız, parası düzenli olarak doldurulan bir banka hesabı, yanında yaşayan kardeşi ve telefonla da olsa yanında olan bir ailesi vardı.
Bilirsiniz, bazen aklınıza ansızın gelen ve size çelme takmasına izin verdiğiniz düşünceleriniz vardır. Hayatınızda monoton ilerleyen bir kaç şeyi eksilttiğinizde onların yerine başka maddeler koyup kendinizi kendinize acındırdığınız düşünceler. Ben bunun müptelasıyım, efendim.
Ben kendimle öyle bir çelişiyorum ki, benliğimin benim olduğuna bile karşı çıkıyorum. Öyle bir çelişiyorum ki, büyük bir inanca dönüşüyorum.
Bazen bunların da yetemeyeceğini düşünürdü. Böyle düşündüğü anlarda etrafındakinlerle diyaloglarını keser, en içine kapanır ve bir bardak şarabı kendine ev hâline getirirdi. Orada konaklar, orada midesini yakardı.
Efendim, küçük kız kardeşimi gördünüz mü? Renkli, ama doğal olan saçları, büyük yeşil gözleri, yanaklarının yanında biten çilleri vardır. Babam da öyledir, öyle benzerler ki babamın kardeşi zannedilir.
David, kendini üstün görmeden edemiyordu.
Etrafımdakinlere bakıyorum, efendim. Bilirsiniz, bazı şeyleri en yakınınıza bile açamazsınız çünkü sizi tanıyan birine bile size ait gelmez o sözler. Etrafımdakiler efendim, bilirsiniz; dinlemez, uslanmaz, insanların şahsiyetlerini hor kullanan fanilerdir. Bense böyle değilimdir, bilirsiniz.
Çoğunlukla çayını alır ve bisküvisiyle beraber karnını doyururdu.
Yemek yemeyi pek sevmem, bilirsiniz. Annemin tatsız tutsuz lazanyaları soğutmuştur beni yemekten, bir de her seferinde çok güzel olmuş gibi rol yapar, yemek masasında iki kaşık yer ve gerisini çöpe atardı. Yalancı kadın, sizin hakkınızda da bir sürü yalan söylemişi, hatırlarsınız.
Kampüse geldiğinde her seferinde adını unutan ama simasını hatırlayan hocalarına tekrar kendini tanıtır, sunumlarını teslim eder, dersliklere girer çıkar ve arkadaşlarının yanına giderdi.
Hocalarım..Bilemiyorum, efendim. 'David' ismi bir süre sonra sıkıcı oluyor, bilirsiniz efendim, babam da ismimi sık sık unuturdu.
David, sık sık önyargılara kapılırdı.
Babam ismimi unutmamak için klişe bir isim seçmek istemiş efendim, ama bilirsiniz, babalar çocuklarına sevgi göstermezler ve kadınları doğurgan gören kesimdedirler.
Betty'i ve kardeşini severdi.
Tasia çok akıllı bir kız, efendim. Bir gün sizi görürse sizinle tanışmasını çok isterim. Sizi ona anlattığımda beni pek dinlememişti, bilirsiniz. Oradaydınız. Betty.. Betty ise anlatamadığım bir güzellikte.
Yazar, çizerdi. Bu konuda geçmişini pek sevmezdi.
Eskiden çok sık yazar, çizerdim. Bilirsiniz, odamda benimle kalıyordunuz. Annemi sizin bizde kalmanız ve varlığınız hakkında ikna etmem hayli zaman almıştı, hatırlarsınız. Yazıp çizdiklerimi babam yırtıp yakmıştı, efendim. Büyü olduklarını ve kağıtları boşa harcadığımı düşünürdü. Bilirsiniz, efendim. Oradaydınız.
Hayatlarına aniden girdiği ve sevdiğini insanları en başında önemsemezdi.
İnsanoğlu efendim, açıklamam bu kadar.Bilgisayardan anlardı.
Evimiz eski püskü, ceplerimiz delik ailelerdendik. Bilgisayar piyasaya sürüldüğü günden bugüne evimize bir kere bile girmedi. Tabii efendim, anımsarsınız, çok özeniyordum. Harçlıklarımdan kalan kuruşları bütünletip kafelere gidiyordum.
David, kimseyi sevmezdi.
Bunu bilemezsiniz efendim.
Çoğu şey hakkında bir fikri vardı. Okuyordu, yazıyordu, çiziyordu ve söylüyordu.
Bilirsiniz, sizden başka fikrimi bilmediğim bir konu bilmiyorum.
David mantıklıydı. Akıllıydı. Sadece ön yargılıydı.
David iyi kalpliydi. Sevecendi. Sadece çevresine bunu gösteremezdi.
David, normal biriydi. Farklıydı. O sadece gördüklerinin gerçekliğini kestiremez, her şeyi gerçek olarak nitelendirilirdi.