Tae, gözlerini yavaşça araladı ve yanındaki yatakta yatan Jin'e baktı. Yeniden uyumamak için hiçbir neden olmasa da o kalkmayı tercih etti ve ayaklarını yere değdirdi. Terliklerini giyip odadan dışarı çıktı. Taş yolun kenarındaki ağaçların yapraklarında ellerini gezdirdi. Hava çok güzeldi, fakat rüzgar esmiyordu. Bu yüzden çok bunaltıcı ve sıcaktı.
"Sanırım yüzmek çok iyi gelecek gerçekten." dedi ve odaya geri dönüp Hoseok'un üstüne atladı.
"NE YAPIYORSUN MANYAK?!" diye bağırdı Hoseok. Tae kahkahalarla gülüyordu, o sırada Jin de uyanmıştı.
"Ne oluyor yaa?" dedi Jin uykulu bir sesle.
"Sizi uyandırıyorum." dedi Tae sırıtarak.
"Bayağı uyandırmak haa, hiç canilik değil." diye yanıt verdi Hoseok ve Tae'yi üstünden atıp kalktı.
"Sağol ya, bu da hiç acıtmadı." dedi yerde yatan Tae ve belini tutup kalktı.
"Tamam amma boş yaptınız." dedi Jin ikisine bakarak. Daha sonra o da kalktı ve dolaba yöneldi. Diğerleri de peşinden...
Üstlerine uygun bir şeyler giyip yemek salonuna gittiler. Açık büfeden kahvaltılarını aldılar ve bir masaya oturup yemeye başladılar.
"Hava yakıyor lan." dedi Jin. Diğerleri de onu onayladı. Kahvaltılarını bitirince kalktılar ve sohbet ede ede odaya vardılar. Hızlıca giyindiler, eşyalarını da alıp havuza doğru yola çıktılar.
"Evet, havuzla yaz sezonunu açıyoruz." dedi Hoseok mutlu bir şekilde. Biraz daha yürüdüler ve havuza vardılar. Boş şezlonglar bulup oturdular. Fakat çok erken saatte geldikleri için henüz havuzda birkaç kişi dışında kimse yoktu. Şezlonglara uzandılar. Hoseok güneş gözlüğünü ve şapkasını takmış, güneşin altında uzanıyordu.
Tam rahatlıyorum derken yakınından gelen bir sesle irkildi:
"Pardon ama burası bizim."
Yattığı yerde rahatsızca doğruldu ve karşısında duran adama baktı. İlk bakoşta göze çarpan özelliği kısa boyu ve tombul sayılabilecek yanaklarıydı. Havuzdan çıkmıştı, vücudundan sular damlıyordu. Hoseok iç çekti ve konuştu:
"Beyefendi, biz geldiğimizde burada hiçbir şey yoktu, sizin olduğunu anlayamazdım. Beni suçlayamazsınız. İkincisi onlarca boş şezlong var, başka bir tanesine geçebilirsiniz." dedi. Güneşlenmesinin bölünmesinin verdiği huzursuzluğa rağmen kibar olmaya çalışıyordu. Fakat karşısındaki pek de sakin değildi.
"Ben yerimi değiştirmiyorum, ilk biz geldik. Siz başka bir yere geçin, çok mu zor ya?" Anlaşılan Hoseok için bu bardağı taşıran son damlaydı. Hızla ayağa kalktı ve kendisinden oldukça kısa olan adamın karşısına geçti.
"Ben buradan hayatta kalkmam. Yer değiştirecek biri varsa o da sensin, tamam mı? Eşyan falan da yok zaten, git başka bir yere otur!"
Genç adam ani bir hareketle karşısına geçen Hoseok'tan biraz ürkse de, geri durmadı.
"Ya ne uyuzsun! İyi be, al şezlongun senin olsun!" dedi ve Hoseok'un o zamana kadar farketmediği, yerde duran eşyalarını aldığı gibi hızlı adımlarla diğer arkadaşlarının yanına gitti. Onlar da hemen yanlarına kurulmuşlardı.
Hoseok şaşırmıştı; filmlerde olduğu gibi, kavga uzar ve en son taraflar arkadaşlarıyla birlikte kavga ederlerdi diye düşünüyordu. Gencin birden pes etmesi beklemediği bir hareket olsa da, onun kızgın bakışlarına aldırmayarak şezlonga yeniden uzandı.
Güneşlenmesini yakın zamanda bölen bir diğer şey ise Jin'di. Yanına oturmuştu.
"Hoseok, o gelene biraz fazla kaba davranmadın mı?" Hoseok Jin'e döndü:
"İyi de, gelip bana artistlik yapıyor burada. Yok şezlong onunmuş, yok ben oturamazmışım. Gitsin başka birine yerleşsin."
"Ama hakkını yedin. Çocuk gelmiş buraya çantasını falan da bırakmış, iki dakika yüzmüş. Sen gelip onun yerine oturuyorsun. Bir de üstüne çok kaba davranıyorsun."
"Jin sen kimin tarafındasın ya?"
"Taraf maraf yok. Bence o çocuk haklı. Git özür falan dile."
"Ciddi misin?" Hoseok garipsemişti, sırf bu aptal tartışma yüzünden kimseden özür dilemeyecekti.
"Evet, hadi kalk."
"Ben o yer cücesinden hayatta özür dilemem."
"Hoseok kızdırma beni. Sadece iki kelime?.."
Hoseok göz devirdi ve onaylayıp ayağa kalktı. Onların olduğu grubun yanına gitti ve derin bir nefes aldı.
"Şey, ben... özür dilerim. Y-yani çok kaba davrandım."
"Kekeledin mi sen?"
Hoseok o an farkına varmıştı. Cidden kekelemişti. Utancından domates gibi olduğuna emindi. Grup hafifçe güldü.
"Önemli değil, oldukça utangaçsın. Her neyse, tanışalım mı?" Bu soru çok ani olmuştu onun için.
"Olur. Ben Hoseok." Gülümsedi.
"Yoongi." Elini uzattı ve el sıkıştılar. Hoseok Yoongi'nin ellerinin de, bedeni gibi küçük olduğunu farketti. Ve... yumuşaklardı.
Hoseok diğerleriyle de tanıştı. Jin ve Tae de uzaktan izliyorlardı. Hoseok'un gülümseyerek diğerleriyle el sıkıştığını görünce onlar da yanlarına gitti.
~
Alın size upuzun bir bölüm. Kitap sadece günlük olmayacak, gördüğünüz gibi normalde sıradan bir hikaye kitabı. Arada günlük olacak.
Sizi seviyorum ❤️